O Resimde Yalnızca Tayyör Yoktu
Can Evren
Şavak Pavey'in tayyörü ve açığa çıkan protezi üzerine yürütülen tartışmalara ufak bir katkı da ben yapmak istiyorum. Dikmen Bezmez Engelliler.biz'de yayımlanan yazısıyla olayın sakat bakış açısından değerlendirilmesi için kapıyı araladı. Ben ise meseleye yönelik bir yorum yazısını gündeme getirmek ve sakatlık bakış açısından incelemek istiyorum. 4 Temmuz tarihli Star Gazetesi'nde Şafak Pavey'in tayyörü ve protezi hakkında “Tayyör sadece bir kıyafet değildir” başlıklı, Genç Siviller üyesi Merve Alıcı imzasıyla bir yazı yayımlandı. Pavey'in sakatlığını bir trajedi ya da utanılması gereken bir durum olarak anlatan birçok haberin aksine (belki de onlara eleştirel olarak) bu yazıda Pavey'in tutumu siyasi bir eleştiriye tabi tutulmuş.
Yazar, Şavak Pavey'in pantolon engeline (tayyör zorunluluğuna) itaat eden bir vekil olması ihtimalinden 'acayip rahatsız olmuş' ve bu yazıyı kaleme almış. Yazının temel savına göre “ilerici ve modern” ama aynı zamanda “makul ve muhafazakar” Cumhuriyet Kadını’nın simgesi”olan tayyörü giymekte abes görmeyen Pavey, cumhuriyet tarihinde erkekler tarafından kadına biçilen estetik (ve sosyal, ekonomik, siyasal vs.) rolü kabullenerek erkekleşiyor. Rahatsızlığının Pavey'in protezinin açığa çıkmasından, Pavey'e duyduğu acıma duygusundan veya Pavey'in protezinin ifşa olması karşısında rahatsız olduğu varsayımından beslenmediğini söyleyen yazar, çok alıştığımız bir hamle yapıyor. Sakat bir bedenin kamusal alana çıkışını, siyasal temsiliyet mekanizmasının merkezi olduğu iddiasındaki bir mekana protezi ve tekerlekli sandalyesiyle giriş manzarasını sanki orada sakat bir beden yokmuşçasına, meselenin bu kısmını atlayarak işliyor ve olaya sakatlık meselesinin deneyimlenişinden bağımsız bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Başka bir yerden tutarak tarihsel bir tartışmada konumlandırırken ise tüm medyanın işlediği temsiliyet suçuna ortak oluyor ve sakatlık deneyimini görmezden gelerek meseleyi alışılmış kalıplara hapsediyor.
Kadının giyimi kuşamı üzerine erkeklerin yürüttüğü bir iktidar kavgasını eleştirmenin bedeli sakat bedenin siyasal tepkisini hangi cepheden vereceğine karar vermek olmamalı. Unutmayalım ki Pavey verdiği demeçlerde proteziyle barışık olduğunu söylemekle kalmadı, onu esas rahatsız edenin yapılan tartışmanın kendisi olduğunu söyledi ve çoğu zaman da ekledi: “Esas sorun meclisin mimarisinin erişilebilir olmaması”. İşaret dili tercümesinin olmamasını, görme engellilere yönelik gerekli düzenlemelerin yapılmamış olduğunu da ekledi. Ancak medyanın ve yüksek siyasetin gücü tekil tartışmaları kısa yoldan (çoğu zaman iki tarafın da birbirinden pek farklı olmadığı) büyük çatışmaların sansasyonel diline tercüme etmekten geçiyor. Sakatlığa dair, sakatlık perspektifini önde tutan, meselelerin tekilliğini öne çıkaran yaklaşımlar ise bu sansasyonel çalkalanmalar içerisinde genelde çok arkalara atılıyor, en iyi ihtimal o tartışmalarda araçsal bir rol bulabildiği ölçüde su yüzüne çıkıyor.
“Kendi tercihidir deyip geçemediğini” vurgulayan yazar, belki de Freudcu bir dil sürçmesiyle oradaki kendilik halini görmezden geldiğini dışavuruyor. Şafak Pavey'in kendiliği ne yazık ki bir sakat kadın olarak değil bir simge olarak, kendinden büyük tarihsel güçlerin salt bir izdüşümü olarak sunuluyor. Bana kalırsa Cumhuriyet Halk Partisi çatısından siyasete girmiş olsa da şu ana kadar verdiği demeçler, eylemler onun Türkiye siyasetini kilitlemiş olan AKP-CHP ikiliğinin ötesinde sakat bakış açısından sözler söyleyebileceğine işaret etti bile. Unutmayalım ki Şavak Pavey'in bedensel konumu yalnızca bir trajedi anlatısı olarak değil bir siyasal anlatı olarak da sunulabilir, sakat bedenlerin siyaset yapma, farklılıklarını ifade etme ve çevresel koşulların düzenlenmesine dair talepler geliştirme özgürlükleri vurgulanabilir. Esas derdinin protezinin gözükmesi olmadığını, aksine medyanın dili olduğunu vurgulayan Pavey de sakatlar için meclisin erişilebilir olması gerektiğini söylerken bunu yapıyor. Yazarın kurgusunda ise Pavey her şeyden önce “pantolon engeline” itiraz etmeli. Neden olduğuna dair hiçbir gerekçe verilmeksizin Şafak Pavey, sakat bir kadın olarak pantolon yasağına ve daha genel olarak kıyafet yönetmeliğine itirazın ayrıcalıklı öznesi olarak tasavvur ediliyor. Öne sürdüğü talepler, verdiği tepkiler ve Pavey'in bir sakat kadın olarak tekilliği, yerini yüksek ve yerleşmiş siyasi kavgaların halihazırda tanımlanmış taleplerine ve itirazlarına bırakıyor.
Sakat bakış açısı toplumdaki diğer siyasi çatışmaları umursamayacak, tartışmaları gündemine almayacak diye bir şart yok elbette. Aksine sakatlık da, toplumsal cinsiyet, coğrafya, etnisite eksenindeki farklılaşmalarla temas ederek, içiçe geçerek deneyimleniyor. Cumhuriyet tarihinde kadına biçilen rol erkek egemen bir toplum perspektifinden yapılmış, kadın esas siyasal özne olarak görülmemişti. Bu argüman tarihsel olarak haklı olduğu kadar sakatlara sağlam yöneticiler tarafından biçilen rollerin eleştirisinde siyasi dağarcık da sağlayabilir, siyasi erkin farklı gündeme sahip gruplar tarafından paylaşılmasını talep etmek için bir zemin de olabilir.
Dönemin erkek yöneticileri tarafından kurgulanan ideal kadın, o imgeye uymayan tüm kadınları temsiliyet ve toplumsal meşruiyetten men etmiş, 19.yüzyıldan itibaren sayıca artarak kamusal alana müdahale eden bağımsız kadın örgütlerini yasaklamış ve CHP kadın kolları dışında bir alan vermemişti. Sağlam vücut ve sağlam kafaya çok önem veren Türkiye modernleşmesi tarihinde siyasetten ve meşruiyetten men edilen gruplar arasında sakatların da olduğunu söylemek zor değil. Her vatandaşın iki ayak üzerinde yürüyen, iki kolu olan, iki gözü gören, iki kulağı duyan, konuşabilen biri olmadığını söylemek, her kadının başının açık olmadığını, her vatandaşın anadilinin Türkçe olmadığını, her vatandaşın kadın-erkek cinsiyet kalıplarına uymadığını söylemekle bir ortaklık da taşıyor. Dahası ve en önemlisi hepimiz, bizleri piyasada birbiriyle rekabet halindeki ekonomik aktörler olarak kurgulayan (ki bu da günümüz kapitalizminin işleyişinde kilit rol oynayan normatif bir kurgudur) ve zenginliği eşitlik prensibinden hiç mi hiç nasibini almadan dağıtan bir düzen içerisinde yaşamımızı sürdürmeye çalıştığımız ölçüde sakatlar ve sakat-olmayanlar (sağlamlar) olarak ortak bir zemine sahibiz. Yaşam için kilit öneme sahip prostetik cihazların yüklü masrafı tam da böyle bir ekonomik ortamın dışavurumu.
Ancak her meselenin, özellikle de sakatlığa ve Türkiye sınırları içerisinde sakatlığın deneyimlenmesine dair çıkarımları olan bir meselenin kısa yoldan diğer çatışmaların birer yansıması, onların yan etkisi olarak sergilenmesi sakatlığın siyasal bir kategori olarak tanımlanmasının önüne geçecek, toplumda sakat bireylerin yaşamlarını kolaylaştıracak, sakatların ve protezlerin özgürleşmesine katkı sunacak yaklaşımların önünü kesecektir. İdeal erkek ve ideal kadın normlarının ve dünyanın bu normatif kurgular öncülüğünde düzenlenmesi sonucu dışlanan, ezilen, hor görülen, bağımlı kılınan kesimlerin deneyimlerine gözlerini kapayarak baktığı resimde yalnızca tayyörü görüp protezi es geçen yaklaşımlar ise siyasetin içine kısıldığı statükoya mahkum etmekten öteye geçmeyecektir. Tayyörün yalnızca bir giysi olmadığını, bir siyasi zihniyetin, tarihsel bir iktidarın simgesi olduğunu söylerken protezin de içinde siyasal bir tarihi, siyaset olasılıklarını ve toplumun tüm kesimlerinde yankıları olan bir hafızayı taşıdığını unutmamak gerek. Zira o resimde yalnızca tayyör yoktu.
Can Evren.
Can Evren
Şavak Pavey'in tayyörü ve açığa çıkan protezi üzerine yürütülen tartışmalara ufak bir katkı da ben yapmak istiyorum. Dikmen Bezmez Engelliler.biz'de yayımlanan yazısıyla olayın sakat bakış açısından değerlendirilmesi için kapıyı araladı. Ben ise meseleye yönelik bir yorum yazısını gündeme getirmek ve sakatlık bakış açısından incelemek istiyorum. 4 Temmuz tarihli Star Gazetesi'nde Şafak Pavey'in tayyörü ve protezi hakkında “Tayyör sadece bir kıyafet değildir” başlıklı, Genç Siviller üyesi Merve Alıcı imzasıyla bir yazı yayımlandı. Pavey'in sakatlığını bir trajedi ya da utanılması gereken bir durum olarak anlatan birçok haberin aksine (belki de onlara eleştirel olarak) bu yazıda Pavey'in tutumu siyasi bir eleştiriye tabi tutulmuş.
Yazar, Şavak Pavey'in pantolon engeline (tayyör zorunluluğuna) itaat eden bir vekil olması ihtimalinden 'acayip rahatsız olmuş' ve bu yazıyı kaleme almış. Yazının temel savına göre “ilerici ve modern” ama aynı zamanda “makul ve muhafazakar” Cumhuriyet Kadını’nın simgesi”olan tayyörü giymekte abes görmeyen Pavey, cumhuriyet tarihinde erkekler tarafından kadına biçilen estetik (ve sosyal, ekonomik, siyasal vs.) rolü kabullenerek erkekleşiyor. Rahatsızlığının Pavey'in protezinin açığa çıkmasından, Pavey'e duyduğu acıma duygusundan veya Pavey'in protezinin ifşa olması karşısında rahatsız olduğu varsayımından beslenmediğini söyleyen yazar, çok alıştığımız bir hamle yapıyor. Sakat bir bedenin kamusal alana çıkışını, siyasal temsiliyet mekanizmasının merkezi olduğu iddiasındaki bir mekana protezi ve tekerlekli sandalyesiyle giriş manzarasını sanki orada sakat bir beden yokmuşçasına, meselenin bu kısmını atlayarak işliyor ve olaya sakatlık meselesinin deneyimlenişinden bağımsız bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Başka bir yerden tutarak tarihsel bir tartışmada konumlandırırken ise tüm medyanın işlediği temsiliyet suçuna ortak oluyor ve sakatlık deneyimini görmezden gelerek meseleyi alışılmış kalıplara hapsediyor.
Kadının giyimi kuşamı üzerine erkeklerin yürüttüğü bir iktidar kavgasını eleştirmenin bedeli sakat bedenin siyasal tepkisini hangi cepheden vereceğine karar vermek olmamalı. Unutmayalım ki Pavey verdiği demeçlerde proteziyle barışık olduğunu söylemekle kalmadı, onu esas rahatsız edenin yapılan tartışmanın kendisi olduğunu söyledi ve çoğu zaman da ekledi: “Esas sorun meclisin mimarisinin erişilebilir olmaması”. İşaret dili tercümesinin olmamasını, görme engellilere yönelik gerekli düzenlemelerin yapılmamış olduğunu da ekledi. Ancak medyanın ve yüksek siyasetin gücü tekil tartışmaları kısa yoldan (çoğu zaman iki tarafın da birbirinden pek farklı olmadığı) büyük çatışmaların sansasyonel diline tercüme etmekten geçiyor. Sakatlığa dair, sakatlık perspektifini önde tutan, meselelerin tekilliğini öne çıkaran yaklaşımlar ise bu sansasyonel çalkalanmalar içerisinde genelde çok arkalara atılıyor, en iyi ihtimal o tartışmalarda araçsal bir rol bulabildiği ölçüde su yüzüne çıkıyor.
“Kendi tercihidir deyip geçemediğini” vurgulayan yazar, belki de Freudcu bir dil sürçmesiyle oradaki kendilik halini görmezden geldiğini dışavuruyor. Şafak Pavey'in kendiliği ne yazık ki bir sakat kadın olarak değil bir simge olarak, kendinden büyük tarihsel güçlerin salt bir izdüşümü olarak sunuluyor. Bana kalırsa Cumhuriyet Halk Partisi çatısından siyasete girmiş olsa da şu ana kadar verdiği demeçler, eylemler onun Türkiye siyasetini kilitlemiş olan AKP-CHP ikiliğinin ötesinde sakat bakış açısından sözler söyleyebileceğine işaret etti bile. Unutmayalım ki Şavak Pavey'in bedensel konumu yalnızca bir trajedi anlatısı olarak değil bir siyasal anlatı olarak da sunulabilir, sakat bedenlerin siyaset yapma, farklılıklarını ifade etme ve çevresel koşulların düzenlenmesine dair talepler geliştirme özgürlükleri vurgulanabilir. Esas derdinin protezinin gözükmesi olmadığını, aksine medyanın dili olduğunu vurgulayan Pavey de sakatlar için meclisin erişilebilir olması gerektiğini söylerken bunu yapıyor. Yazarın kurgusunda ise Pavey her şeyden önce “pantolon engeline” itiraz etmeli. Neden olduğuna dair hiçbir gerekçe verilmeksizin Şafak Pavey, sakat bir kadın olarak pantolon yasağına ve daha genel olarak kıyafet yönetmeliğine itirazın ayrıcalıklı öznesi olarak tasavvur ediliyor. Öne sürdüğü talepler, verdiği tepkiler ve Pavey'in bir sakat kadın olarak tekilliği, yerini yüksek ve yerleşmiş siyasi kavgaların halihazırda tanımlanmış taleplerine ve itirazlarına bırakıyor.
Sakat bakış açısı toplumdaki diğer siyasi çatışmaları umursamayacak, tartışmaları gündemine almayacak diye bir şart yok elbette. Aksine sakatlık da, toplumsal cinsiyet, coğrafya, etnisite eksenindeki farklılaşmalarla temas ederek, içiçe geçerek deneyimleniyor. Cumhuriyet tarihinde kadına biçilen rol erkek egemen bir toplum perspektifinden yapılmış, kadın esas siyasal özne olarak görülmemişti. Bu argüman tarihsel olarak haklı olduğu kadar sakatlara sağlam yöneticiler tarafından biçilen rollerin eleştirisinde siyasi dağarcık da sağlayabilir, siyasi erkin farklı gündeme sahip gruplar tarafından paylaşılmasını talep etmek için bir zemin de olabilir.
Dönemin erkek yöneticileri tarafından kurgulanan ideal kadın, o imgeye uymayan tüm kadınları temsiliyet ve toplumsal meşruiyetten men etmiş, 19.yüzyıldan itibaren sayıca artarak kamusal alana müdahale eden bağımsız kadın örgütlerini yasaklamış ve CHP kadın kolları dışında bir alan vermemişti. Sağlam vücut ve sağlam kafaya çok önem veren Türkiye modernleşmesi tarihinde siyasetten ve meşruiyetten men edilen gruplar arasında sakatların da olduğunu söylemek zor değil. Her vatandaşın iki ayak üzerinde yürüyen, iki kolu olan, iki gözü gören, iki kulağı duyan, konuşabilen biri olmadığını söylemek, her kadının başının açık olmadığını, her vatandaşın anadilinin Türkçe olmadığını, her vatandaşın kadın-erkek cinsiyet kalıplarına uymadığını söylemekle bir ortaklık da taşıyor. Dahası ve en önemlisi hepimiz, bizleri piyasada birbiriyle rekabet halindeki ekonomik aktörler olarak kurgulayan (ki bu da günümüz kapitalizminin işleyişinde kilit rol oynayan normatif bir kurgudur) ve zenginliği eşitlik prensibinden hiç mi hiç nasibini almadan dağıtan bir düzen içerisinde yaşamımızı sürdürmeye çalıştığımız ölçüde sakatlar ve sakat-olmayanlar (sağlamlar) olarak ortak bir zemine sahibiz. Yaşam için kilit öneme sahip prostetik cihazların yüklü masrafı tam da böyle bir ekonomik ortamın dışavurumu.
Ancak her meselenin, özellikle de sakatlığa ve Türkiye sınırları içerisinde sakatlığın deneyimlenmesine dair çıkarımları olan bir meselenin kısa yoldan diğer çatışmaların birer yansıması, onların yan etkisi olarak sergilenmesi sakatlığın siyasal bir kategori olarak tanımlanmasının önüne geçecek, toplumda sakat bireylerin yaşamlarını kolaylaştıracak, sakatların ve protezlerin özgürleşmesine katkı sunacak yaklaşımların önünü kesecektir. İdeal erkek ve ideal kadın normlarının ve dünyanın bu normatif kurgular öncülüğünde düzenlenmesi sonucu dışlanan, ezilen, hor görülen, bağımlı kılınan kesimlerin deneyimlerine gözlerini kapayarak baktığı resimde yalnızca tayyörü görüp protezi es geçen yaklaşımlar ise siyasetin içine kısıldığı statükoya mahkum etmekten öteye geçmeyecektir. Tayyörün yalnızca bir giysi olmadığını, bir siyasi zihniyetin, tarihsel bir iktidarın simgesi olduğunu söylerken protezin de içinde siyasal bir tarihi, siyaset olasılıklarını ve toplumun tüm kesimlerinde yankıları olan bir hafızayı taşıdığını unutmamak gerek. Zira o resimde yalnızca tayyör yoktu.
Can Evren.