Bu gün Antalya'da Dünya engelli etkinlikleri gününe katıldım (ismi ben verdim)
- Sabah, uyanık olduğumu bilen bir arkadaş çağırdı.. Sabah erken oğlumun servis şoförlüğünü yapıyorum çünkü... Ben de dünya gözü ile bir göreyim şu ''kutlamaları'' dedim...
- Birincisi Devletin gözünde bu kadar ''kıymetli'' olduğumuzu, (yeminle) ilk defa gördüm... Tüm Antalya'nın devlet erkanı oradaydı... Vali, Belediye Başkanı, Komutanlar, yüzlerce müdür...
- Dedim ya ;Devleti temsil eden herkes oradaydı diye... Töreni de onlar yaptı zaten... Biz de dönerli sandviç ve ayran karşılığı onaları seyrettik... Onlar konuştular, onlar sözler verdiler... Biz bir şeye karışmadık... Ben kendi başımdan geçenleri anlatayım;
İlk vardım tören alanına, yollar bozuk ben sinirlenmişim. Güzel bir hatun ağzıma mikrofonu dayadı: Aramızda geçen konuşma, aşşa yukarı şöyle;
-Bayramınızı kutlarım beyefendi...
-Hayrola ne bayramı?
-Özürlüler bayramı...
-Hiç bayramlık hava var mı bende? Ayrıca sakatlığın bayramı olur mu? Güzel bir şeymi ki kutlansın?
Kız benden daha arsız çıktı, hala devam ediyor.
-Senede bir gün anılmak, hatırlanmak sizi rahatsız etmiyor mu?
-Siz medya olarak bir gün bile hatırlamıyorsunuz... Kendinize bakın önce... Bir çok konuda yardımınıza ihtiyacımız olduğunda, çağrılarımıza kulak bile vermiyorsunuz.
-Mesela neler isterdiniz bizim kanalımızla...
-Bakın burası dünya kenti deniyor ama tören alanındaki sıkıntıları gördünüz, kaldırımlar bozuk... Dünya kenti deniyor kamu binalarına ulaşamıyoruz. Turizmin başkenti deniyor Konyaaltında denize giremiyoruz.
-Teşekkür ederim beyefendi...
-Yayınlamayacağınız şeyi neye çekersiniz ki...
-Neyse yemek yiyorum... Görevliler konuşuyor.. Yok ilk defa bu dönemde yasalar çıkmış filan..
Koca belediye başkanı iki hizmet saydı... Belediye'ye rampa yaptırmış... bir de üst geçitlere asansör...
Geçen gün onu konuşmuştuk ne işe yararlar diye... Birisi, geceleri tuvalet yeri için iyi demişti...
O aklıma geldi ve güldüm... Neyse sonra gür bir ses; Sosyal devletten bahsediyor, şehrin mimarisinden bahsediyor, kamu binalarından bahsediyor, eğitim hakkından, sinemalardan, tiyatrolardan bahsediyor.
Ulan dedim, helal olsun... Ben çıksam anca bu kadar olur... Helal olsun be .Kim bu adam diye bi baktım...
Konuşan adam sayın valimiz Alaattin Yüksel... Çok şaşırdım, çok... Kendimden de utandım...
O sorunlardan bahsediyomuş da ben çözemiyormuşum gibi bi duyguya kapıldım... Ulan dedim çivisi çıktı bu engelliliğin de. Bak Vali muhalefet ediyor, biz susuyoruz... Neyse yemekten sonra kutlamalarda Sayın valimize açıktan söyledim ta gözünün içine bakarak'' buradaki en devrimci insan sizsiniz'' diye...
Uzattım epeyce, eve geldim, tv leri zaplıyorum.... Aaaa bu tv deki benimde, bu ses kimin? Ulan ses de benimmiş... Hani Hatemilerdeki ses tonuyla tane tane anlatmışım... Kendi sesimi duyunca tv de garipsedim..
Onlar da yanılttılar beni... Dedim ya çivisi çıkmış bu engelliliğin...
Saygılar....
- Sabah, uyanık olduğumu bilen bir arkadaş çağırdı.. Sabah erken oğlumun servis şoförlüğünü yapıyorum çünkü... Ben de dünya gözü ile bir göreyim şu ''kutlamaları'' dedim...
- Birincisi Devletin gözünde bu kadar ''kıymetli'' olduğumuzu, (yeminle) ilk defa gördüm... Tüm Antalya'nın devlet erkanı oradaydı... Vali, Belediye Başkanı, Komutanlar, yüzlerce müdür...
- Dedim ya ;Devleti temsil eden herkes oradaydı diye... Töreni de onlar yaptı zaten... Biz de dönerli sandviç ve ayran karşılığı onaları seyrettik... Onlar konuştular, onlar sözler verdiler... Biz bir şeye karışmadık... Ben kendi başımdan geçenleri anlatayım;
İlk vardım tören alanına, yollar bozuk ben sinirlenmişim. Güzel bir hatun ağzıma mikrofonu dayadı: Aramızda geçen konuşma, aşşa yukarı şöyle;
-Bayramınızı kutlarım beyefendi...
-Hayrola ne bayramı?
-Özürlüler bayramı...
-Hiç bayramlık hava var mı bende? Ayrıca sakatlığın bayramı olur mu? Güzel bir şeymi ki kutlansın?
Kız benden daha arsız çıktı, hala devam ediyor.
-Senede bir gün anılmak, hatırlanmak sizi rahatsız etmiyor mu?
-Siz medya olarak bir gün bile hatırlamıyorsunuz... Kendinize bakın önce... Bir çok konuda yardımınıza ihtiyacımız olduğunda, çağrılarımıza kulak bile vermiyorsunuz.
-Mesela neler isterdiniz bizim kanalımızla...
-Bakın burası dünya kenti deniyor ama tören alanındaki sıkıntıları gördünüz, kaldırımlar bozuk... Dünya kenti deniyor kamu binalarına ulaşamıyoruz. Turizmin başkenti deniyor Konyaaltında denize giremiyoruz.
-Teşekkür ederim beyefendi...
-Yayınlamayacağınız şeyi neye çekersiniz ki...
-Neyse yemek yiyorum... Görevliler konuşuyor.. Yok ilk defa bu dönemde yasalar çıkmış filan..
Koca belediye başkanı iki hizmet saydı... Belediye'ye rampa yaptırmış... bir de üst geçitlere asansör...
Geçen gün onu konuşmuştuk ne işe yararlar diye... Birisi, geceleri tuvalet yeri için iyi demişti...
O aklıma geldi ve güldüm... Neyse sonra gür bir ses; Sosyal devletten bahsediyor, şehrin mimarisinden bahsediyor, kamu binalarından bahsediyor, eğitim hakkından, sinemalardan, tiyatrolardan bahsediyor.
Ulan dedim, helal olsun... Ben çıksam anca bu kadar olur... Helal olsun be .Kim bu adam diye bi baktım...
Konuşan adam sayın valimiz Alaattin Yüksel... Çok şaşırdım, çok... Kendimden de utandım...
O sorunlardan bahsediyomuş da ben çözemiyormuşum gibi bi duyguya kapıldım... Ulan dedim çivisi çıktı bu engelliliğin de. Bak Vali muhalefet ediyor, biz susuyoruz... Neyse yemekten sonra kutlamalarda Sayın valimize açıktan söyledim ta gözünün içine bakarak'' buradaki en devrimci insan sizsiniz'' diye...
Uzattım epeyce, eve geldim, tv leri zaplıyorum.... Aaaa bu tv deki benimde, bu ses kimin? Ulan ses de benimmiş... Hani Hatemilerdeki ses tonuyla tane tane anlatmışım... Kendi sesimi duyunca tv de garipsedim..
Onlar da yanılttılar beni... Dedim ya çivisi çıkmış bu engelliliğin...
Saygılar....