Estağfirullah... niye her şeyi ben bileyim?
Öyle bir becerim de yok, iddiam da... Ama bilmediğim şey hakkında konuşmam, iddialarda bulunmam...
Şimdi fringe arkadaşım öyle boş iddialarınız var ki, gülsem mi, ağlasam mı, kızsam mı bilemiyorum.
İnanan bilim adamları üniversitelere alınmadığı, profesör olamadığı için evrim popüler demişsiniz ya... duyan da evrim teorisi sadece Türkiye'de var, dünyanın geri kalan ülkeleri toptan ateist sanacak! Evrim teorisini benimseyen, kabul eden inançlı yüzbinlerce bilim adamı var dünyada... Bu nasıl boş, desteksiz bir iddiadır?
Diyelim ki dediğiniz doğru (ki aslında yanlış) böyle bir durum evrim teorisinin yanlışlığını ispatlar mı? Ne alakası var? İnanan bilim adamları evrim teorisine inanmadığı için evrim teorisi yanlıştır! Bu mantığa felsefede bir taraflarıyla gülerler!
Şimdi gelelim bilim adamlarının ne kadarının evrim teorisi taraftarı olduğu, ne ne kadarının karşıtı olduğuna... Yapılan bir araştırmaya göre Biyoloji bilimleriyle uğraşan bilim adamlarının SADECE BİNDE 15'i yani 0,001'i evrim teorisinin yanlış olduğunu düşünüyor!
Tüm bilim insanları içerisinde evrim teorisinin yanlış olduğunu düşünenler ise sadece % 5!
Yani öyle havaya savurduğunuz gibi modası geçmiş, çer çöp olmuş, kimsenin inanmadığı, marsistlerin destek verdiği gibi bir olgu falan değil, taş gibi, kaya gibi bilimsel desteği olan bir teoridir. En az Einstein'in izafiyet teorisi kadar muteberdir. Aksi iddiaların hepsi mesnetsiz, desteksizdir.
Elbette, herkes bu teoriyi doğru kabul etmemek veya eleştirmek hakkına sahip. Ancak bilimde itirazlar sağlam, nesnel, güçlü iddialara dayandırılır. Laf olsun diye "bu yanlıştır" denilmez. Yanlışsa yanlışlığı gösterilir. Aynı benim daha önce yaptığım gibi "teori" hakkındaki söylediklerinizin yanlışlığını gösterdiğim gibi...
Miller deneyine gelince... neresi fiyaskoymuş anlatsanız da biz de öğrensek.
Çünkü bu deney hala okullarda, üniversitelerde okutulduğu gibi, defalarca tekrarlanmış, geliştirilmiş, daha iyileri yapılmıştır. Hatta en son deneylerden bir tanesi 2008 yılında yapılmış, bu deneyde 22 aminoasit, çeşitli organik moleküller ve bazı peptidlerin (ki proteindir kendileri) oluşabildiği gösterilmiştir.
************
Gelelim Nebraska adamına....
Yahu bir şey söylerken bari söylediğiniz şey hakkında bilgi edinin, yalan yanlış söylemeyin.
Nebraska adamı 100 yıl boyunca insanları kandırdıkları bir aldatmaca falan değildir. Nebraska adamı sadece bulunan bir DİŞ fosilidir. En başta bir insansıya ait olduğu düşünülmüş (1922), sadece 4 yıl sonra fosilin diğer parçalarının da bulunmasıyla (1926) yanlış sınıflandırma yapıldığı tespit edilmiştir. Hani nerede yüzyıl? Hani aldatmaca?
Sizin bahsettiğiniz Pitdown Adamı'dır. Nebraska adamı değil... Bu bir aldatmacadır ve her şeyde olduğu gibi bilimde de sahtekarlıklar olur. Bunun olması, teorinin yanlış olduğunu göstermez. Aynı bir hadisin sahih olmamasının tüm hadislerin yanlış olduğunu veya İslam'ın hepten yalan olduğunu göstermeyeceği gibi.
Kaldı ki yüzbinlerce "sahih" fosil mevcuttur. 3-5 tanesinde sahtekarlık yapıldı diye tüm bu fosillerin sahte olduğu söylenemez.
NOT: Ben yazdıklarımı hiç bir yerden kopyalayıp yazmıyorum. Yazdıklarım eğitimini aldığım mesleğin sonucudur. Ayrıca, her iddiayı okur öğrenirim. Propaganda sitelerindeki yazıları, mesajları alıp kopyalayıp yapıştırmam. Bilimsel kaynakları, kitapları, makaleleri okurum.
Sormuşsunuz, kendini üstün deha, karşındakini gerizekalı mı sanıyorsun diye... Estağfirullah niye öyle sanayım. Benim derdim zekayla değil, bilgiyle...Deha da olsanız yazdığınız yanlışsa yanlıştır. Bunu araştırıp öğrenmeden kulaktan dolma bilgiyle yazıyorsanız doğrusu önünüze konulduğunda da sonucuna katlanırsınız.
Benim kimsenin inancıyla bir derdim yok... isteyen istediğine inanır veya inanmaz. Ama kimsenin de yalan yanlış bilgilerle başkalarının aklını çelmeye, yanlış fikirler empoze etmeye hakkı yoktur. Sen insanın çamurdan yaratıldığını mı kabul edersin, ne mutlu sana... ama senin gibi düşünmeyen bilime yanlış diyemezsin. Bu hakkın yok.
****************
şu an çok büyük kimyasal labaratuarlarda bile en gerekli koşullarda havasız veya sıcaklık ortamı ve enzimler sağlansa bile tam anlamyla çalışan bir doku oluşturulamıyor yani bilinçli olarak yapılamayanın tesadüfi olarak yapıldığını düşünmek de çok makul gelmiyor ...
Değerli arkadaşım, bu söylediğiniz taa 18. yüzyılda yaşamış Paley isimli bir din adamının "kör saatçi" analojisidir. İddiaya göre yolda bir saat bulsanız bunun kendiliğinden tesadüfen oluşmuş bir mekanizma olamayacağını, muhakkak birisi tarafından yapılmış olması gerektiğini düşünürsünüz. Ancak evrim tesadüfi veya planlı bir süreç değildir. Adım adım ve milyarlarca yılda bir merdivenin basamakları gibi üste tuğla konularak işleyen bir süreçtir. Hiç bir canlı durduk yerde tesadüfen daha karmaşık başka bir canlıya dönüşmez.
Sizin doku dediğiniz şey çok çeşitli hücrelerden oluşmuş bir yığındır. Bu hücrelere tek tek bakarsanız tek hücreli bir mikroorganizmayla benzer yapıdadır. Yani bir canlının temel yapı taşı hücredir. O zaman atomlar bir araya gelip tesadügen insanı mı oluşturdu demek yerine dokular bir araya gelip insanı,hücreler bir araya gelip dokuları mı oluşturdu demek gerekir. Peki hücreler nasıl oluştu sorusu da bir önceki basamaktır. Yani hücrelerin moleküllerden oluşması, dokuların hücrelerden oluşması, bedenin dokulardan oluşması üstüste konulan tuğlalardır. Buna "tesadüfi" atomların biraraya gelmesi denilmez. Bu çok kaba ve yetersiz bir açıklama olur.
Bugün modern biyoloji, her bir molekülün oluşması, bir araya gelmesi, mikro canlıları oluşturması, mikro canlıların bir araya gelerek daha karmaşık canlıları oluşturması aşamalarını tek tek çözümlemektedir. Öyle ki, sıradan bir tek hücreli canlıda çeşitli parçaların farklı mikro canlılardan geldiği bile gösterilmiştir.
Daha önceki bir mesajda hücre içindeki MİTOKONDRİ denilen bir yapıdan bahsedilmişti. Hücrenin bir parçası olan mitokondrinin kendi DNA'sı olan ve kendi kendine çoğalabilen ama hücre içinde yaşayan, farklılaşmış bir mikroorganizma olduğu bugün bilinen bir gerçektir.
Hiç bir şey göründüğü kadar basit değildir.