Bu tartışmayı açarken,
1- Yaşamın güzelliklerinin görmezden gelinmesine sebep olmaktan
2- Ölümü çok kolayca tercih edilebilir bir kararmış gibi göstermekten
3- Ötenazinin geride kalanlar için nasıl da zor olduğunu unutturmaktan
4- Sakat ya da hasta olmanın ölümü çağrıştırmasından
5- Sakat ya da hastaların, birileri tarafından yük olarak algılanmasına sebep olmaktan özellikle kaçındığımızı vurgulamak istiyoruz.
***
“İçimdeki Deniz” filmini çoğunuz izlemiş ya da duymuştur. Filmde Ramón Sampedro’nun ölüm hakkı (ötanazi) için giriştiği mücadele konu ediliyor... Ölümü gıdım gıdım getirip insanın boğazına tıkan ve/fakat -acı da olsa- gülümseten bir dram.
Not Not: Ramón Sampedro'nun aşağıdaki hikayesini okuyup görüş yazarsanız çok daha güzel olur...
*****
[size=7]İçimdeki Deniz[/size] (Denizden Uzak)
Mar Adentro
Türü: Dram
Yönetmen: Alejandro Amenábar
Senaryo: Alejandro Amenábar , Mateo Gil
Görüntü Yönetmeni: Javier Aguirresarobe
Müzik: Alejandro Amenábar
Oyuncular: Javier Bardem (Ramón Sampedro) , Belén Rueda (Julia) , Lola Dueñas (Rosa) , Mabel Rivera (Manuela) , Celso Bugallo (José) , Clara Segura (Gené) , Joan Dalmau (Joaquín) , Alberto Jiménez (Germán)
Ramon Sampedro'nun yaşamı, 30 yıldır bir yatakta geçmektedir. Gençliğinde geçirdiği bir kazadan beri hayatla tek ilişkisi deniz manzaralı penceresidir. Bir de sükunet içerisinde ölüp gitmektir emeli.
Genel Bilgiler: 2004, İspanya / Fransa / İtalya , 125 dk.
2004 yılı Venedik film festivali Jüri Büyük ödülü, gerçek bir yaşam öyküsü olan ve denizdeki dalış kazasından sonra felç olan İspanyol bir Dalgıcın ötanazi için mücadelesini anlatan, 'Mar Adentro' (Denizden Uzak) filmine verildi.
Filmde rol alan Javier Bardem, 'Ramon Sampedro' karakteriyle En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü.
Hayatına giriveren iki kadın, avukat Julia ve köylü kızı Rosa'dan birinin ellerinde tadacaktır bu enteresan adam ölümü. Kadınlardan hangisi onu gerçekten seviyorsa, onun eliyle gelecektir kurtuluş, bu boynundan aşağısı felç olmuş adama...
1- Yaşamın güzelliklerinin görmezden gelinmesine sebep olmaktan
2- Ölümü çok kolayca tercih edilebilir bir kararmış gibi göstermekten
3- Ötenazinin geride kalanlar için nasıl da zor olduğunu unutturmaktan
4- Sakat ya da hasta olmanın ölümü çağrıştırmasından
5- Sakat ya da hastaların, birileri tarafından yük olarak algılanmasına sebep olmaktan özellikle kaçındığımızı vurgulamak istiyoruz.
***
“İçimdeki Deniz” filmini çoğunuz izlemiş ya da duymuştur. Filmde Ramón Sampedro’nun ölüm hakkı (ötanazi) için giriştiği mücadele konu ediliyor... Ölümü gıdım gıdım getirip insanın boğazına tıkan ve/fakat -acı da olsa- gülümseten bir dram.
- * Ötanazi, "isteyene" uygulanmalı mıdır? “Uygulanmamalıdır” diyorsanız, isteyen intihar edebiliyorken, çeşitli koşullardan dolayı elinden gelmediği için ölümü seçemeyenleri böylesi bir tercihten men etmek ne kadar adildir?
* Ötanazi hangi koşullarda talep edilebilir?
* Ötanaziye olumlu/olumsuz karar verme hakkı kimlere ait olmalıdır, neden?
* Ötanazi ve intihar aynı şey midir?
* Ölümü seçmek, “geride kalanlar”a bir haksızlık olur mu?
* Koşulların oluştuğunu düşünürseniz, ölümü seçer miydiniz?
Not Not: Ramón Sampedro'nun aşağıdaki hikayesini okuyup görüş yazarsanız çok daha güzel olur...
*****
[size=7]İçimdeki Deniz[/size] (Denizden Uzak)
Mar Adentro
Türü: Dram
Yönetmen: Alejandro Amenábar
Senaryo: Alejandro Amenábar , Mateo Gil
Görüntü Yönetmeni: Javier Aguirresarobe
Müzik: Alejandro Amenábar
Oyuncular: Javier Bardem (Ramón Sampedro) , Belén Rueda (Julia) , Lola Dueñas (Rosa) , Mabel Rivera (Manuela) , Celso Bugallo (José) , Clara Segura (Gené) , Joan Dalmau (Joaquín) , Alberto Jiménez (Germán)
Ramon Sampedro'nun yaşamı, 30 yıldır bir yatakta geçmektedir. Gençliğinde geçirdiği bir kazadan beri hayatla tek ilişkisi deniz manzaralı penceresidir. Bir de sükunet içerisinde ölüp gitmektir emeli.
Genel Bilgiler: 2004, İspanya / Fransa / İtalya , 125 dk.
2004 yılı Venedik film festivali Jüri Büyük ödülü, gerçek bir yaşam öyküsü olan ve denizdeki dalış kazasından sonra felç olan İspanyol bir Dalgıcın ötanazi için mücadelesini anlatan, 'Mar Adentro' (Denizden Uzak) filmine verildi.
Filmde rol alan Javier Bardem, 'Ramon Sampedro' karakteriyle En İyi Erkek Oyuncu ödülüne layık görüldü.
Hayatına giriveren iki kadın, avukat Julia ve köylü kızı Rosa'dan birinin ellerinde tadacaktır bu enteresan adam ölümü. Kadınlardan hangisi onu gerçekten seviyorsa, onun eliyle gelecektir kurtuluş, bu boynundan aşağısı felç olmuş adama...
[size=4]11 ölüm meleğinden biri yedi yıl sonra konuşurken Ramon Altın Küre aldı
Ayşen GÜR
Ramon Sampedro, yıllarca yalnız başını oynatarak yaşadı. Ötanazi hakkını kullanmak için mücadele verdi ama isteği mahkemece reddedildi. Sonunda 11 arkadaşı ona yardım etmeye karar verdi ve onu hep birlikte öldürdüler: Biri siyanürü aldı, biri bardağa koydu, biri son dakikalarını filme çekti... Vasiyetnamesi İspanya’yı altüst etti.
Binlerce insan ‘Sampedro’nun ölümüne yardım ettim’ diyerek dilekçe verdi. Bütün bunlar 7 yıl önce oldu ama unutulmadı. Şimdi Ramon’un hikayesi bir film olarak bütün dünyada ödül topluyor. Geçen hafta Altın Küre alan ‘İçimdeki Deniz’ 11 Şubat’ta Türkiye’de gösterilecek. Ramon Sampedro, en büyük zaferini öldükten sonra kazandı.
37 yıl önce Ramon Sampedro Camean, İspanya’nın Galicia bölgesinde yaşayan 26 yaşında bir denizciydi. Bir yardan denize atladı ve bel kemiğini kırdı. Boynundan aşağısı tutmuyordu. Bu durumda tam 29 yıl 4 ay 20 gün yaşadı. Ağzıyla kalem tutarak yazmasını öğrendi, şair ve yazar oldu. Sağlıklı insanların yaşamın kutsallığı üzerine attığı nutuklara yıllarca dayandı. Elinde olsaydı, çoktan hayatına son verecekti. Ama sadece kafasını oynatan bir insan nasıl intihar edebilir? Yasalar, iyileşme ihtimali olmayan ve acı çeken hastaların intiharına yardım edenler için hapis cezası öngörüyordu.
Ramon ölüm hakkını elde edebilmek için yıllarca uğraştı. 1997 sonunda davası İspanya Anayasa Mahkemesi’ndeydi, ancak oradan da ‘hayır’ cevabı alacağı kesin gibiydi.
Kasım 1997’de bir apartman dairesi kiraladı. Her şeyi planladı. 11 arkadaşından her birine bir görev verdi. Biri siyanürü satın aldı, öbürü suya kattı, üçüncüsü bardağı hastanın başucuna yerleştirdi, dördüncüsü içebilmesi için bardağa bir kamış koydu... Herkesin suçlanamayacak kadar küçük bir rolü vardı. Onbirinci kişi de 12 Ocak 1998’de Ramon’u ölünceye kadar filme çekti.
Ceza Yasası’nın 143. maddesi bir kişinin intiharına yardım edenler için 2-5 yıl, eğer bu yardım ‘ölümü bilfiil gerçekleştirmeye’ kadar vardıysa 10 yıl hapis cezası öngörüyordu. Savcı, Ramona Maneiro hakkında bir dava açtı. Fabrika işçisi Ramona, birkaç yıl önce Ramon’a aşık olmuş ve bir daha hiç yanından ayrılmamıştı. 11 ölüm meleği içinde en fazla sorumluluğun onda olduğundan şüpheleniliyordu.
VASİYETNAMESİ ÜLKEYİ KARIŞTIRDI
Birkaç hafta sonra, Ramon’un vasiyetnamesi İspanyol basınında yayınlandı. ‘Sayın Yargıçlar, Sayın Siyasi ve Dini Yetkililer...’ diye başlıyordu vasiyetname. ‘Biraz önce seyrettiğiniz görüntülerden sonra (son anlarını gösteren film) size soruyorum; biçimsiz ve bozulmuş bir bedenin bekçisi olan bir insan için, yani benim için, saygınlık nedir?
Vicdanlarınızın vereceği cevap ne olursa olsun, benim için saygınlık bu değildir. Ben, hayatı, özgürlüğü seven çoğu insan gibi, yaşamanın bir hak olduğuna, ama bir mecburiyet olmadığına inanıyorum. Buna rağmen bu duruma 29 yıl, dört ay ve birkaç gün boyunca tahammül etmek zorunda kaldım. Bunu daha fazla yapmayı reddediyorum!
Gördüğünüz gibi yanımda içinde siyanür potasyum bulunan bir bardak su var. Onu içtiğimde, kendi irademle sahip olduğum en özel, en meşru mülkiyete, yani bedenime son vermiş olacağım. Bu özgürlük eylemine sizler ‘intihara yardım’ adını takmışsınız. Ben ise bu eylemi, bir insanın gerçekten ‘benim’ diyebileceği tek şeye, yani bedenine ve onunla birlikte ne varsa, yani hayata, bilince egemen olmasına destek verenlerin insani yardımı olarak adlandırıyorum.
Beni seven, beni benmişim gibi seven yakınlarıma ceza verebilirsiniz. Bütün bu sözlerime rağmen yine de ceza vermeyi kararlaştırırsanız, size şunu tavsiye ediyorum:
Bacaklarını ve kollarını kesin bana yardım edenlerin, çünkü ben onlardan kaderimi paylaşmalarını istedim...’
ASIL ÖLÜM MELEĞİ ŞİMDİ KONUŞTU
Bu vasiyetnamenin yankıları büyük oldu. Ramon’un yakınları basit bir metni imzaya açtılar: ‘Ramon Sampedro’nun ölümüne yardım ettim.’ Bin kişinin imzaladığı metin, Ramon’un sevgilisi Ramona’nın avukatına ulaştırıldı. Artık o, suçlanabilecek tek kişi olmaktan çıkmıştı. Saygın Ölme Hakkı (DMD) Derneği, benzer bir metni imzaya açtı. İspanya’nın her yerinden insanlar bu çağrıya cevap verdi.
Ölümü hakkındaki soruşturma bir yere varmadı ama Ramon’un mahkeme serüveni öldükten sonra da devam etti. Ötanazi talebini, o öldükten sonra İspanya Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi geri çevirdi. BM İnsan Hakları Komisyonu da, Ramon artık ölmüş bulunduğuna göre, isteğinin bir anlamı kalmadığına karar verdi.
Evet Ramon ölmüştü ama unutulmamıştı. 2004’te, ‘İçimdeki Deniz’ adlı film, onu ölümsüzleştirdi. Filmin geçen hafta ABD’de Altın Küre aldığı sıralarda, Ramon’un sevgilisi Ramona Maneiro, İspanyol Tele 5 televizyonunda onun ölümünde asıl sorumluluğu kendisinin üstlendiğini, onun isteği üzerine siyanürü suya karıştırıp pipeti bardağa koyduğunu açıkladı. Yani esas ölüm meleği Ramona’ydı. İspanyol basınında geçen hafta Ramona hakkında yeniden soruşturma açılıp açılmayacağı, onun bir sevgili mi bir katil mi olduğu tartışılıyordu. Ama Ramon çoktan unutulmayacak bir sembol haline gelmişti bile.
Kaynak [/size]