[FONT=Verdana]Belki de hayatımın, hayatımızın en zor günüydü 2015'in 11 Nisan'ında gece saat 02:00'de.
Bağırışlar, çığırışlar ile uyandım.
Ne olduğunu anlayamıyorum, annem babam;
"İsmail! İsmaaaaaail! İsmaaaaiiiiil! Oğluuuuuuum!!!"...
Bağırıyorlar...
Emekleye emekleye odanın önüne gidiyorum,
Abim yatıyor öylece...
Baba 112'ye adres tarif etmekte zorlanıyor,
Ne dediğini, ne söylediğini bilmiyor;
Yutkuna yutkuna...
Ayakkabımı giyme zamanım yok, apartmanın merdivenlerinden kendimi aşağıya atıyorum,
Ambulansa yetişebileyim diye...
O an koşmayı dilesem de...
Sokakta dizlerimin üzerinde yürüyorum, aşına aşına, yara bere ile...
Babam farkediyor yerde beni, kucaklamaya çalışıyor,
"Oğlum dur, oğlum gideceğiz......"
Baba bu, 26 yaşındaki oğlunu yerden alıp sırtlıyor hayatın tüm ağırlığına rağmen...
İki dakika uzaklıktaki hastane sanki otuz iki dakika gibiydi...
Abi ambulansta, biz arabada...
Bitmiyor yol, bitmiyor maalesef...
Hastanede ilk müdahale de kayıdı "ex" yapılmış...
Zaman...
Geçiyor...
Yoğun bakım, yoğun zaman!...
Dualarımızdaydı,
İyileşsin istiyorduk...
O ufacık bedeniyle doktorları şaşırttı, dayandı, direndi...
Her ziyarete girdiğimde annemin babamın, sevdiklerinin sevenlerinin selamını götürdüm...
Uyuyordu...
Cihazlardan gelen "bip" sesleri arasında geçen günler, aylar...
Bazen gülüyordu, bazen gözyaşı akıtıyordu...
Ama bilinci kapalı, tanımıyordu, bakıyordu masumca...
Her ziyarette, sen iyi olacaksın, şimdi dinlen yarın yine geleceğim dedim aylarca...
6 Ekim akşamı iş çıkışında ziyarete gittim,
Dedim "yarın yine geleceğim, dinlen"...
7 Ekim sabahı işe gitmek için apartmandaki motorumu çıkartıyoruz babamla..
Sabah 07:45'i...
Telefon çaldı, babamın yüzü bozuk bir şekilde bana bakıyor, dedim ne oldu?!
"Abinin yaralarına sürdüğümüz yağ bitmiş onu haber ediyorlar, hadi sen git işine..."
Baba yüreği...
Diyememiş, söyleyememiş "abini kaybettik" diye...
Huzur içinde uyu abi, geleceğim ziyaretine merak etme...[/FONT
7 Ekim 2015'te CP hastası olan abimi kaybettik, henüz 35'inde...