Uzakdoğu Filmleri...

Bu filmin öncüsü de Kaplan ve Ejderha'ydı. O da muhhhhhteşemdi.



Film hakkında bilgi ve yorumları okumak için buraya tıklayın.

Var mı bu tatda olan, önereceğiniz filmler arkadaşlar?

HER İKİ FİLMİDE İZLEDİM.ADETA GÖRSEL BİR ŞÖLEN.

Var tabbi;






Aynı tema ama iki filmden de çok daha iyi üstelik. Yönetmeni "Hero"yu da yönetmiş. Gerçi benim Asya filmleri için tercihim korku türü ama bu film kendisini izlettiriyor. (Sanırım bizde "Uçan Hançerler Evi" olarak vizyona girmişti.)

http://www.imdb.com/title/tt0385004/

Evet evet, bu filmin son sahnesine bi kanalda denk gelmiştim. Ağaçların arasında oklar.....
Fırsatını bulduğumda izleyeceğim.

hero

HERO / Kahraman

süper zekamı aktive edebilseydm size güzel afişler de hazırlamıştım iştahınızı kabartmak için ama maalesef buraya eklemeyi beceremedim :x

filmi kendi bakış açımla şöyle özetleyeyim size:
ister gözlerinizi kapatıp seyredin, ister kulaklarınızı kapatıp seyredin, imkanınız varsa her ikisini de dört açın seyredin. görüntüler de müzkler de birbirinden harika. yalnız tam bir sinema filmi sessizlik, karanlık ve dikkat istiyor.

ÜÇ HANEDAN:EJDERİN DİRİLİŞİ(2008)

Çin’in dört büyük klasik romanından biri olan “Romance of the Three Kingdoms”dan uyarlanan ve iç savaş yüzünden ülke karşıt güçlerce parçalanıp sonunda üç rakip krallık arasında bölüştürülen Çin tarihinin en karanlık dönemi M.S. 190 – 280 yılları arasına ışık tutan, sıradan bir köylü iken bu iç savaş sırasında gösterdiği yiğitlikle önce kendi hanedanı sonrada tüm çin tarafından tanınan Zhoe ZİLONG'un destansı mücadelesine tanık olduğumuz güzel bir uzak doğu filmi.

Oturan boğa umarım övdüğün filmler havalarda uçuşarak dövüşenlerden ağaçlara tırmananlardan,cebinden toz toprak çıkarıp atanlardan değildir. çok gülesim geliyor çünkü böyler filmlere

Benimde bu türden en favori filmim bu bundada bol miktarda abartılı sahne var ama gerek konusu gerekse görselliği açısından çok sürükleyici bi film bana göre. tavsiye ederim.
Oyuncular pek uzakdoğuluya benzemiyo ama öyleymiş gibi izlenebilir gözünüz görsel şölen görsün bakalım

valla bülent ağzının tadını biliyosun helal olsun nedim....
çok severim böle vurdulu kırdılı samuray filmlerini
kahramanı heroyu bende izledim
kör samurayda kötü değildi

buda çok güzel filmdi...

eğer benim gibi doğaya meydan okuyan uçmalı, kaçmalı bi vuruşta 9 kelle koparmalı filmleri sevmiyorsanız güney koreli Kim ki duk ve japon Akiro kurusova'nın filmlerini tavsiye ederim.
film ismi vermiim şimdi birini versem diğeri gücenir.

Kim ki duk'un Geçen gün "Yay" adlı filmi TV8'de oynadı farklı bir kurgu ve psikolojik yoğunluğu yüksek bir filmdi,izleyemedim ama en kısa zamanda CD sini alıp izleyeceğim...

SUKİYAKİ WESTERN: DJANGO (2007)

Yönetmen:Takashi Miike
Ünlü western klasiği djangonun, Japonyanın son dönem dünya sinemasına armağanı çılgın,dahi ve yılda en az 2-3 film üreten yönetmeni Takashi Miike'nin yorumuyla ilk japon western denemesi.Sukiyaki western:django,içinde bir çok türüde harmanlamış bazende ti ye alan sahnelerinde olduğu birazda kanlı bir film.
Konusu:12. yüzyıldaki Genpei klan savaşları sırasında gerçek üstü bir dünyada Beyaz elbiseli Genji ve kırmızı elbiseli Heikeliler fakir bir dağ kasabasında, efsanevi bir hazineyi ararken karşı karşıya gelirler. Kasabaya gelen çok iyi bir atıcı olan kahramınımızın hangi gruba dahil olacağı ile ilgili tartışmalar sürerken birden iki düşman grup,yalnız kahramanımız kendilerini bir çatışmanın ortasında bulurlar.Yan karakterlerin renkliliği,görsellik,müziklerle eğlenceli bir uzakdoğu westerni izlemek isteyenlere tavsiye edilir.

KUNG FU HUSTLE (2004)

Yönetmen:Stephen Chow(aynı zamanda başrol oyuncusuda kendisi)
Hong Kong-Çin ortak yapımı bir komedi -aksiyon filmi.

Konusu:
1930'larda Çin'de Balta Çetesi tüm zengin mahallerini kontrol altına almıştır. Sadece fakir ve kıyıda köşede kalmış mahallelere dokunmamaktadırlar. Sing, Balta Çetesi'ne katılmak isteyen, ama bunun için pek bir şey beceremeyen fakir ve işsiz biridir. Bir gün arkadaşıyla haraç kesmek için bir fakir mahalleye gidip kendilerini Balta Çetesi gibi tanıtırlar, ama baltayı taşa vururlar. Gerçek Balta Çetesi de onlardan kısa bir süre sonra mahalleye gelir ve olan olur. Mahalleyi içlerinde kung fu'yu iyi bilen birkaç kişi savunur ve başarılı olurlar. Bu arada Sing ve arkadaşı Balta Çetesine üye olurlar. Bu arada çete lideri mahalleyi ele geçirebilmek için Sing'ten hapiste bulunan ve tam bir kung fu delisi olan Hayvan'ı (Siu Lung Leung) gizlice kaçırmasını ister.

Yorum:Film ilk başladığında oldukca sıradan görünebiliyor fakat ilerledikce konunun içine giriyorsunuz,popüler holywood filmlerne yaptığı esprili göndermeleriyle,son derece ilginç,hızlı,etkileyici kung fu sahneleriyle,içine kattığı ince romantizmle hemen her karede hissettiğiniz fantastik havasıyla bir çok türe yer yer dokunmuş abartmış ama bunu yinede filmin içinde sindirmeyide başarmış bence kült denilebilecek bir film olmuş.

A MAN WHO WAS SUPERMAN(2008)

O'nun tek mutluluğu insanlara yardım etmektir,kiminin çantasını taşır,kimini yankesiciden kurtarır,yere çöp atanları uyarır,çcukların sevgilisidir elinden gelen her yardımı yapar bir süre sonra artık halk arasında süperman olarak tanınır.Gazeteci Soo- Jung ise yeni bir haber ve biraz değişiklik için afrikaya gitmek istemektedir ve insanları sevmeyen,başına buyruk bir kızdır.Tam yola çıkacağı sırada kamerasını bir kapkaççıya kaptırır onu kovalarken son anda bir kamyonun altında kalmaktan kurtulur onu kurtaran süpermandir.Soo-Jung bu garip adamın hikayesi üzerine çalışmaya başlar.Süperman de onu takım arkadaşı olarak görmeye başlar,Süperman insanalra yardım eder Soo hikayesini çekimlerini yapar, bu arada süpermanin trajik hikayesindeki gerçeklerede yolculuk başlar Soo- Jung için,hikaye derinleştikçe süperman felsefesi üzerine altı çizilecek mesajlar veren süperman hakkındaki gerçekleri öğrendikce hikayesi ile izleyicileri hüzünlendiren,düşündüren etkileyici bir komedi-dram filmi.

uzak doğu sinemasında bir çok kas hastalığın tema olarak kurgulandığı filmler izledim arkadaşlar eğer aksiyon dışı birazda dramda diyorsanız tavsiye ederim özellikle kendi grubuma

Tavsiye edersen izleriz kuR3a.

BİR LİTRE GÖZ YAŞI

JAPON dizisi 16 bölümlük internetten izleyebilirsiniz arkadaşlar

Aya, 15 yaşında akıllı ve sportif bir genç kızdır. Ailesinin en büyük çocuğudur. Babasının tofu dükkanı vardır ve dükkanla aynı yerde olan evlerinde yaşamaktadırlar. Aya giriş sınavına girmeden önce düşer ve Asou adlı gençle tanışır. Asou ona yardım eder ve birlikte sınava girerler. Halbuki Asou sınava girmekten vazgeçmişti ama Aya'yı okula yetiştirmeye çalıştığı için o da sınava girer. Aya, Higashi Lisesi'nin giriş sınavını kazanır ve evde bunu kutlarlar. Asou da aynı okulu kazanır ve aynı sınıfa düşerler. Aya basketbolu oldukça seviyordur ve bu oyunda çok iyidir. Bir gün okula giderken feci şekilde düşer ve çenesi kanar. Bunun üzerine hastaneye giderler ve annesi eskiden hemşire olduğu için hastalıkları bilmektedir ve kızının bir zamandır farklı belirtiler gösterdiğini doktora söyler ve doktor onu muayene ettikten sonra omuriliğinin bozulduğunu tespit eder ve bu hastalığın hiç bir tedavisi olmadığını söyler. Aya bu hastalık sürecinde ailesinin ve arkadaşlarının desteği ile hayatına devam eder.


15'te iyileştirilemez yozlaştırıcı bir hastalıkla teşhis edilen bir kızın hakkında Fuji televizyonu için çekilen Japon bir televizyon draması, 25 yaşında onun ölümüne kadar onun yaşamına devam edebildi.

Drama, Japon bir kızın günlüğünün bir adaptasyondur O, doktorunun önerisinde bir günlüğü tutmaya başladı, ve yazmaya devam etti, bir kalemi tutamayıncaya kadar. Günlük, onun ölümünden sonra yayımlandı.

A Moment to Remember: "Ben her şeyi senin için hatırlayacağım"
Kore filmlerini çok severim. Şatafattan uzak, daha hayattan filmler çekerler. Tabii Türkler de genelde böyle film çeker ama biz biraz "duygu" konusunda odunuzdur ve hayal gücümüz "sevilen kıza tecavüz edilir ve sevgili katil olarak hapse girer"den ibarettir. Korelilerin kültüren yapısının burada çok önemli bir gücü vardır ama o başka bir konuya ait.


Gelelim A Moment To Remember yani Nae meorisokui jiwoogae'ya. 2004 yapımı filmin benim en sevdiğim ve her izleyişimde 2 gün zor uyuduğum filmdir.


Hani bazı hayatlar vardır, tek başına anlam ifade etmeyen anca "ikizini" bulduğunda kabuğundan çıkan ve mutluluk veren? İşte hikayemiz onlardan biri


Yıllardan bilmem ne, kaç aylardan bilmen ne günüdür. Yani pek de önemli değildir uyanmak, işe gitmek. Amaç yaşamaksa bu ritüeller gereklidir zaten. Ama bu kadardır. Ta ki "O"nu görene kadar. Çok farklı iki hayat olduğundan yan yana gelebilirliği yok gibi gözükmektedir o yüzden kimse şansını denememektedir.

Ama gün gelir, hayat onlara "birlikte anılmalısınız" emrini verir. Çünkü ikisi de ancak yan yana
geldiğinde mutlu olabileceklerdir.Bunun için değişim kaçınılmazdır. Her iki taraf da bazı şeylerden vazgeçecek ama orta paydada yürüyecektir. Eğer sevmek, yan yana gelmek kumarsa, bu çift şanslarının dip noktasındadırlar.

Fedakarlıklar mutluluk getirmeye başlamıştır. Statü sahibi olmayan taraf, hep içinde olan amA yapmasının bir amacı olmadığı yeteneğini gün yüzüne çıkaracaktır. Çünkü bir amaca hizmet edecektir bu yetenek; hem layık olduğunu hem de yuvasını bu sefer erkek kuşun yapacağını görecektir.

Geçmişi peşini bırakmamaktadır. Çocuk, görmek ve yaşamak istemediği şeyler görmüş, yaşamıştır ama bir türlü bunları "tecrübe"den saymamıştır. Utanmaktadır ve kin duymaktadır. Ama eşi onun bu yönünü de yontacaktır. Bazı şeylerin ona imkansız olmadığını hatırlatacaktır, nasıl ki ayrı iki dünyanın insanları yan yana gelebilmiş ve mutlu yaşabiliyorlarsa..

Tabii bu mutlu hayat hep böyle sürüp gitmeyecektir. Mantıklıdır; çünkü hiç bir şey her zaman mükemmel gitmez. Kız amansız bir hastalığın doruklarına yaklaşmıştır. Öyle bir hastalıktır ki, o güne kadar çocuğun ve kendisinin verdiği tüm emekler yok olacak hatta yarın sabaha yan yana uyandıklarında tanımayacaktır. Bu noktada bir erkeğin sınavı başlar işte.

Gerçekten sevmiyorsa uzaklaşacaktır çünkü yan yana herkes acı çekecektir.
Ama gerçekten seviyorsa da savaşacaktır. "bir an için bile olsa" bunun mücadelesi verilmelidir. Kaybedilecek neyi vardır ki? Onunla elde ettiği şeyler zaten yok olmuştur. Arkasında dünyanın en acıklı mektubunu bırakarak hem de ...



"Aşkım Beni yanlış anlama.
Ben sadece ama sadece seni sevdim
Sadece seni düşünüyorum.
Yalnız seni hatırlıyorum.
Sana kalbimin derinliklerini göstermek ne kadar zor!

Hafızamın geriye kalanıyla bunu yapmam mümkün mü?

Kalbim hızla çarpıyor.

Ben sadece "seni" seveceğim.

Bunu unutmak istemiyorum ve unutmayacağım.
Bunu anlıyor musun?


Korkarım benim geri dönen hafızam sana her şeyi söylemeden önce...beni yine bırakacak. Söylemeliyim...
Seni seviyorum. Ve üzgünüm.
Seninle tanıştım çünkü unutkandım.
Senden ayrılıyorum çünkü unutkanım...
Seni unutabilirim,...
...ama hiç bir şey seni benim içimden söküp atamaz

Seni bıraktığım için beni affet. Lütfen...

"Başlamak hataysa da bitirmek de hatadan sayılır mı? İleride unutacağını bile bile? Ama bir parçan olarak içinde yaşayacak? Ölene kadar... Bunun cevabını bulamıyorsunuz maalesef. Sadece görüyorsunuz.


Acı çekiyorsunuz, ağlıyorsunuz, savaşıyorsunuz... Ve çabalarınız size "bir an"lık da olsa geri dönüyor. Bunu neye değişebilirsiniz ki? Hele değiştirecek bir şeyiniz yokken? Evet, değişilmiyor da zaten..
--------------------------------------


Bazı (kore) filmleri vardır, tek amacı sizi ağlatmaktır, genelde de başarırlar. Bazıları da gerçekliği ortaya koyarak bunu başarır. A Momento to Remember bunu başaranlardan. Şu sıralar "asla" izlememek zorunda olduğum bu filmin her saniyesi damağımdadır. Yalındır, pürüzsüzdür ama kesiği asla geçmez. Gerçekttir çünkü. Yaşamışsınızdır belki de yaşıyor, yaşayacaksınızdır... Filmdeki gibi, "bir süre sonra" unutsanız da "asla içinizden atamayacağınız" şeyleri dilinizin altına sokar ve sorar "Anılarınız yok olduğunda ruhunuz da yok olur mu?"
8.5/10

PS: Film kimlere önerilMEZ

*2 farklı dünyanın insanları baş başa bu filmi izlememeli.

*Sevgilinizden, eşinizden yeni ayrılmışsanız,

*Zihin olarak yorgunsanız,

*Unutkanlığınız nüksetmişse, izletmeyin!

Marathon (2005)
Otizm, bir hastalık değildir,bir yetersizliktir.



[Cho-won, annesiyle yaşayan otistik bir gençtir.Küçüklükten beri en sevdiği hayvan zebralardır.Küçük yaşından beri annesinin himayesinde yaşayan Cho-won onun yönlendirmeleriyle "yılmamayı ve yorulmamayı" prensip edinmiştir.Aslında o hala küçük bir çocuktur ama annesi onun diğerlerinden farklı olmadığını göstermek ve de kendi vicdanında rahat olmak için onu hep başarmaya odaklamıştır.Annesi ile babasının arası sorunludur ve bir tane de sorunlu kardeşi vardır.Annesi onu her zaman dışarıya karşı korumak ve hayatta güçlü durmasını sağlamak için baskı altında tutmuştur fakat diğer yandan ailesinin diğer fertlerini umursamaz olmuştur.
Cho-won'un hayatta en sevdiği uğraşı koşmaktır ve zamanla yarışmalara katılır,10.000km koşularına katılarak ödül 3. lük ödülü kazanır.
Başroldeki Seung-woo Cho o derece mükemmel bir oyunculuk çıkarmış ki, zaman zaman rol mü yapıyor, yoksa gerçekten de otistik mi diye insan düşünmeden edemiyor!

HOUSE OF FLYİNG DAGGERS(PARLAYAN HANÇERLER) 2004


859 yılında, Çin in en önemli hanedanlığı tang hanedanlığının güç kaybına uğraması ile halk için zenginden alıp fakire veren bir takım örgütler gün yüzüne çıkmaya başlamıştı.Bunlardan en tehlikelisi ve halk tarafından popülerliği gün geçtikce artana parlayan hançerler örgütü idi.Örgüt liderini kaybetmiş yeni liderle çalışmalarına tüm hızıyla devam etmekte idi.Hükümet görevlisi leo ve jin in görevi ise örgütü ele geçirecek bilgilere ulaşmaktı.Leo,poeny pavilion adlı genelevde mia adlı danscının parlayan hançerler örgütünden olduğu ile ilgili bir duyum alır ve göreve jin i gönderir.Sonrada aynı yere baskın yapar mia dan bir nevi savaş dansı olan zor bir dansı yapmasını ancak o zaman serbest kalabileceğini yoksa tutuklamak zorunda kalacağını söyler mia kördür ama o dansı yinede mükemmel bir şekilde sergiler ama yinede tutuklanmaktan kurtulamaz.Leo ve jin yeni bir plan yapar jin kızı kurtararak kızın güvenini kazanıp kendisini parlayan hançerlerin kalbine götüreceğini düşünmektedir.Fakat çıktıkları yolculuk mia ve jin için hesapladıkları gibi gitmeyecektir.Görselliği ve müzikleri ile fantastik,şiirsel bir dünyada yolculuğa çıkarıyor sizi film.Kesinlikle çok duygusal,action sahneleri ile övgüyü hak eden çok iyi bir film.

Bebekler

Yapım : 2002, Japonya
Tür Dram / Romantik
Yönetmen :Takeshi Kitano
Senaryo :Takeshi Kitano
Oyuncular :Miho Kanno, Hidetoshi Nishijima, Tatsuya Mihashi, Chieko Matsubara, Kyoko Fukada, Tsutomu Takeshige
Yapımcı :Masayuki Mori, Takio Yoshida

hodbin'in yorumu: İzlediğim en etkileyici filmlerden biriydi

WU Jİ(SÖZ) 2005

2003 Film Festivali''nin açılış filmi Birlikte''nin ve Elveda Cariyem''in ünlü yönetmeni Chen Kaige''nin son filmi Söz, hem Çin''in Oscar adayı hem de Çin''de bugüne kadar yapılmış en pahalı film oldu. Ama bir rüyayı andıran bu Uzakdoğu savaş sanatı wuxia fantezisi, aynı anda birçok şey: Çok özel bir peri masalı, epik bir aşk öyküsü ve kader ile şeref hakkında bir zihinsel egzersiz. Zarif güzel Kinçeng, kendisini ölümden kurtarmak için imparatoru öldürdüğünü düşündüğü büyük askeri önder General Gangming''e âşık olmuştur. Ama aslında onu kurtaran, generalin ona âşık olan kölesi Kunlun''dur. General Gangming''in ezeli düşmanı, sinsi ve zalim Vuhan''dır. Vuhan''ın sadık katili Kar Kurdu da Kinçeng''i arzular ve sonunda kızı kaçırıp bir kafese hapseder. Gerçekte, bu kişilerin hiçbiri göründükleri gibi değildir.

Yorum:Film başlarken zaten masalsı görüntülerle başlıyor ilerleyiştede kopmuyor uzak doğu sinemasının görsel zenginliği,kullandığı fantastik mekanlar,savaş sahnelerinin estetiği,kostümler ve müzikleriyle yine güzel bir seyirlikti.

wuxia ne demekmiş açıkcası ben merak ettim burayada aktarayım;
çincedeki iki karakterin biraraya gelmesinden oluşan bir kelime. ''wu'' dövüş sanatlari, savaş ve askerlige dayali kavramlara denk düşerken, ''xia'' özel bir karakter tipini tanimliyor. ''xia''lar daha ziyade ''wuxia'' türü içerisinde görülen savaşçilar. bu tür üzerine yazilan makaleler, ''xia''nin bati kültüründeki en uygun karşiliginin şövalye olduguna dikkat çekiyor. dövüş sanatlarindaki ustalik ve yetenek, ayrica etraflica bir egitimden geçmiş olmak ''xia''larin belirleyici özellikleri. ancak ''xia''larla şövalyeyi ayiran önemli bir fark var. ortaçag şövalyeleri krala bagli çalişirken, ''xia''lar hem aristokratik bir yapiya bagli olabiliyor, hem de halk içinde yer alabiliyorlar.

çin, hong kong ve tayvan sinemalarinda görülen ''wuxia'' türü, ayni kaynaklardan beslenen ve ayni adi taşiyan edebiyat tarzindan yola öikarak geliştirilmiş. kökeni, tang hanedani döneminde yazilan ve bati'daki romantik edebiyatin bir benzeri olan ''chuanqi''lere dayanan ''wuxia''lar, dövüş sanatlarinin çeşitli ögelerle birleştirmeleriyle ayricalik kazaniyorlar. bunlarin arasinda intikam ve tutku kadar, sihir ve dogaüstü güçler de yer aliyor. özetle, kimi uzakdogu dövüş filmlerinde gördügümüz havada uçan insanlar ''wuxia''nin temel özelliklerinden birisi.

EOPGİJEOGİN GEUNYEO (MY SASSY GİRL) 2001

Türü:romantik/komedi

ımdb puanı:8.2

Üniverste öğrencisi Kyun-woo bir akşam okul dönüşü metroda gördüğü sarhoş bir kızın hayatını kurtarır metroda milletin üstüne başına kusan kızın erkek arkadaşı sanılır.Milletin suçlayıcı bakışları arasında kıza yardım etmek zorunda kalır.Kızı bir türlü ayıltamaz onu sırtında taşıyıp zar zor bir otel bulur ama hala şanssızlığı devam etmektedir bulduğu otelde girişte oda yoktur 4.kata kadar yine sırtında kızı taşır.Bu kötü gece sonrası hayatına kaldığı yerden devam edeceğini düşünürken kızın aynı okula gelmesi ile kyon woo nun hayatı hiç ummadığı şekilde değişecektir.Çok klasik gibi görünen ama iyi işlenmiş güzel bir güney kore yapımı romantik/komedi filmi.

A Millionaire's First Love

Baekmanjangja-ui Cheot-sarang

Kang Ja Kyung,zenginim istediğimi alırım,kimseye hesap vermem havalarında gezen şımarık,sorumsuz hiç çalışmadan serveti günden güne artan bir zengin gençtir.18 yaşına basınca dedesinin vasiyeti okunur ama Kang'ın umduğu gibi koşulsuz mirası devralamayacaktır.Dedesi Kang'ın lüks arabasını,suitini ve tüm kredi kartlarını bırakıp Gong Wonda kasabasında Boran kolejine gitmesini okulu başarıyla bitirmesini şart koşar aksi takdirde tüm miras hayır kurumlarına kalacaktır.
Kang bu hiç istemeyerek geldiği kasabada insanlığı,arkadaşlığı,dostluğu,gerçek sevgi için nelerden vazgeçmek zorunda kalacağını öğrenecek ve aşkı tanıyacaktır.Güney kore sinemasındaki konular her ne kadar çok klişe gibi dursada işlenişiyle o klişelikten eser kalmıyor.Aşk',fedakarlığı,gerçek sevgiyi fazlasıyla hissedeceğiniz harika bir film.

Taegukgi hwinalrimyeo (2004) (The Brotherhood of War)

Ayakkabı boyacılığı yapan bir abi ve üniverstede okuyan ailenin umudu kardeşi.Komünist Kuzey kore ile Güney kore savaştadır ve mülteci konumunda olan iki kardeş kendilerini birden askerde bulurlar.Abi kardeşini korumak için her görevde gönüllü olmaktadır, savaş esnasında tek isteği kardeşini eve sağ salim götürmek ve nişanlısı ile evlenmektir.Bunun içinde savaşta üstün başarı göstermesi gerektiğini düşünür.Savaşın ilerleyen safhalarında iki kardeş arasında savaşla ilgili düşünce ayrılıkları başlar iki kardeşi ayrı cephelerde karşı karşıya getirecek noktaya bile varır bu durum.A.B.D ve Çin'inde savaşa müdahalesi ile 3 yıl süren kore savaşı sırasındaki iki kardeşin cephedeki öyküsünü anlatan oldukca etkileyici dramatik bir savaş bir filmi.

MAN JEUK(SPARROW) 2008

Yönetmen:Johny To
IMDB Puanı:6,7

Yan kesicilikte ustalaşmış 4 arkadaştan oluşan çetenin liderinin evine bir serçe girer camdan dışarı gönderir ama serçe geri gelir.Arkadaşlarına anlattığında bunun kötü şans olduğunu söylerler.Bu olay sonrasında 4 arkadaşta farklı yer ve yakın zaman aralıklarıyla güzel bir bayanla tanışırlar,tesadüf bu ya hepside aslında aynı bayanla tanışmıştır ve sonrasında başlarına olmadık kazalar gelir.Kiminin ayağı kırılır,kiminin başı yarılır kimininde kolu kırılır.Cepciler tüm bunlara neden olan kadının peşine düşer kadını bulurlar fakat sonrasında olaylar ummadıkları şekilde gelişecektir.Özellikle yağmur altında bir şemsiyeli kapışma sahnesi var ki görselliğin doruklarında sanırım bu sahneyle akıllarda kalacak bence fena olmayan bir hong kong filmi.

THE CHİLDREN OF HUANG SHİ(2008)

1937 'de Şangay'da geçen hikayede Çin'deki Japon işgalini takip etmekle görevli bir gazetecinin yaşadıkları anlatılıyor. Nanjing katliamına tanık olan gazeteci daha fazla haber elde etmek için huangshiye gönderilir fakat huangshide katliamdan geriye kalan çocuklar ve yaşlı bir kadından başka kimse yoktur.Çocuklar açlık,hastalıkla nasıl mücadele edeceğinide bilmeden yaşamaya çalışmaktadır.Buraya haber için gelen fakat sadece savaş yetimi terk edilmiş çocuklarla karşılaşan Gazeteci Hogg'un başlangıçta mecburi huangshide kalışı sonraki zamanlarda kendi hayatı adına ve huangshi çocukları adına çok şey değştirecektir.Çok çok güzel bir dram filmi.Kesinlikle izlenmeli ama bu gibi filmler ne yazık ki popüler filmlerin çok gerisinde kalıyor adı sanı duyulmuyor ımdb dende hiç anlam veremediğim şekilde 6.7 alabiliyor

daha fazlasını hak eden bir film...

SHİNOBİ:Heart under blade(2005)


Türü:aksiyon,dram,fantastik,romantik

IMDB Puanı:7.0

Bir zamanlar yetenekleri ile kimsenin baş edemediği karanlığın insanları vardı.Sadece savaşmak için yaşayan bu gölge savaşçılarına "shinobi" deniyordu.Uzun yıllar boyunca devam eden savaş sonrası, topraklara barış geldi ve iki shinobi köyü arasında savaş yasağı başladı.Bu arada iki köyden, çok özel yetenekleri olan tsubagakure'den gözleri ile düşmanına baktığında kanı çekilen ve kısa sürede onu öldüren güzel oboro ile Manjidani'den çok özel savaş yeteneklerine sahip gennosuke birbiri ile tanıştı,aşık oldu.Fakat barış sonrası bu iki köyün shinobi savaşçılarının gücünden korkan imparator iki köy arasında savaş yasağının bittiğini her iki köyünde en iyi 5 savaşçısının ölümüne dövüşmesi ve kazanan tek taraf olması gerektiğini bildirdi.Barış yanlısı aşık iki genç önderliğinde iki düşman köyün 5 en iyi savaşçısı karşı karşıya kalmıştır.Fantastik bir konu,güzel bir işleyiş,uzak doğunun mistik dövüş sanatları ve ne türde olursa olsun duygusallığada illaki yer verilmiş güzel bir film diyebiliriz.