Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Dikkat!!! Tema lisans bilgilerinize erişilemiyor, lütfen www.xenforo.gen.tr yönetimi ile iletişime geçiniz. Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

En Son Hangi Kitabı Okudunuz ..?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Roger graudi------ yaşayanlara çağrı....okunmaya değer...
 
Boleyn kızı :) ___- Philippa Gregory
 
'' Bazen kendimizi bir hayalin içinde sanırız.
Ama aslında yaşadıklarımız gerçektir ..
Bazen de herşeyi gerçek sanırken ,
Aslında yalnızca hayal gördüğümüzün farkına varmayız.
Bu kitapta yazılanların hepsi gerçektir.
Ama aynı zamanda hepsi yalandır.
Çünkü Onu Ben Yazdım .. ''


Başucumda Müzik _____ Kürşat BAŞAR ..
 
merhaba enson büyük din alimlerinden bedüzzamanın biyografisini okudum
 
aysedonmez;

merhaba enson büyük din alimlerinden bedüzzamanın biyografisini okudum ..


hakiki imana eren... kainata meydan olur...Bediüzzaman...
 
doktor haluk nurbaki den kuranı kerimden ayetler ve ilmi gerçekler
roman değil fakat kesinlikle okunması gereken bir kitap
görme engelli arkadaşlar getemde sesli olarak var bilgilerinize...
 
Sabahattin Ali___Kuyucaklı Yusuf
 
kalplerin keşfi -------- gazali...

düşünceyi okumak, kalpleri keşfetmekle başlar.....
 
Wilbur Smith___Yedinci Papirüs
 
kendini arayan adam....halit refik....içindeki boşluğa çare bulamayanlar için ilaç gibi kitap...
 
Adam Fawer-Olasılıksız

Bir bilim adamı,eski bir CIA ajanı,bir istatistik bilimcisi şimdilerin kumarbazı ama süper bir beyine sahip insan örneği ve onun kendisine çok benzeyen şizofren kardeşi,ve bir deney ve bir denek...ve düşünce gücü ile en olasılıksız şeylerin yani zamanın,An'ın nasıl değiştirilip şekillendirildiğini heyecanla takip ettiğimiz temposu hiç düşmeyen bir kitap...Olasılıksız !!!

Ayşe Kulin-Nefes nefese

1940 lı yıllar,II.Dünya Savaşı ve nazi zulmü Avrupanın her yerini sarmaya başlar.Fransada bir grup türk asıllı yahudi vatandaşın türk diplomatlarca Türkiyeye götürülme mücadelesini gerçekten adı gibi "nefes nefese"her bölümde merakınızın arttığı bir kaçış,özgürlük, umuda yolculuk hikayesi...Bu kitabı tamda İsrailin mavi marmaraya saldırı yaptığı günlerde okumak o zamanların acı çeken şimdinin zalim ırkına karşı nasıl bir duygu hissetmeniz gekertiğine dair ciddi bir ikilemde bırakıyor sizi,ezilen ezer mi ? Bunun insani bir mantığı olabilir mi ? ve bir sürü cevapsız sorular...Yinede iyi bir roman yazmış Ayşe Kulin okudum ama okurken ister istemez çokda acıma hissedemedim ama o zamanlar yaşadıklarından da şimdiki yaptıklarını düşünerek yinede zevk almadım !
 
alexNDRA cavelius-leya
okay tiryakioğlu-kanuni
okay tiryakioğlu-kuşatma
uçurtma avcısı
 
atoksal;

uçurtma avcısını okumuştum geçen sene tatilde,etkiliyeci bir hikayesi vardı...
 
The Black Crusade ...Marmaduke Pickthall
okunmaya değer....
 
Ayşe Kulin-Nefes nefese

1940 lı yıllar,II.Dünya Savaşı ve nazi zulmü Avrupanın her yerini sarmaya başlar.Fransada bir grup türk asıllı yahudi vatandaşın türk diplomatlarca Türkiyeye götürülme mücadelesini gerçekten adı gibi "nefes nefese"her bölümde merakınızın arttığı bir kaçış,özgürlük, umuda yolculuk hikayesi...Bu kitabı tamda İsrailin mavi marmaraya saldırı yaptığı günlerde okumak o zamanların acı çeken şimdinin zalim ırkına karşı nasıl bir duygu hissetmeniz gekertiğine dair ciddi bir ikilemde bırakıyor sizi,ezilen ezer mi ? Bunun insani bir mantığı olabilir mi ? ve bir sürü cevapsız sorular...Yinede iyi bir roman yazmış Ayşe Kulin okudum ama okurken ister istemez çokda acıma hissedemedim ama o zamanlar yaşadıklarından da şimdiki yaptıklarını düşünerek yinede zevk almadım ![/QUOTE]

aynen minerva bende en son nefes nefeseyi okudum aynı duyguları yaşadım bende :(( dediğin gibi ezilen ezer mi??
 
Bu ülke / Cemil Meriç

Yazar o dönemin problemlerine kimsenin kafa yormadığından yakınıyor. Sağı inzivaya çekilmiş mazlum ve mustarip, solu da manasını anlamadığı bir reçeteyi kekelerken buluyor. Düşmanlık ve diyalogsuzluğun kırılamayan fasit daire olduğunu belirtiyor.
Bu memleketin ona göre cüzzamlılar ülkesi olmasının sebebi ise, her düşünceye ve her düşünene saldırmak.

Yazara göre düşünce tezatlarıyla bir bütündür. Zıt fikirlere kulaklarımızı tıkamak, kendimizi hataya mahkum etmektir.
Düşünmek, özellikle insan üzerinde düşünmek, mutlaka yasak bölgelerden bir kaçına dalıp çıkmakla olur. Demokrasi ve liberalizmde bu yasak bölgeleri kaldırmak demektir
.
Yazar buraya kadar yaptığımız tasvirlerle herhangi bir tarikatın sözcüsü olmadığını, reçete yazacak bir formülünün olmadığını da belirtiyor. Dar ağacına da gitse tekrarlayacağı tek hakikatin her düşünceye saygı olduğunu ifade ediyor.
Yazar bu ülkede düşüncenin değil ideolojinin ön planda olmasından duyduğu yakınmaları sık sık dile getiriyor.

Dört yıl Hindistan’ın Ganj kıyılarında vecitle dolaşıp sağcı olarak nitelenmesine, 20.yy onunla başlamasına rağmen iki yıl Saint-Simon’la uğraşmasına da solcu etiketi yapıştırılmasına şaşıyor. Halbuki yazar araştırmalarını etiket için değil ideal uğruna yapıyordu. Hint’i yazarken amacı Asya’nın büyüklüğünü haykırmak, kuruntuları ve iftiraları yok etmek idi. Fakat her iki kitap peşin hükümlerin rahatını kaçırdı. Ne sol memnun oldu ne sağın hoşuna gitti
.
Yazar sağcı dergi ve yayınevlerinde çalışmasını şöyle açıklıyor. Solun kadirbilmez tutumları onu gericilerin kucağına değil sadece yanına itmiştir. Fakat yazar kitaplarını okuyunca anlaşılacağı üzere, bu yakınlığın fikri iffeti açısından bir tehlike oluşturmadığını belirtiyor
.
Yazar o dönemin rüzgarına neden kapılmadığına şöyle sebep gösteriyor: sağ okumuyor,bağırmak gereksiz çünkü ortada. Sol diyalogtan kaçıyor, küskün, Ötüken’in bastığı kitap okunmazmış, neden okunmasın, bahane bulunamaz. “O halde siz basın” diye çözüm gösteriyor yazar. Bu çözümsüzlük çemberini kırmak mümkün olmuyor. Sol,sağın gösterdiği dostluğu göstermiyor. Sebep ise kime olduğu belirsiz ihanet. Düşünce birliği rüzgarda yanan kandil misali çünkü birlik düşünen insanlar arsında olmaktadır yazara göre. Hedef düşünen insan olmaksa, yazara göre düşünülmeyenlerin toplandığı herhangi bir tarafta olmak da anlamsız. Yazara göre kaleminin kuvveti mümkün olduğu kadar tarafsız oluşundan kaynaklanmaktadır. Onun hükümlerini tayin eden ihtirasları değil... Tek kurtuluş imkanı da izahların dünyasına yolculuk ve fetih.

Yazarın İstanbul’da çıkan ilk yazıları ancak tercüme bürosunun kepazeliklerini ortaya çıkarmıştır. O edebiyata sürünerek değil, prens olarak girmiştir. Ondaki ilerleme ağacın dal-budak salıp büyümesinden başka izah edilemez. Dolayısıyla ilk yazılarıyla son yazıları arasında büyük bir fark beklenmez Cemil Meriç’ten.

Üslupta ilk üstad gördüğü Sinan Paşa’dır, sonra Süleyman Nazif, Cenap ve Haşim. Cemil Meriç’in amacı okuyucuyla yazarı ayıran engellerin hepsini yok etmektir. Yazar öyle bir ifade yaratmak istiyor ki sesini bütün hiziplere duyursun, attığı bir alev Türk insanının uyuşuk şuuruna mızrak gibi saplansın.
Yazara göre gerçek entellektüel sesini sadece hiziplere haykırmakla kalmamalı, ülkesinin haklarını düşman dünyaya haykırmakta görevi olmalıdır. O ya da bu sınıfın ideolog veya demagogu olmak değil, ülkesinin bütününü, bütün ülkelere karşı müdafaa etmek önemli. Tabi böyle bir düşünce şairane bir ütopya kalabilir “Bu Ülke”de. İnsan kucağında yaşadığı toplumdan kopamaz, kopsa da okunmaz veya anlaşılmaz.

Bu ütopyadan öteye gidebilmek için en mükemmel bir silah mevcuttur. O da kalemdir. O silahla karanlıkları devirip, aydınlık çağlara ulaşmak mümkündür. Tarihe mal olacak, ebediyete yol açacak fetihler, kalemle yapılanlardır yazara göre
.
Yazarın ilginç bir yönünü de tespit ediyoruz yazılarında. Hakikatte kendilerini konuşturduğu düşünce adamları, bir yönüyle yazarın tercümanlarıdır. Yazar, bir Balzac’ın bir İbn Haldun’un bir Machiavelli’nin arkasına gizlenmekte ve kendini bulmaktadır onlarda. Onları seçme nedeni kendini sahneye çıkarmak istememesi, bir şöhretin arkasına gizlenme ihtiyatından, bazen de onlarla boy ölçüşebileceğini kanıtlamak gibi bencillikten gelmektedir kendince
.
Cemil Meriç’e göre bir aydın yabancı dil bilmese de olur, çok kitap okumasına da gerek yoktur. Fakat bu eksikliği telafi edecek ölçüde dilini gerçekten bilsin. Kelimeleri, hakkında ansiklopedi yazacak kadar tanısın. Asillerini adilerinden ayırsın. Hiçbir düşünce taşımayan, kimse tarafından anlaşılmayan karanlık kelimeler vardır. Ama yine de onlar için yaşayıp ölen herkesin ağzındadırlar. Her dilden lügatlar elinizde bulunmalı ki okuduğunuz metinde hiçbir karanlık kelime kalmasın.

Avrupa’nın tahlilci zekası bilgiyi dini ve dünyevi diye ikiye böler. O’na göre dini kültürle dini olmayan kültür farklı kavramlardır. Dünyevi diyerek kültürü toprağa zincirleyen anlayış da bir ideoloji yani bir aldatmaca değil midir? Batının dünyevi dediği kültür, yazara göre Batı’nın hakimiyetini sağlamlaştırmak için düşman ülkelere ihraç ettiği sefil bir ideolojidir. Haçlı seferlerinden beri saldırının amacı tektir. Kılıçla kazanılmayan zaferi yalanla kazanmak. Tahrip edeceklerinin yerine sahtelerini yerleştirmek için kullandıkları araçlar ise ideolojilerdir
.
Cemil Meriç’e göre Avrupa’nın tanzimattan beri emeli de Türk aydınındaki mukaddesi öldürmek, onun yerine kendi mukaddesini aşılamak olmuştur. Avrupa’nın bir mukaddesi zaten yoktu, amacı düşmanını istediği kalıba sokacağı şuursuz ve iradesiz “etnik” bir toz yığını haline getirmekti.
 
Elif şafak.....Aşk..

ilginç bir bakış açısı yakalamış...
 
şuan hala elimde elif şafak aşk kitabı var.
zülfi livanelinin sonada kitabındaki ada da yaşamak isterdim (tabi başkan gelmeden önceki halinde)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt