Kendim Sosyal Hizmet kökenli değilim ancak bir süredir Sosyal Hizmet Bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapıyorum. Türkiyedeki sosyal politika alanına dair son 10 yıl içinde yazıp çizegeldiğim pekçok metinde özellikle nitelikli bir sosyal hizmet ihtiyacını dile getirmekte olan biri olarak doğrudan alana uzman yetiştirme amacı olan bir bölümde bulunmanın başta epeyce heyecan verici olduğunu söylemeliyim. Hala heyecanımın bir kısmı baki ancak teorik arka plan, bakış açısı ve mesleki uygulama düzlemlerine dair hayal kırıklıklarım var.
Sosyal hizmet Türkiyede aslında uzun dönemli bir geçmişi ve geleneği olan bir mesleki alan değil ne yazık ki. Meslek elemanı olarak sosyal hizmet uzmanlarının yetişmesi 1960ların başında kurulan Akademinin (Sosyal Hizmetler Akademisi) 12 Eylül darbesi sonrasında Hacettepe Üniversitesi bünyesinde Sosyal Hizmetler Yüksekokulu altında sosyal hizmet eğitimine devam etmesiyle mümkün olabilmiş, dolayısıyla nereden baksanız 50 yıllık bir geçmişten söz ediyoruz. Burada daha fazla bu mesleki alanın tarihsel gelişimine değinmeyeceğim ancak meslek elemanı yetiştirmeye yönelik olan bu eğitimin 2000li yılların başlarına değin sadece tek eğitim kurumu tarafından sunuluyor olmasına, ve dolayısıyla tek elden yürütülmesi neticesinde yaygınlaşmamasına da vurgu yapmak isterim.
Bu kadar uzun ve (görece) kopuk bir girizgahı aslında hem sosyal hizmet eğitimi içinde sakatlık alanına ilişkin gözlemlerimi aktarmak ve yaklaşımları tartışmaya açmak hem de sizlerin çeşitli süreçlerde karşılaştığınız meslek elemanları arasında sosyal hizmet uzmanlarına ilişkin değerlendirmelerinizi almak üzere yapmış bulunuyorum. 2005 sonrasında sosyal hizmet bölümlerinin kontrolsüz ve belirli ölçüde plansız biçimde pekçok üniversitede açılması neticesinde biri açıköğretim programı olmak üzere 50 civarında bölüm mevcut ve bunların yarısına yakınında lisans eğitimi verilmekte. Bu genişleme ile aslında alanda ihtiyaç duyulan meslek eleman ihtiyacının giderilmesine dönük bir sonuç yaratabileceğini söylemek tabii ki mümkün ancak lisans eğitiminin hem içerik hem uygulama konusundaki niteliği bu konuda belirleyici olacak gibi görünüyor. Zira sosyal hizmet akademisyenlerinin sıklıkla dile getirdikleri üzere sosyal hizmet alanındaki akademik kadro eksikliği neticesinde yeni açılan bölümlerde sosyal hizmet kökenli olmayan birçok akademisyen bulunuyor ben de bunlardan biri olarak içerideki öteki olarak biriktirmeye başladığım izlenimlerimi tartışmaya açmak arzusundayım. Bu yazı da buna ilişkin bir giriş niteliğinde.
Müfredata baktığınızda 4 yıllık eğitim sürecinde sakatlık ve sosyal hizmeti konu edinmiş bir tek ders bulunduğunu, bunun da genellikle bölüm seçmeli dersi olarak sunulduğunu görüyorsunuz. Tabii ki sakatlık zorunlu dersler arasında sosyal hizmet alanının genel olarak tanıtıldığı giriş derslerinde ve mevzuata yönelik derslerde mutlaka irdeleniyor ancak bu kapsamın kendisinin de fazla genel ve yüzeysel bir yaklaşım getirmekte olduğunu belirtmeliyim. Burada hem ders isimleri hem de kullanılan ders malzemesinde kavramlardaki karmaşadan dem vurmayacağım. Asıl derdim, içeriğin kurgusunun meslek elemanlarını alanı tüm öznellikleri ile anlamalarına olanak verebilecek düzeyde bir teorik altyapı ile donatmayacak düzeyde bir akademik bilgi ve tartışma düzeyi üzerinden yapılmış olması. Bu sorun aynı zamanda sosyal hizmet uzmanının toplumun farklı kesimleri ile çalışma yürütürken uygulaması beklenen mesleki müdahale dışında diğer meslek elemanlarından farklı olarak üstlendiği savunuculuk rolüne ilişkin donanımını da sorgulamaya açık hale getiriyor.
Sakatlik alanina sosyal hizmet bakış açısının sosyal model çerçevesinde şekillendiğini gözlemlemekle birlikte genel olarak özellikle lisans eğitimi kapsamında bu alanda sunulan hizmet modellerine ve müdahale alanlarına ilişkin olarak bu perspektiften meslek elemanına atfedilen bütünleştirici, savunuculuğa yatkın ve gereksinim odaklı rolün altının yeterince doldurulmadığı kanaatindeyim. Şunu da belirtmeden geçmeyeyim, yakın zamanda yayınlanmış bir çalışmada (Erbay ve Sevin, 2013)[1], sosyal hizmet bölümü 4. Sınıf öğrencilerinin aldıkları lisans eğitimine ilişkin değerlendirmelerinde önemli bir kısmının teorik eğitimi özellikle son sınıftaki uygulama/staj deneyimi de dikkate alındığında yetersiz ve uygulamayı desteklemez nitelikte gördükleri ifade ediliyor. Bu genelleme sakatlık alanı için de rahatlıkla yapılabilir, nitekim sahada yaptığım gözlem ve görüşmeler ışığında gerek mikro düzeyde bireyle yürütülecek gerek daha makro düzeyde diğer kurumlar ve meslek elemanları ile işbirliği içinde gerçekleştirilecek (savunuculuğu da kapsayan) çalışmalar için gerekli bilgi ve beceri altyapısını tesis etmekte yetersiz kalabildiklerini gözlüyorum.
Acaba sosyal hizmet uzmanlarıyla karşılaşanlar deneyimleri üzerinden buna ne der?
[1] Erbay, E. ve Ç. Sevin (2013) Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet 4. Sınıf Öğrencilerinin Eğitim Süreçlerine ve Gelecekteki Meslek Yaşamlarına İlişkin Görüşleri, Toplum ve Sosyal Hizmet, 24(1): 25-39.
Sosyal hizmet Türkiyede aslında uzun dönemli bir geçmişi ve geleneği olan bir mesleki alan değil ne yazık ki. Meslek elemanı olarak sosyal hizmet uzmanlarının yetişmesi 1960ların başında kurulan Akademinin (Sosyal Hizmetler Akademisi) 12 Eylül darbesi sonrasında Hacettepe Üniversitesi bünyesinde Sosyal Hizmetler Yüksekokulu altında sosyal hizmet eğitimine devam etmesiyle mümkün olabilmiş, dolayısıyla nereden baksanız 50 yıllık bir geçmişten söz ediyoruz. Burada daha fazla bu mesleki alanın tarihsel gelişimine değinmeyeceğim ancak meslek elemanı yetiştirmeye yönelik olan bu eğitimin 2000li yılların başlarına değin sadece tek eğitim kurumu tarafından sunuluyor olmasına, ve dolayısıyla tek elden yürütülmesi neticesinde yaygınlaşmamasına da vurgu yapmak isterim.
Bu kadar uzun ve (görece) kopuk bir girizgahı aslında hem sosyal hizmet eğitimi içinde sakatlık alanına ilişkin gözlemlerimi aktarmak ve yaklaşımları tartışmaya açmak hem de sizlerin çeşitli süreçlerde karşılaştığınız meslek elemanları arasında sosyal hizmet uzmanlarına ilişkin değerlendirmelerinizi almak üzere yapmış bulunuyorum. 2005 sonrasında sosyal hizmet bölümlerinin kontrolsüz ve belirli ölçüde plansız biçimde pekçok üniversitede açılması neticesinde biri açıköğretim programı olmak üzere 50 civarında bölüm mevcut ve bunların yarısına yakınında lisans eğitimi verilmekte. Bu genişleme ile aslında alanda ihtiyaç duyulan meslek eleman ihtiyacının giderilmesine dönük bir sonuç yaratabileceğini söylemek tabii ki mümkün ancak lisans eğitiminin hem içerik hem uygulama konusundaki niteliği bu konuda belirleyici olacak gibi görünüyor. Zira sosyal hizmet akademisyenlerinin sıklıkla dile getirdikleri üzere sosyal hizmet alanındaki akademik kadro eksikliği neticesinde yeni açılan bölümlerde sosyal hizmet kökenli olmayan birçok akademisyen bulunuyor ben de bunlardan biri olarak içerideki öteki olarak biriktirmeye başladığım izlenimlerimi tartışmaya açmak arzusundayım. Bu yazı da buna ilişkin bir giriş niteliğinde.
Müfredata baktığınızda 4 yıllık eğitim sürecinde sakatlık ve sosyal hizmeti konu edinmiş bir tek ders bulunduğunu, bunun da genellikle bölüm seçmeli dersi olarak sunulduğunu görüyorsunuz. Tabii ki sakatlık zorunlu dersler arasında sosyal hizmet alanının genel olarak tanıtıldığı giriş derslerinde ve mevzuata yönelik derslerde mutlaka irdeleniyor ancak bu kapsamın kendisinin de fazla genel ve yüzeysel bir yaklaşım getirmekte olduğunu belirtmeliyim. Burada hem ders isimleri hem de kullanılan ders malzemesinde kavramlardaki karmaşadan dem vurmayacağım. Asıl derdim, içeriğin kurgusunun meslek elemanlarını alanı tüm öznellikleri ile anlamalarına olanak verebilecek düzeyde bir teorik altyapı ile donatmayacak düzeyde bir akademik bilgi ve tartışma düzeyi üzerinden yapılmış olması. Bu sorun aynı zamanda sosyal hizmet uzmanının toplumun farklı kesimleri ile çalışma yürütürken uygulaması beklenen mesleki müdahale dışında diğer meslek elemanlarından farklı olarak üstlendiği savunuculuk rolüne ilişkin donanımını da sorgulamaya açık hale getiriyor.
Sakatlik alanina sosyal hizmet bakış açısının sosyal model çerçevesinde şekillendiğini gözlemlemekle birlikte genel olarak özellikle lisans eğitimi kapsamında bu alanda sunulan hizmet modellerine ve müdahale alanlarına ilişkin olarak bu perspektiften meslek elemanına atfedilen bütünleştirici, savunuculuğa yatkın ve gereksinim odaklı rolün altının yeterince doldurulmadığı kanaatindeyim. Şunu da belirtmeden geçmeyeyim, yakın zamanda yayınlanmış bir çalışmada (Erbay ve Sevin, 2013)[1], sosyal hizmet bölümü 4. Sınıf öğrencilerinin aldıkları lisans eğitimine ilişkin değerlendirmelerinde önemli bir kısmının teorik eğitimi özellikle son sınıftaki uygulama/staj deneyimi de dikkate alındığında yetersiz ve uygulamayı desteklemez nitelikte gördükleri ifade ediliyor. Bu genelleme sakatlık alanı için de rahatlıkla yapılabilir, nitekim sahada yaptığım gözlem ve görüşmeler ışığında gerek mikro düzeyde bireyle yürütülecek gerek daha makro düzeyde diğer kurumlar ve meslek elemanları ile işbirliği içinde gerçekleştirilecek (savunuculuğu da kapsayan) çalışmalar için gerekli bilgi ve beceri altyapısını tesis etmekte yetersiz kalabildiklerini gözlüyorum.
Acaba sosyal hizmet uzmanlarıyla karşılaşanlar deneyimleri üzerinden buna ne der?
[1] Erbay, E. ve Ç. Sevin (2013) Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmet 4. Sınıf Öğrencilerinin Eğitim Süreçlerine ve Gelecekteki Meslek Yaşamlarına İlişkin Görüşleri, Toplum ve Sosyal Hizmet, 24(1): 25-39.