Evet yerel hastane sürecini atlattık..Anamdan emdiğim süt ağzımdan geldi desem yeridir..Yaşım 47 olduğu için heyet raporuna 6 adet poliklinik yazmışlar. Psikiyatri, nöroloji, göğüs hastalıkları, ortopedi, fizik tedavi ve kardiyoloji.. Göğüs hastalıkları doktoru göğüs filmi ve üfleme testi istedi (protez için alınacak heyet raporunda buna ne gerek varsa?) Gittik yaptırdık. Kardiyoloji önce ekg sonra eko istedi (içimden ya sabır ya sabır)..Eko için 3 ay sonraya gün veriyorlar. Karşı komşum doktor saolsun rica etti ertesi günü yaptırdık..
Bunları yazarken bir masal aklıma geldi :
Evvel zaman içinde bir padişah, padişahın da dünyalar güzeli bir kızı varmış Padişah etrafındakilere:
"- Kız artık evlenme çağına geldi. Tez tüm ülkeye duyurun, kızama talip olacakar çıkıp bir marifet göstersinler" demiş.
Duyan gelmiş, duyan gelmiş ama hepsi de kendi marifetleri diye akıllarınca nice yalan uydurmuşlar. Padişah bunların hiç birini tutmamış. Aklından, "yalanı akılı adam söyler, duyurun etrafınıza hiç duyulmadık yalan söyleyene kızımı vereceğim demiş.
Yine gelen geri gitmiş, gelen geri gitmiş. Bir gün Keloğlan çıka gelmiş meydana. Ahali toplanmış, padişah kızını da alıp o da gelmiş. Keloğlan:
"- Bana üç gün müsaade edin. Hiç birinizin duymadığı üç yalan söyleyecek demiş.
"- Peki" demiş ahali.
Uç gün sonra Keloğlan gelmiş meydana, başında da mukavvadan bir arı kovar.
"- Benim babam" demiş. "Çok zengin bir adamdı. Bir değirmen yaptırdı, değ ı mene buğday döktük öğütmedi, çavdar döktük öğütmedi, dan döktük öğütmedL Köylere adam çıkarıp kıl toplattık, yün toplattık. Getirdik değirmenin boğazına döktük. Kına gibi un çıkardı. Hiç siz böyle bir şey görüp duydunuz mu?"
Ahali hep bir ağızdan:
"- Hayır duymadık" demişler. Keloğlan:
"- Köylere tekrar adam saldık, yumurta toplattık, sepete döktük. Değirmenin ik ağızlığı vardı, birinden horoz çıktı, ötekinden tavuk çıktı. Hiç siz böylesini görüp işittiniz mi?"
Ahali hep bir ağızdan:
"- Duymadık, görmedik" demişler.
Sıra üçüncü yalana gelince kızı bir tasadır almış, padişah da soğuk soğuk terlemeye başlamış. Eğer Keloğlan üçüncü yalanı da iyi becerir, halk da "bilmeyiz" derse Keloğlan kızı alacak.
Kız hemen kalabalığın arasına dalmış:
"- Aman" demiş, "şimdi ne yalan söylerse, biliriz deyin de şu Keloğlandan kurtulalım."
Keloğlan üçüncü yalana başlamış:
"- Ey ahali!" demiş. "Benle beraber çalışıp kazandığımız altınlan şu kutunun içine doldurup, padişahın hazinesine döktüm. Bildiniz mi, gördünüz mü?" Ahali hepsi birden padişahın kızının öğrettiği gibi: "- Gördük, biliriz" demişler. Bunun üzerine
Keloğlan:
"- Verin öyleyse benim altınlanmı" demiş. Ahali de padişah da diyecek bir şey bulamamışlar, çağırmışlar hazinedarı:
"- Doldur şu Keloğlan'ın kutusunu" demişler. Ancak hazinedeki altınlar kutuyu doldurmaya yetmemiş. Keloğlan:
"- Ben anlamam" demiş. "Hepiniz bildiniz, tasdik ettiniz, ben altınlarımı isterim."
Çaresi yok, padişah da ahali de diliyle tutulmuş. İçlerinden biri:
"- Padişahım" demiş, "madem altınları veremiyoruz, bari kızı da verelim gitsin bu Keloğlan. Burda kalırsa başımıza daha neler açar bilinmez." Padişah:
"- Ne yapalım" demiş, "dilimizle tutulduk, verdim gitti."
Padişahtan bu kızı alıcam..Kararlıyım..Sıra şimdi hakem hastanede..