Birkaç gün önce vizyona giren, Zülfü Livaneli'nin aynı adlı romanından uyarlanan Mutluluk isimli filmde bir sahne beni çok duygulandırdı..
Bu sahnede şehir hayatının yarattığı kaostan ve hepimiz gibi başkalarına karşı üzerine bir kalkan geçirmekten sıkılmış olan bir profesör, herşeyi bırakıp kaçmış, annesinin evine gelmişti. Annesine herşey için, bir zamanlar ondan utandığı için, onu kendinden uzaklaştırdığı için özür dilemiş sonra da odasına geçmişti. Dolabından eskiden oynadığı küçük bir gemiyi almış ve yatağına yatarak bu gemiyle oynamaya başlamıştı.. Tıpkı eski günlerdeki gibi..
O sırada düşündüm, neden? Neden büyüdüğümüzü, güçlü olduğumuzu, yenilmez olduğumuzu kanıtlamak için herşeyi yaparız.. Neden? Ve kime ıspatlarız bunu? Kendimize mi? En ufak bir anda, üzüldüğümüzde, sevindiğimizde ya da korktuğumuzda, kendi içimizdeki çocukluğa dönmez miyiz? O zaman bizim olanı bizden saklamak niye?..
Bu konudaki görüşerinizi belirtirseniz çok sevinirim..
Bu sahnede şehir hayatının yarattığı kaostan ve hepimiz gibi başkalarına karşı üzerine bir kalkan geçirmekten sıkılmış olan bir profesör, herşeyi bırakıp kaçmış, annesinin evine gelmişti. Annesine herşey için, bir zamanlar ondan utandığı için, onu kendinden uzaklaştırdığı için özür dilemiş sonra da odasına geçmişti. Dolabından eskiden oynadığı küçük bir gemiyi almış ve yatağına yatarak bu gemiyle oynamaya başlamıştı.. Tıpkı eski günlerdeki gibi..
O sırada düşündüm, neden? Neden büyüdüğümüzü, güçlü olduğumuzu, yenilmez olduğumuzu kanıtlamak için herşeyi yaparız.. Neden? Ve kime ıspatlarız bunu? Kendimize mi? En ufak bir anda, üzüldüğümüzde, sevindiğimizde ya da korktuğumuzda, kendi içimizdeki çocukluğa dönmez miyiz? O zaman bizim olanı bizden saklamak niye?..
Bu konudaki görüşerinizi belirtirseniz çok sevinirim..