Bu zatın ağzından çıkan malum sözlerden sonra “bizim sitede şimdi ne yorumlar yapılacak bak gör” diye hanımas eslenmiş idim. Yanılmamışım, kısa zamanda epey yorum yapılmış maşallah. Çorbada tuzumuz olsun misali birkaç kelimede ben karalayayım bari.
Partiler (hepsi ama sadece biri ikisi değil) mebus adaylarını belirlerken maalesef hödüklükleri ile ön plana çıkmış kişileri de çeşitli sebeplerden ötürü listelerine alıyorlar. Hatırlayın Türk Telekom Arena Stadının açılışında Erdoğan Bayraktar’ın büyük tepkiye ve protestolara neden olan konuşmasını. Öte yandan bu zatın da Tekirdağ’da bu lafı söylemesi işin tuzu biberi. Yani ortada bir üslup bozukluğu var. Bir şeyler izah etmeye çalışılırken ortaya maalesef pisleyip gidiliyor. Adamın dediği bence çok doğru amma velakin ifade şekli, yanlış, kaba ve zedeleyici olunca tabii olarak insanlar, yani sizler, bizler hepimiz üzülüyoruz ve “bu adam nasıl olmuş da vekil olabilmiş”diyoruz. Ümit ederim tüm partiler müteakip seçim dönemlerinde konuşmasını bilmeyenleri aday göstermek yerine ne demek istediğini yerinde kelimeler kullanarak ifade eden kişileri mebusluğa aday gösterirler.
Adamın dediklerine gelince: öncelikle ne demek istediğini uygun kelimeler kullanarak söylemesi şarttı. Mesela diyebilirdi ki:” bizim iktidarımız döneminde sakatların yaşam kalitesinin iyileştirilmesi için büyük adımlar atıldı”. Bu şekilde bir ifade kullansaydı sanırım tepkiler bu denli yoğun olmazdı. Genç nesil belki pek bilmeyebilir ancak geçmişi ve günümüzü mukayese yapabilme imkânına sahip olanlar eminim biliyorlar ve görüyorlardır ki bu parti iktidarı döneminde memlekette sakatların da yaşadığı gerçeği görüldü. Az veya çok bir şeyler yapılmaya çalışıldı.
Ben bu partinin avukatı değilim, icraatlarının bir kısmını desteklerken bir kısmını da yerden yere vuruyorum. Ama benim doğru bulduğum husus yukarıdaki gibidir. Yani onların iktidarından itibaren varlığımız hatırlandı. Az veya çok maddi anlamda bazı destekler verilmeye başlandı. Sosyal alanlarda değişiklikler görüldü. Mesela rampalar, asansörler vs vs kurulmaya başlandı. Otoparklarda bizlere ait zorunlu olarak yer ayrılmaya başlandı. Haaaa bunların birçoğu göstermelik. Bunu ben de biliyorum. Rampa rampa değil Bebek’teki eşek osurtan yokuşu gibi dimdik. Asansörler deseniz üç gün çalışır bir gün istirahat eder.İspark deseniz sakatlara ait otopark alanını her tarafı sapasağlam öküzlere kullandırır. Vs vs. Ama bu düzensizlikleri şikayet ede ede, protesto ede ede düzelttirmek de bizlerin vazifesi. Maddi desteğin azlığını da durmadan usanmadan dile getirmek yine bizlerin vazifesi.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen bu iktidarın bizler lehine bir gayret içerisinde olmadığını söylemek de vicdanlara sığmaz. Mebus efendi bir gerçeği dile getirmek istemiş aslında ama bunu söylemeye çalışırken de başta da dediğim gibi ortaya sıçıp pislemiş ne yazık ki. Yoksa doğru kelimeler kullanarak ne demek istediğini söyleyebilseydi adamın dediği baştan sona doğru. Haaa bizlere düşen nedir bu durumda? Yılda bir gün GS Lisesi önünden Taksim'e yürümekle, anıta bir çelen bırakıp diskur çekmekle bu işler çözülmez. Böyle bir komedinin içerisinde hiçbir zaman olmadım, olmam da. Önemli olan sıkıntılarımızı daha geniş ve sürekli eylemlerle dile getirip dikkati çekmek olmalı. Mesela bir hanım arkadaşımız halk otobüsüne insan yerine konmadığı için alınmadı bilmem hatırlar mısınız. Bu hadiseyi protesto için sürekli bir eylem yaptık mı? Yapılmadı. Ama Taksim’de iki ağaç bahane edilerek aylardır yer yerinden oynatılıyor. Ağaç mı kıymetli yoksa insan mı? Bizler ağaçtan daha kıymetli olduğumuzu aramıza kışkırtıcıları almaksızın ispatlayamazsak bu vekil de böyle konuşur işte.
Haaa bunu başarabilir miyiz,yani ağaçtan daha kıymetli olduğumuzu ispat edebilir miyiz? Bence başaramayız zira derdi, sıkıntısı, çilesi ortak olan bu camia maalesef ve çok acıdır ki birlik ve beraberliğin olmadığı bir camia. Yani o zaman biraz düşünmek lazım. Başbakan ne diyor? Diyor ki “bir olun, dik olun, birlik olun. Bizler sakatlar camiası olarak bir olmaz isek, dik olmaz isek, beraber olmaz isek adam yerine konmayız,vekiller böyle konuşabilirler, isteklerimizi elde edemeyiz, ancak ve ancak verilenlerle yetinmek zorunda kalırız, kalıyoruz da nitekim.
Biraz düşünün bakalım.