Umut ediyorum ki bu yazıda anlatacağım mesel hem devletin sakat vatandaşlarına bakışını ve onlara sunduğu hizmetin kalitesini gözler önüne serecek, hem de sakatların kendilerine sunulan bu düşük yaşam standardını nasıl da kader olarak benimsediğini -benimsemek zorunda bırakıldığını- anlamaya katkı sunacak.
Tekerlekli sandalyenin kullanıcısı açısından ne kadar önemli olduğunu önceki yazımda ifade etmiştim (Tekerlekli Sandalyem)... Günde 15 saati aşkın bir süre tekerlekli sandalye üzerindeyim. Benim için hayatımdaki en önemli şey tekerlekli sandalyem. Onsuz bir yaşam düşünemem bile. Üzerine oturduğumda hissettiğim konfor, sürüş esnasındaki performansı, bedenimle uyumu, zarafeti ve tabii ki dayanıklılığı benim için çok önemlidir. Yani, sanılanın aksine “tekerlekli sandalye” deyip geçmek mümkün değil; herkesin ihtiyaçlarına ve beden ölçülerine göre belirlenmesi zorunludur. Aksi halde 40 derece sıcakta 40 numara ayağa geçirilmiş 35 numara çizme gibi anlamsız hale gelir.
Şimdi, soru şu: Benim için bu kadar kıymetli ve kritik bir öneme sahip olan bu araç devlet için ne ifade ediyor? Devletin/kamunun “hayat arkadaşım” dediğim şeye biçtiği değer ve onun üzerinden benimle olan ilişkisi devletin bana bakışını anlamamız için bir veri olarak kullanılabilir mi? Bence evet, bariz bir şekilde kullanılabilir. Onun için aşağıda yapacağım tartışmayı devletin sakat vatandaşlarıyla olan tüm alış-verişleri için aynen kabul edebilirsiniz. Buna bir de hayırseverlik üzerinden yürütülen politikaların ne kadar prim yaptığını ve “engelli kardeşlerimiz”e yapılan yardımların siyasetçiler tarafından nasıl da gururla dillendirildiğini ekleyin; yapmak istediğim bu temel eleştirinin ne anlama geldiğini göreceksiniz.
Sosyal Güvenlik Kurumu
Kimlere tekerlekli sandalye veriyor?
İki tip tekerlekli sandalye söz konusudur. Biri manuel diğeri akülü tekerlekli sandalye. SGK, iki bacağında da hareket kısıtlılığı bulunan kişilerin manuel sandalye, iki bacağının yanı sıra bir de elini kullanamayan kişilerin ise akülü sandalye kullanmasının uygun olduğunu varsayıyor.
Kimlere tekerlekli sandalye vermiyor?
İki elini kullanabilen kişilere –manuel sandalye kullansınlar diyerek- ve iki elini kullanamayan kişilere de –araç kullanma becerisi geliştiremezler diyerek- akülü sandalye vermiyor! Belli ki ne manuel sandalye ile uzun mesafeli sürüş yapmanın imkânsızlığından haberdarlar, ne de bir parmakla akülü sandalye kullanmayı mümkün kılan teknolojileri biliyorlar. Ben mesela ellerimi kullanabiliyor ama yürüyemiyorum. Kapalı mekânlarda ve kısa mesafelerde pratikliği açısından manuel sandalye kullanıyorum. Peki, 2km ötedeki kafeye nasıl gideceğim? Mümkün değil, güç yetmez! Benzer şekilde, yürüyemeyen, parmaklarını kullanamayan, manuel sandalye kullanmaları neredeyse imkansız olan arkadaşlarım var mesela (quadriplegic, kas hastası vs.). Bu arkadaşlarımın nefesle, çeneyle, bir parmağın son boğumundaki minicik bir hareketle ve hatta bir yüz mimiğiyle akülü sandalye kullanmaları mümkündür. Ama SGK’dan akülü sandalye almak istediklerinde “kullanamazlar” gerekçesiyle çoğu zaman kendilerine sandalye verilmez! Yani, şu haliyle kimin ne yapıp yapamayacağının kararı doktorların ve memurların bilgisizliğine mahkûm edilmiş durumdadır.
Ödenen para ile hangi sandalye alınabiliyor?
SGK manuel sandalye için 250 TL, akülü sandalye içinse 1900 TL ödeme yapıyor. Bu fiyatlarla Türkiye’de alınacak sandalyeler kelimenin tam anlamıyla çöptür. Hiç kimsenin hiçbir ihtiyacını karşılamayacağı gibi, hem kısa sürede önemli sağlık sorunlarına neden olurlar hem de sürekli arıza yaptıkları için kullanıcısının başına bela olurlar. Gelgelelim devlet için ne kullanıcının ihtiyaçları önemlidir ne de ürünün kalitesi. Varsa yoksa ucuz olsun, gerisi önemli değildir! Oysa Avrupa başta olmak üzere tüm gelişmiş ülkelerde bugün bizim için hayal olan tekerlekli sandalyeler ihtiyaç sahiplerinin kullanımına sunulmaktadır.
Nasıl bir prosedür işletiyor?
Bizde kamu organizasyonu vatandaş sandalye alsın diye değil, almasın diye pozisyon alır: Önce bin bir eziyetle hastaneden sağlık raporu alacaksın, sonra reçete yazdıracaksın, sonra sigorta müdürlüğünden onay alacaksın, sonra cebinden parasını ödeyip sandalyeyi satın alacaksın, en sonra da sayısız evrağı hazırlayıp tekerlekli sandalyenle beraber şahsen sigorta müdürlüğüne giderek tekmil verecek ve evrakları teslim edeceksin. Tüm bunlar kendi başına insanı çıldırtır, ama yetmez! Zira neredeyse her ilde farklı prosedür uygulanıp farklı evraklar talep edildiği için memuru tatmin edecek evrak bütünlüğünü tutturmak bayağı bir güç olacaktır; ve size beleşçi muamelesi yapan saygısız kurum çalışanlarının şahsi kaprisleri de bu süreçte sizi kahırdan öldürecektir (insan evladı memurları tenzih ederim). Sonuç olarak eğer Kaf dağından istenenleri tamamlamaya gücünüz yeterse ve kurumlar arasında dolanmaktan yolunuzu kaybetmemişseniz, 1-2 ay sonra yukarıda aktardığım para hesabınıza aktarılır. Ve sıkı durun, bu sandalyeleri 5 yıl kullanmak zorundasınız!
Bu yazılanlar tüm devlet kurumları için ve sunulan tüm hizmetler için geçerlidir. Neredeyse herkes sakatlığı olan kişilere bu minvalde yaklaşır. Sözü dinlenmeyen, gerçek ihtiyacı önemsenmeyen, seçenek sunulmayan, saygı gösterilmeyen, prosedüre boğulan, verilene minnetle şükretmesi beklenen, hayırseverliğin nesnesi olmaktan öteye geçemeyen, sosyal politika propagandasının malzemesi yapılan, işlevsel kişiliklerdir sakatlar.
Oysa gündelik yaşamımda nasıl bir sandalyeye ihtiyacım olduğunu, ne tür özelliklerinin ve kapasitesinin olması gerektiğini en iyi ben bilirim. Elim-ayağım olan ve kişisel bağımsızlığımın olmazsa olmazı sayılan bir ürünün belli bir kalite standardında olmasını, yolun ortasında kalma korkusu yaşatmamasını ve sağlığıma zarar vermemesini istemek en doğal hakkımdır. Alıştırıldığımız düşük kalite sandalyelerden artık kurtulmak istiyoruz. Bizim de Avrupa’daki arkadaşlarımız gibi kaliteli sandalyeler kullanmaya hakkımız var. Artık biz de iyi bir sandalyeye binmenin konforunu ve güvenini yaşamak istiyoruz. Bunun zorunlu bir ihtiyaç olduğunu devletin fark etmesini ve bize hak ettiğimiz kıymeti vermesini bekliyoruz.
Tekerlekli sandalyenin kullanıcısı açısından ne kadar önemli olduğunu önceki yazımda ifade etmiştim (Tekerlekli Sandalyem)... Günde 15 saati aşkın bir süre tekerlekli sandalye üzerindeyim. Benim için hayatımdaki en önemli şey tekerlekli sandalyem. Onsuz bir yaşam düşünemem bile. Üzerine oturduğumda hissettiğim konfor, sürüş esnasındaki performansı, bedenimle uyumu, zarafeti ve tabii ki dayanıklılığı benim için çok önemlidir. Yani, sanılanın aksine “tekerlekli sandalye” deyip geçmek mümkün değil; herkesin ihtiyaçlarına ve beden ölçülerine göre belirlenmesi zorunludur. Aksi halde 40 derece sıcakta 40 numara ayağa geçirilmiş 35 numara çizme gibi anlamsız hale gelir.
Şimdi, soru şu: Benim için bu kadar kıymetli ve kritik bir öneme sahip olan bu araç devlet için ne ifade ediyor? Devletin/kamunun “hayat arkadaşım” dediğim şeye biçtiği değer ve onun üzerinden benimle olan ilişkisi devletin bana bakışını anlamamız için bir veri olarak kullanılabilir mi? Bence evet, bariz bir şekilde kullanılabilir. Onun için aşağıda yapacağım tartışmayı devletin sakat vatandaşlarıyla olan tüm alış-verişleri için aynen kabul edebilirsiniz. Buna bir de hayırseverlik üzerinden yürütülen politikaların ne kadar prim yaptığını ve “engelli kardeşlerimiz”e yapılan yardımların siyasetçiler tarafından nasıl da gururla dillendirildiğini ekleyin; yapmak istediğim bu temel eleştirinin ne anlama geldiğini göreceksiniz.
Sosyal Güvenlik Kurumu
Kimlere tekerlekli sandalye veriyor?
İki tip tekerlekli sandalye söz konusudur. Biri manuel diğeri akülü tekerlekli sandalye. SGK, iki bacağında da hareket kısıtlılığı bulunan kişilerin manuel sandalye, iki bacağının yanı sıra bir de elini kullanamayan kişilerin ise akülü sandalye kullanmasının uygun olduğunu varsayıyor.
Kimlere tekerlekli sandalye vermiyor?
İki elini kullanabilen kişilere –manuel sandalye kullansınlar diyerek- ve iki elini kullanamayan kişilere de –araç kullanma becerisi geliştiremezler diyerek- akülü sandalye vermiyor! Belli ki ne manuel sandalye ile uzun mesafeli sürüş yapmanın imkânsızlığından haberdarlar, ne de bir parmakla akülü sandalye kullanmayı mümkün kılan teknolojileri biliyorlar. Ben mesela ellerimi kullanabiliyor ama yürüyemiyorum. Kapalı mekânlarda ve kısa mesafelerde pratikliği açısından manuel sandalye kullanıyorum. Peki, 2km ötedeki kafeye nasıl gideceğim? Mümkün değil, güç yetmez! Benzer şekilde, yürüyemeyen, parmaklarını kullanamayan, manuel sandalye kullanmaları neredeyse imkansız olan arkadaşlarım var mesela (quadriplegic, kas hastası vs.). Bu arkadaşlarımın nefesle, çeneyle, bir parmağın son boğumundaki minicik bir hareketle ve hatta bir yüz mimiğiyle akülü sandalye kullanmaları mümkündür. Ama SGK’dan akülü sandalye almak istediklerinde “kullanamazlar” gerekçesiyle çoğu zaman kendilerine sandalye verilmez! Yani, şu haliyle kimin ne yapıp yapamayacağının kararı doktorların ve memurların bilgisizliğine mahkûm edilmiş durumdadır.
Ödenen para ile hangi sandalye alınabiliyor?
SGK manuel sandalye için 250 TL, akülü sandalye içinse 1900 TL ödeme yapıyor. Bu fiyatlarla Türkiye’de alınacak sandalyeler kelimenin tam anlamıyla çöptür. Hiç kimsenin hiçbir ihtiyacını karşılamayacağı gibi, hem kısa sürede önemli sağlık sorunlarına neden olurlar hem de sürekli arıza yaptıkları için kullanıcısının başına bela olurlar. Gelgelelim devlet için ne kullanıcının ihtiyaçları önemlidir ne de ürünün kalitesi. Varsa yoksa ucuz olsun, gerisi önemli değildir! Oysa Avrupa başta olmak üzere tüm gelişmiş ülkelerde bugün bizim için hayal olan tekerlekli sandalyeler ihtiyaç sahiplerinin kullanımına sunulmaktadır.
Nasıl bir prosedür işletiyor?
Bizde kamu organizasyonu vatandaş sandalye alsın diye değil, almasın diye pozisyon alır: Önce bin bir eziyetle hastaneden sağlık raporu alacaksın, sonra reçete yazdıracaksın, sonra sigorta müdürlüğünden onay alacaksın, sonra cebinden parasını ödeyip sandalyeyi satın alacaksın, en sonra da sayısız evrağı hazırlayıp tekerlekli sandalyenle beraber şahsen sigorta müdürlüğüne giderek tekmil verecek ve evrakları teslim edeceksin. Tüm bunlar kendi başına insanı çıldırtır, ama yetmez! Zira neredeyse her ilde farklı prosedür uygulanıp farklı evraklar talep edildiği için memuru tatmin edecek evrak bütünlüğünü tutturmak bayağı bir güç olacaktır; ve size beleşçi muamelesi yapan saygısız kurum çalışanlarının şahsi kaprisleri de bu süreçte sizi kahırdan öldürecektir (insan evladı memurları tenzih ederim). Sonuç olarak eğer Kaf dağından istenenleri tamamlamaya gücünüz yeterse ve kurumlar arasında dolanmaktan yolunuzu kaybetmemişseniz, 1-2 ay sonra yukarıda aktardığım para hesabınıza aktarılır. Ve sıkı durun, bu sandalyeleri 5 yıl kullanmak zorundasınız!
Bu yazılanlar tüm devlet kurumları için ve sunulan tüm hizmetler için geçerlidir. Neredeyse herkes sakatlığı olan kişilere bu minvalde yaklaşır. Sözü dinlenmeyen, gerçek ihtiyacı önemsenmeyen, seçenek sunulmayan, saygı gösterilmeyen, prosedüre boğulan, verilene minnetle şükretmesi beklenen, hayırseverliğin nesnesi olmaktan öteye geçemeyen, sosyal politika propagandasının malzemesi yapılan, işlevsel kişiliklerdir sakatlar.
Oysa gündelik yaşamımda nasıl bir sandalyeye ihtiyacım olduğunu, ne tür özelliklerinin ve kapasitesinin olması gerektiğini en iyi ben bilirim. Elim-ayağım olan ve kişisel bağımsızlığımın olmazsa olmazı sayılan bir ürünün belli bir kalite standardında olmasını, yolun ortasında kalma korkusu yaşatmamasını ve sağlığıma zarar vermemesini istemek en doğal hakkımdır. Alıştırıldığımız düşük kalite sandalyelerden artık kurtulmak istiyoruz. Bizim de Avrupa’daki arkadaşlarımız gibi kaliteli sandalyeler kullanmaya hakkımız var. Artık biz de iyi bir sandalyeye binmenin konforunu ve güvenini yaşamak istiyoruz. Bunun zorunlu bir ihtiyaç olduğunu devletin fark etmesini ve bize hak ettiğimiz kıymeti vermesini bekliyoruz.