Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Dikkat!!! Tema lisans bilgilerinize erişilemiyor, lütfen www.xenforo.gen.tr yönetimi ile iletişime geçiniz. Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sadece kanun önünde eşitlik değil, algılarda da eşit olmak! | Süleyman Akbulut

Süleyman Akbulut

Yeni Üye
Üyelik
21 Mar 2013
Konular
4
Mesajlar
14
Reaksiyonlar
0
Son yıllarda ülkemizde engellilerin haklarının kazanımı ve ekonomik-sosyal hayata katılımlarının sağlanması için birçok yasa çıkarılıyor. Bu yasalar önemli yenilikler getiriyor ama ne yazık ki uygulamada bu yasaların hayata geçtiğini söylemek hala mümkün değil! Engellileri eğitim ve istihdam oranlarının düşüklüğü, ekonomik koşullarının zorluğu bu durumun en tipik göstergeleri.

O halde soru şu:

Neden bir türlü eşitlenemiyoruz yaşamın çoğu alanında? Neden yasalar bir türlü kafi derecede hayata geçmiyor?
Bu noktada belki soruya bir başka soruyla cevap vermek en uygun yol olacaktır. Bu eşitlenmeme halini sadece ülkenin ekonomik koşullarıyla açıklamak mümkün müdür? Kabul etmek gerekiyor;, sorunlar sadece yasalardan kaynaklanmıyor. Zira, sorunun belki en önemli parçası toplumun engellileri nasıl algıladığıyla ilgili.
Yani sokakta yürürken yanımızdan geçen sıradan birini nasıl algılıyorsak, nasıl ona karşı (acıma, iğrenme, aşağı görme vb) özel bir duygu beslemiyorsak, engellileri de öyle algılamamakla ilgili. Engelliyi acıyarak, aşağı görerek hatta belki uç örneklerinde, engelliden rahatsız olarak, ondan nefret ederek bakmakla ilgili. Engelli bireyler, hamasi söylemlerin aksine çoğu kişinin bilinçaltında hak sahibi vatandaşlar olarak görülmüyor.

Bu tespite toplumun çoğunluğu karşı çıkacak, engelliye yönelik ayrımcılık, ötekileştirme ve dışlama yapılmadığını iddia edecektir. Ancak buna karşın, aynı kişiler, engelliye yönelik duyarlılığını anlatan cümleler kurduğunda, ilk olarak “çünkü hepimiz engelli adayıyız… hepimiz bir gün engelli olabilir” demektedirler. Bu sözlere yapacağımız bir tersten okuma, aslında burada kastın, (onlara göre) engelliliğinin bir “kötü bir hal” ya da en azından bir “düşkünlük hali” olduğunu gösterir. Evet, engellilik aslında toplum belleğinde bir “ibret” halidir! Böyle olduğu içindir ki, yine o kişilerin bilinçaltlarında “engellilerin sorunlarına duyarlı olalım zira Allah korusun, bir gün hepimiz engelli olabiliriz” şeklinde bir yaklaşım, yer etmiştir.

Nitekim yapılan algı araştırmaları da tam da bunu destekler sonuçlar vermektedir. Koordinatörlüğünü yürüttüğüm Engelli Ayrımcılığını Önleme ve Mücadele Platformu’nun yapmış olduğu bir anketin sonuçları bu durumun çarpıcı sonuçlarını ortaya koymaktadır.
Engelli Konumlandırma ve algı Araştırması’na göre, Türkiye’de engelli olmayanların, neredeyse yarısının, engellilere yönelik ilk algısı «yetersiz insan», «yardıma muhtaç» insan şeklindedir (% 46,7). Bu rakama kadersiz ve acınacak insan olarak değerlendiren % 7,8 kişilik kitle de eklenince, tablonun ne derece düşündürücü olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Ciddi bir arıza içeren bu bakış açısı ilk başta (temelinde niyetin iyi olduğu faraziyesiyle) anlaşılabilir görünse de aslında bu bile toplumun engelliye bakış açısını tam olarak yansıtmıyor. Zira toplum, ilk bakışta engelliyi çokça acınacak insan olarak değerlendiriyor gibi görünse de ama iş engelli ile bireysel temas kurma aşamasına geldiğinde bu acıma hali birden bire dışlama ve hayatından çıkarma eğilimine dönüşüyor.

Nitekim, örneğin ankete katılanların % 48,6’sı çocuklarının engelli bir öğretmenin olması halinde, bir şekilde bu durumdan tedirgin olacaklarını, hatta karşı çıkacaklarını (% 2,9) ifade etmektedir. Ankete katılan engellilerin sadece % 17,3’ü eğitim yaşamında herhangi bir olumsuz davranışa maruz kalmadığını beyan etmiştir. Maruz kalınan davranışlar arasında idarecilerin okula kayıt yapmayı istememesi (% 13,8), okuldaki diğer çocukların alay etmesi (% 9,8), öğretmenin engelli çocuğu sınıfa kabul etmemesi gibi düşündürücü olaylar başı çekmektedir.
Benzer bir olumsuz tablo iş yaşamı için de geçerlidir. Ankete katılan engelliler, işyerlerinde eğitimlerine ve mesleklerine uygun bir iş verilmediği (% 13,19), meslekte yükselme imkanı verilmediği (% 6,8), işyerindeki çalışan ya da amirleri tarafından ona sakatlığıyla hitap edildiği (%7.3), benzer pozisyonda çalışan kişilere göre daha düşük ücret verildiği (% 6,3), iş sırasında engelliği üzerinden tacize uğrayarak işten ayrılmaya zorlandığı (% 5,2) gibi oldukça huzursuz edici olaylar bildirmektedirler.

Şüphesiz sosyal yaşamdaki veriler, iş ve eğitim hayatından daha vahim sonuçlar ortaya koymaktadır. Zira iş ve eğitim hayatı, az da olsa kanunla koruma altına alınmıştır ve bu nispeten etkin sayılacak koruma duvarları kalktığı zaman, engelli daha pervasızca dışlanabilmektedir.
Anket yapılan engellilerin % 52,8’i yaşamın çeşitli alanlarında alay ve kötü muameleye maruz kaldığını ifade etmiştir. Bu davranışlar arasında engelli olduğu için restoran, sinema, kafe vb. yerlere alınmamak (% 17,1), kiralık ev ya da işyeri aradığı sırada engelli olduğu için talebinin reddedilmesi (% 8,1), engelli hale geldikten sonra eşi tarafından terk edilmek, eşi veya yakını tarafından engelliliği yüzünden kötü muameleye maruz kalmak (% 6,5) bu olumsuz ve ayrımcı davranışların en başında gelenleridir.

Ankete katılanların % 40,7’si dışındaki kesim engelliyle evlenmeye olumsuz bakmaktadır. Aslında bu oranın çok daha fazla olduğunu düşünmek hiç de yanlış olmayacaktır zira aslında verilen cevaplarda bir (ayıplanma ya da bu şekilde cevap verilmemesi gerektiği kaygısıyla) otokontrol olduğunu düşünmemek için hiçbir sebep yoktur. Böyle olmasaydı TV’lerde ve gazetelerde “aşk engel tanımadı” şeklinde haberleri görüyor olmazdık. Böyle olmasaydı engelli bir bireyle engelsiz bir bireyin evlenmesine mucizevi bir olay gibi bakmazdık!
Bütün bu tablodan ortaya çıkan sonuç şu: Evet, yasal düzenlemeler çıkarmak önemli ama ülke olarak engelli sorunlarının çözümü yönündeki çalışmalarda en önemli alanı ıskalıyoruz! Bu ıskaladığımız yol, toplumun bilinçlendirilmesi ve engellinin diğerleriyle eşit insan olduğu bilincinin yerleştirilmesi çabasıdır. Ancak, biz bu işi de doğru yöntemlerle (okullarda, kamusal platformlarda) çözmek yerine, (engelliyi el açan insan durumuna dönüştüren) yardım kampanyalarıyla yanlışa dönüştürmekteyiz.
 
S.a tek sebep kişinin durumuyla alakalı değil bakış acısı çok ama çok önemli beyazın siyahın üstünlüğünü söylemekten çok ona uygun davranmaktır mesele ama gel görki durum böyle mi üzülerek söyleyeyim durum tam tersi ağırsıklet boksör gibi olmuş toplumlar yada insanlarımız!!.. Sağ gösterip sol vuruyorlar... Bu gidişatın ve ayrıca herkesin ama herkesin eşit olduğu günlere doğru ilerlemek adına inşallah...
 
Ben bu duruma; acımanın zehri diyorum..

Bizim toplumumuz üzülerek söylemeliyimki hastalıkları ve fiziksel güçlükleri dile getirmeyen hatta üstünü örten bir toplum olma yolunda ilerlemekte.

Karşıdakini kendimizden eksik ve az görmek kaynaklanan bir duygu acımak... Aslında yalandan vicdanı rahatlatmaya yarıyor ama içi bomboş. Oysa doğal olan ve kalpten gelmesi gereken duygu şefkat, bir
annenin çocuğuna duyduğu gibi. Karşıdakini şartsız koşulsuz sevmek, elden gelenin en iyisini yapmaya çalışmak ama asla acımak değil..


Aslında bu acımak denen şey sevgi değil korku kökenli bir his. Beyin hemen karşılaştırma yapıyor ''ya benim başıma gelirse'' diye. Bir yere takılıp öylece kalıyor ve çok yazık ki karşısındakinin güzelliğini görmeyi kaçırıyor.

Görmüyor ki beyazlanan saçlar bilgeliğin simgesi, eksik bir uzuv gücün göstergesi. Her tedavinin izi denemenin cesaretle yaşamışlığın nişanı. (çok sevdiğim ve sık sık kulladığım ve bana güç veren bir cümledir)

Kim hangi durumda olursa olsun asla tamire değiştirilmeye ihtiyacı yok. Her farklılık, her iz hatta her eksiklik beraberinde bir güzellik getiriyor görebilen gözler için.

İşin aslı kimseyi değiştirmek mümkün değil o zaman ben önüme ve içime bakarım. O şefkati uyandırabileceğim başka yerler var mı diye. Değişime ancak kendimizle başlayabiliriz öyle değil mi!

Sevgilerimle
 
ağzınıza, elinize, yüreğinize sağlık Süleyman bey, düşüncelerime tamamen tercuman oldunuz.
 
Algıda eşit olmak için zihniyetin değişmesi lazım her iki tarafta kabahatli bence bizim kabahatimiz yok mu hemen acındırma ayaklarına yatıyoruz maduruz deyip kıvranıyoruz hak aramayı dik durmayı beceremiyoruz öteki de yaşamadığı şeyler için ahkam kesim duruyor sanki sonradan başına gelmeyecekmiş gibi algıda eşitli için bu zihniyetlerin ortadan kalkması lazım
 
Yorumlar için teşekkür ediyorum.
BU noktada "Serdaruz" isimli arkadaşın yorumu üzerine birşeyler gerektiği düşüncesindeyim. Tespiti doğru. Toplum engelli bireyi acınacak insan olarak görüyor ama aslında engelli de bu rolü çokça içselleştirmiş durumda. Nitekim yaptığımız araştırmada, engellilere sorulan kendinizi nasıl algılıyorsunuz?" sorusuna, engelliler, engelsiz bireylerden daha fazla bir oranda "yardıma muhtaç, merhamet edilecek kişileriz" cevabını verdi. Bu anlamda "benimsenmiş rol" tanımını yapmak yanlış olmayacaktır.

Bu noktada Denizwill'in yorumundan hareketle çözüm olan farklı algılamama, normalleşme konusuna gelmek gerekiyor. Toplumun sokakta gördüğü engelli bireyi, normal algılaması noktasına getirmemiz gerekiyor. Bunun bir ayağı devlet politikalarına, bir ayağı engelliler adına faaliyet gösteren derneklerin yardım topluma işlerini bırakıp, savunuculuk ve farkındalık çalışmaları geliştirmelerine ve biz engellilerin her olumsuzluğa karşın, yine de sokaklara çıkıp, görünür olmamıza dayanması gerekiyor.
 
bence bütün yazdiklariniz da doğruluk var ama eğer engellinin akonomisi iyise kendini güçlü hisseder örnek vermek gerekirse coğumuz 3 aylık maaş alıyoruz maaş günleri yaklaştıkca engelliler bir huzur bir sevinc başlıyor işte burda sorunun cevabi yatiyor ekonomisi iyi olmayan engelli kardeşlerim topluma diklenemiyor ne yazikki güçsüzlüğü ortaya çıkıyor

kendi tezim sölüyorum eğer engellinin ekonomik durumu iyise bu normal sağlıklı insana göre engelliye 2 kat pozitif yansiyor kötü ise 2 kat negatif dir
 
En temel sorun bence" a l g ı "( objektif bakış açısı) Bu sorun bu bakış acısı bir an önce düzeltilmesi gerekiyor bu konu yol kaldırım vs vs işlerden çok çok daha önemli. !!!

Haklı olabilirsiniz ama her şeye maddi açıdan bakmamak lazım diye düşünüyorum..
 
İster engelli ister sağlıklı olsun insanı insan yapan çevredir. Yani aile, eğitim, sosyal hayat, parasal rahatlık. Tüm bunlar her iki kesim için ne şekilde işlenirse kişilik de o şekilde gelişir, olgunlaşır. Acındıran engelli olduğu kadar, acındıran bi dünya eli ayağı sapa sağlam insanlar da var. Ama bunu yapan engelli biri olunca hemen bir burun kıvırma, kaçma, acıma vs. Ben kendi adıma söyleyeyim bunu yapan sağlıklı bir insanla konuşurken ben de bi burun kıvırıyorum. İçimden "ne gereksiz şeyleri dert ediyorsun" diyorum. Ya da yüzüne söylüyorum. Kişiler ister engelli ister sağlıklı olsun kendilerini geliştirmek zorundalar. İletişim kurabilmek için bu şart. Ya da kendi denkleri ile muhattap olmaya devam ederek hayatlarını kısır döngüye sokarlar. (Bu söylediklerim tamamen kişinin kendi ile ilgilidir)
 
Bakın adam yurtdışında yaşıyor çocuğunu alıp dışarıyo çkıarıyor deniz kıyısında yürüyorlar o sırada yanlarından geçerken vah canım şeklindeki cümleler adama ikide bir neyi var noldu diye sormalar acıma dolu bakışlar çocuğun ve babasının psikolojileri bozulmuş ve adam bir daha gelmem demiş bunu yıllar önce anlatmışlardı alın size zihniyet...
 
aslını söylemek gerekirse,yorumların hepsi de doğru.. Algı, ekonomik durumu, ekonomik durum da algıyı etkiliyor. Engellilerin eğitim seviyesindeki düşüklük, iş yaşamına katılamama sonucunu getiriyor, iş güç sahibi olamayan engellinin zor koşulları algıları daha da olumsuzlaştırıyor.. Ancak Serdaruz'un yorumu da bu noktada önemli.. ekonomik durumunuz iyi olsa bile yine de olumsuz algıyla karşılaşabiliyorsunuz.. Düşünün, havalimanına gidiyorsunuz, uçağa bineceksiniz, orada sizin transferinizden sorumlu olan, ekonomik açıdan sizden daha zayıf koşullara sahip, eğitimi sizden daha düşük bir görevli bile pekala, size ondan daha aşağıda olduğunuzu hissettiren davranışlar sergileyebiliyor...
Aslında şunu iddia edebiliriz belki.. toplumsal algı yüzünden engelli yok sayılıyor, bu yüzden daha da mağdurlaşan, eğitim göremeyen engelli, iş bulamıyor, sosyal yaşama katılamıyor ve algılar ist01'in dediği gibi katmerlenerek daha da olumsuzlaşıyor...
 
Şu açık ki insanlar özellikle bedensel sakatlıkları olanları çevrelerinde görmek istemiyor. Bunun bir çok nedeni vardır. Tiksinme, acıma, üzülme, onunla olmaktan utanma, kendi başına gelebileceği korkusu ( bulaşıcı ya bu) vb. Kendi kusurlarını görmeden çevrelerinde kusursuzu ararlar. Kusursuz çalışan, kusursuz sevgili, kusursuz arkadaş. Ve malesef ki dış görüntü hep % 70 ön planda gelir. Bizler insanların insafına kaldıysak hiç dışarı çıkmayalım, okumayalım, çalışmayalım...kendimizi düşünelim arkadaşlar geliştirelim. Ozaman zaten fark yaratırız :)...Acımayın kendinize
 
üniversite mezunuyum 2700 lira gelirim lüks bir evim hiç kullanamasamda iyi bir arabam ve bankada hatrı sayılır miktarda param var sizlerin bakış açısına göre benim toplum gözünde güçlü olmam lazım gelin görünki kazın ayağı öyle değil insanlar için ne sözlerimin ne yaptıklarımın hiçbir önemi yok kimsenin gerçek hayatta beni adam yerine koyduğu yok kız arkadaşımla ilişkim üç yıl olmak erkek kardeşiyle tanıştık gerçekten beni çok sevdi takdir etti lakin ablasına eş olmamı asla istemiyor annesi benimle tanışmak dahi istemiyor engelli olmadan önce maddi durumumun berbat olduğu faturalarımı dahi ödeyemediğim dönemlerde bile bundan çok daha güçlüydüm benimle kızını kardeşini evlendirmek isteyenler vardı kısacası para iki engelli arasında fark sağlayabilir yada iki sağlıklı arasında ama engelliyi sağlıklı birey karşısında asla güçlü hale getirmiyor
 
S.a Ama arkadaşlar tüm toplumu aynı kefeye koymayın.. isterseniz bir empati yapın! yanınızda bir engelli arkadaş veya kardeşiniz varmış gibi yapın bakın o zaman daha net olarak neyin ne olduğu ortaya çıkacaktır ..Ben şahsım adına engelli bir yakınım olsa ondan utanmaktan ziyade tam tersi sevinirdim...(!) neden derseniz o kardeşimin yerinde bende olabilirdim diye sürekli kendime telkinde bulunur ve hayatımı ona göre idame etmeye çalışırım.... (Her sağlıklı kişi bir ENGELLi adayıdır...) Vesselam

S.a Bence de bunun gelişmişlikle alakası yok... tamamen "VİCDAN" la alakalı....
 
güzel kardeşim sağlıklı birey yaptıklarıyla engelli birey yapamadıklarıyla değerlendirilir biz ne yaparsak yapalım paramız işimiz ne olursa olsun hiçbir önemi yok insanlar bizi işitme cihazı beyaz baston koltuk değneği tekerlekli sandelye olarak görmeye devam ediyor maddi gücümüzün önemi yok ben insanların gözünde dilenci statüsündeyim tabi bunda sağolsun engelli arkadaşlarımızında katkısı bir hayli fazla elk su doğalgaz benzin vs.. beleş olsun devletin vermesi gereken sandelyeyi hadi kapak toplayalım engelli kardeşlerimize destek olalım zırvalığını desteklerseniz toplumun sizi adam yerine koymasını bekleyemezsiniz paranız olduğu zaman değişen çok şey var mesela hastanede canımla boğuşurken kimse ziyaretime gelmezdi şimdi hatrımı sormak için gelenler baya fazlalaştı ftr için hastaneye yattığımda refakatçi bulamadığım için parasıyla adam tuttum şimdi boktan bişey için hastaneye yatırıldığımda refakatci adayları arasında seçim yapmam gerekiyor birşey istermi korkusundan telefonuma cevap dahi verme zahmetinde bulunmayan insanlar arayıp hatrımı soruyor tabi bunca zahmetin sonunda istenenler hep aynı ya borç ya araba yada kefil olma sizin güç anlayışınız insanların sizi yolunacak kaz gibi görüp sömürmeye çalışmasıysa evet para güçtür
 
Evet ama kardeş haklı olduğun yanlar var. Ama bu kadar da katı olma dinimizde dayanışma yok mu? Kapak toplamak ne zamandan beri acizlik oldu bu yaklaşımın ben ce yanlış ama farkındayım ki çok dolusun ondandır diyorum.. engelli olmak yolunacak kaz olarak görenlerin yanında ondan çok fazla engelli insan değerinde görende ve el üstünde tutanların var olduğunu ve bunların da azımsanmayacak kadar çok olduğunu unutmayalım ... Yine iyimser olmak lazım ve para önemli bir etken olduğunu unutmayalım ama o kadar da önemli değil yeter ki insana insan olarak bakabilirsek ...
 
Tartışmalardan genel olarak çıkan sonuç... sorunların daha ziyade algıdan kaynaklandığı yönünde yanılmıyorsam.

Tabi bu aslında karşılıklı olarak birbirini etkileyen bir süreç.. ekonomik sorunlar ve erişim sorunları yüzünden oluşan bağımlılık hali zamanla algıyı olumsuzlaştırıyor, olumsuzlaşan algı da dönüp, engellinin ekonomik ve sosyal katılım durumunu daha da kötüleştiriyor. BU iş öyle bir noktaya geliyor ki, bireysel olarak bu döngüyü kıran, iyi bir eğitim alan, kendi ekonomik gücünü oluşturan engelli bile bu yaklaşımdan kurtulamıyor. O yüzden durumunuz ne kadar iyi olursa olsun, örneğin kimse (ya da en azından ezici bir çoğunluk) çocuğunun bir engelliyle evlenmesini istemiyor. Bir görme engelli olarak hukuk fakültesi bitiriyorsunuz, ama sizi santralde telefonlara bakan bir görevliye dönüştürüyorlar. Öğretmen oluyorsunuz, veliler engelli öğretmeni istemiyorlar. Örnekler çoğaltılabilir.

Tabi ki toplum içerisinde engelli bireyi, tıpkı toplumun din, etnik köken ya da mezhep farklarını bir olumsuzluk olarak değil, tam aksine, bir zenginlik olarak gören, onu toplumu yücelten, geliştiren bir unsur halinde algılayan bireyler de var. Ama ne yazık ki bu bireyler çok küçük bir azınlık. Azınlık diyorum çünkü azınlık değil de çoğunluk olsalardı, engelliler bu kadar dışlanmış, ötekileştirilmiş, yok sayılan ve zor şartlarda yaşayan, hatta daha da önemlisi, eşit olamayan vatandaşlar olarak kalmazlardı.
 
sorunun algılamadaki eksiklik olduğu konusunda size sonuna kadar katılıyorum süleyman bey. ancak çözüm nedir? nasıl bir eğitim? nasil bir bilinçlendirme gerekiyorki artık toplumdaki bu utançverici algı bozukluğu ortadan kalkabilsin? utanç verici diyorum çünkü gerçekten hala bunları konuşuyor olmamız bana utançverici geliyor.
 
nehirsu;

Yine aynı kelamları yazacam öncelik hedefimiz kendimiz den başlayarak yavaş yavaş gücümüz nisbetinde hak ve hakikat çercevesinde yanlış olan bu gidişaşı düzeltmeye çalışmalıyız...Şu var ki kararsız ve kısır bir döngü içinde olmamalıyız...
 
yeterli olamaz

doğru olmakla birlikte artık bu çözüm yetersiz ve geciktiricidir bence. kendi savaşımızı verirken çok daha profesyonelce daha başka şeylerde yapılmalıyeterli o
 
nehirsu;

Olsun gayreti elden bırakmamalıyız amatörde olsak...
 
ya tamam toplumun çoğunluğu sıkıntılı ama yeni yeni aşılan bişey bu toplumda elbette sadece kanun önünde eşitlik işe yaramaz ama yavaş yavaş gelişeceğini de düşünüyorum ... amerikadaki siyahi abilerimizinde gidişatı bu yöndeydi ayrıca burada yazanlarda çok sertler şahsen ben bu kadar karamsar değilim benim etrafımdaki kız arkadaş ilişkilerim dışındaki bütün ilişkilerimin çoğunda engelli olmamın önemi yok yada öyle davranıyorlar ki gayet başarılılar ALLAH razı olsun hepsinden okulda 2 sene boyunca aynı evde kaldık beni indirip çıkarmaları dışında evin hiçbir işine de karışmadım huysuz ve sinirli adam olmama ragmen çocuklar bana birkere bile sinirlenmediler bir kere de işini kendin yap demediler biz kardeşiz elbette yapacaz dediler bunlar sadece okuldakiler değil mahalledekilerin bir kısmı da öyleydi :D yani bu kadar karamsar yaklaşmayalım ben şahsen herşeyin düzeleceğini düşünüyorum haa kız erkek ilişkilerinde ben de hiç başarılı olmadığım için bişey diyemeceğim ayrıca evet bazı insanlarda önyargılıdır :D bu arada yazı çok başarılı olmuş belki bu sitedeki sadece engellilerle alakalı en başarılı yazılardan biri :D
 
Engelliler zaten farklı insanlar sonradan fark arayışı icine girmenin hic anlaşılır bir tarafı yok. Bu evrensel yaş sorunu bizlerin bir gôrevi var yaşama bağlılık ( ôlü sevicilerden olmadığımızı) herkese kanıtlamak, yarışmalarda en iyi ikinciyiz bunun farkındalığını bilelim yeterki bunun hakkını arıyalım
 
Sadece kanun önünde eşit deyil algılardada eşit olalım? Malisef engelliler kanun önünde eşit olmadığından algılardada eşit veya özgür olamıyorlar, azınlıkta olan biz engellilerin kafa ve ruh hali herzaman geride kalıyor,
Kanun önünde engelliler eşit olsa, insanlık parcalanmaz bir bütün olarak yaşardı, terör, mafya, kundakcılık, fidye, savaşlar vb olmazdı, Engelliler kanun önünde eşitdeyildir eşitde olamazlar bu yaşamın gerceği,
Her oyunun kuralları vardır birleri herzaman birinci olmak zorunda biz ne kadar takım anlayışı içinde olsakda, Bence insan kendini bilmeli Kuran'ı ve insan haklarını, Yıllarca Adanalılara ve Kayserilere ôzel kanunlar yapıldı Dolar onlar için ayarlandı, benzin fiyatları ve Gayimenkul onlar için defalarca değiştirildi,
Kanun önünde engelliler eşit deyil, bizdaha ôlmedik Tıp dada eşit deyiliz hatta insanhaklarında bile! maşerde eşit olurmuyuz olmazmıyız bilmiyorum, benim algılarım veya gerçeklerim bunlar. Günümüzde yeni kanun tasarıları ve yeni Anayasa düzenleniyor, yani gecmişe mazi, su iç bunun üstüne
Ïnsanlar yaradılıš özelliği Abi kardeş, Abla bacı olarak doğar sonraları nufus artar kimimiz dayıya kimimiz halaya dönüşürüz.farklı farklı huylarımız olur, sorunlarımız ve dertlerimiz olur karşımızdakini algılama özelliğimiz de kimine göre gelişir kimine göre geri kalır.
Engelliler hayata zaten kardeş olarak ortak olarak geliyorlar eee kayınçomuz bu duruma beleş olarak bakıyor kıskanclığından cahilliğinden fesatlığından Dağı sırtlanıp, ateşte yürúyor, canbazlık yapıp orangutanlık yapıyor, úzülüyorum bir engelli olarak,
 
engelliler :)) üzülerek söylüyorum engelli değil, engellenenler olarak hayatımıza devam etmek zorunda bırakılıyoruz.

erişebilirlik sorunu eşitliğin önunde hala dağ gibi duruyor
Erişebilirlik sorunu çözümü, kendını temsıl makamında gören engelliler adına iş yapan kendını yetkın goren dernek stk temsiliyetini hakıyla yapmayan nekadar yönetici varsa onların pasifliğinden kaynaklanmaktadır.
-sırf erişebilirlik konusunda çözüm üretemedıklerı için diğer engelemeleri es geçiyorum.
Harekete geçirilebilse bir en fazla iki yıl içerisinde engellilerin erişebilirlik sorunu ortadan kalkacaktır
Yasa onunde 'eşit' olunamamanın nedeni en önemli nedeni erişebilirlik kım ne derse desin

-İş hayatında neden ben engellenmemiş bireyden iki kat efor sarfedeyımkı kı bunu yapmak zorunda bırakılıyorum
-Sosyal hayata farklılığım gereği niye ötekileştiriliiyorum bunuda anlamıyorum halbukı ben kımseyı goz rengınden ten rengınden sac rengınden ötekıleştırdığımi hatırlamıyorum

sözun özu
Sorunun kaynağı bizleriz kendilerini, bizi temsılıyet makamında görenlerdir.
 
Üst Alt