Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Dikkat!!! Tema lisans bilgilerinize erişilemiyor, lütfen www.xenforo.gen.tr yönetimi ile iletişime geçiniz. Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Mahallede engellenen engelliler [Tartışma]

Üyelik
3 Ağu 2004
Konular
8
Mesajlar
50
Reaksiyonlar
0
MAHALLEDE ENGELLENEN ENGELLİLER ADINA


Hiç mahallede engellenen bir engelli gördünüz mü ? Yok canım daha neler dediğinizi duyar gibiyim. Mahallelinin işi gücü yok engelliyi engelleyecek bu kadar işinin arasında. Haklısınız. Sorun da bu zaten. Mahallelinin o kadar işi var ki engelliyi engellemeyi bile düşünecek durumda değil. Keşke “görseler “ de engelleseler.

Mahalleli kendine dert edindiği şeylerle meşgul olur. Kendi gibi olmasını istediklerini, evirmeye, çevirmeye çalışır. Kendisi gibi olamayacak olanlarla hiç uğraşmaz. Ya da sonuç alamayacakları insanlarla. Çünkü hedefleri yaşantılarını başkalarına modellemek ve tek tip bir yaşantının içinde huşu içinde yaşamaktır. Oysa engelliler ve aileleri başka dünyanın insanlarıdır onların gözünde. Gerekmez uğraşmaya sadece arada bir hatır sorarlar günü ve insanlığı kurtarmak adına. Tabii insanlığı böyle kurtaracaklarını düşünerek. Sosyal devlet, sosyal insan kavramları da ne ki mahallelinin gözünde. Çok biliyormuş gibi bakarlar konuştuğunuzda. Zeytinyağı gibi savunma da yaparak. “ Geçenlerde bizim orda zavallı bir engelli gördüm. Yüreğim sızladı hemen yanına gidip halini sordum. Ay içim ezildi “ söylemleriyle geceyi daha huzurlu geçirirler vazife galibi olarak. Bu kadar kolay mı ?

Mahallede engellenen bu kadar sağlam insan varken nereden çıktı bu engelliler derseniz zaten söylemlerimize aldığımız baskıcı mahalleliye bir adaysınız demektir. En azından bu yazıyı okuyanların baskıcı mahalle tezinden çok uzakta olduğunu bilmek bile engellilerimiz adına mutluluk vericidir aslında. Toplumun heterojen yapısı giderek özellikle “ kadın “ ayrımıyla bu kadar popülerken araya engellileri de biraz sosyal insan yaklaşımıyla topluma kaynaştırmanın sizlerin gözünde mahsuru olmasa gerek. Çok önceleri söz konusu olması gereken kaynaşmanın. 21. yüzyılda hala konuşuluyor olmasının da üzüntü verici olduğunu bilerek.

Bu arada evinde tuvalete bile tek başına giremeyen bir engelli, mahallelinin orta yerinde sosyal bir varlık olarak insan olmanın gereği kendi varlığını nasıl sürdürür? Hiç engellinin gözlerinin içine derinlerden bir bakış attınız mı ? Milletin kadınların kılık kıyafetleriyle bu kadar meşgul olduğu bir gündemde, engellinin kıyafeti nasıl bulduğu, ne ile geçindiği, ailesinin yaşam savaşı aklınıza geldi mi ? Eğitim ve temel bakım şartlarında sosyal sıkıntılar bulunan ve bunun da mahallenin tam ortasında yaşanılan bir gerçek olduğunu ne kadar hissettiniz? Mahallenizde engelli var mı biliyor musunuz ? …. Yıllardır engellenen engellilerin adına sorulacak o kadar soru var ki… Birikmiş sorulamamış, sorulsa da cevabı verilmemiş.

Mahalleli her şeyi bilir. O yüzden mahallelidir ya adları. Bilmedikleri yoktur. Nasıl yaşanması gerektiğinden tutun da bayramda neden eltinize gitmemeniz gerektiğine kadar. Tüm yaşamlar iç içe geçmiştir. Engelliler ve aileleri de bu durumdan nasibini alır elbette. Bu engellinin nasıl doğduğuna, hatanın nerede olduğuna, ailenin iyi bakıp bakamadığına, bakamıyorsa mahalleliye göre nasıl bakmasına vs vs vs Her şeyi bilirler yani. Bilmedikleri sadece “ ne zaman ölecekleridir “ Onu bile tahmin ederler Allah bilir yine de söylemleriyle. Ama bilmedikleri çok önemli bir şey vardır tümünün. Herkesin “ kendisi “ olması ve “ kendisi olması için her işe karışılmaması “ Engelliler ve aileleri de “ kendi “ şartlarında, bildikleri gibi, ayakta kalabildikleri şekilde yaşama hakkına tüm insanlar gibi sahip olmalıdır. Bunu kestiremezler. Anlayamazlar. Çünkü onlar muhtaçtır tüm topluma. Bu da karışmayı, üzerlerinde hak sahibi olup bildikleri şekilde müdahaleyi getirir. Ailesi ve engelli birey yeterince engelinden dolayı yorgun ve yoğunken bir de mahalleliye uygun davranmak durumunda bırakılır. “Engelliyi yok edemeyiz ama engelliliğin getirdiği sosyal sorunları yok etmek bizim elimizde “ diyen tüm sosyal politikacılar, toplum bilimciler bir tarafa mahalleli engelliliği yok edebileceğine inanır, bildikleri şekilde. Denerler her türlü ilacı, yöntemi… Denemeyeni uyarırlar “ lafımızı dinlemedi böyle yaşamaya mahkum “ diyerek, kırarak, ruhları daha da yorarak. Gönül yorgunluğu yaratarak, zaten yorgun gönüllere…Demezler ki kimseye demedikleri gibi “ Nasıl yardımcı olabilirim. Benim ne yapmamı istiyorsun “ olmaz bu sorunun kökü bile uygun değildir. Çünkü mahalle baskısı, mahalleli her şeyi kendisi daha iyi bilir. Bir başkasının yaşamına müdahale haktır ve yerine getirmeyen dışlanmaya mahkumdur. Bu böyle gider….

“ İnsan “ her yönüyle sosyal bir varlıktır ötesi düşünülemez. Farkımız da budur tüm canlılardan. Ama mahalleli bilmez bu farkı, yaşar bildiği gibi. İstediğine istediği kıyafeti giydirir, çıkarttırır, açar, kapatır, evlendirir, boşatır…Oysa ki korkmamak gerek, mücadele gerek. Tüm toplumun beyninin daha da “ açılması “ için, görüntünün ötesine geçmek gerek. Bakmak değil görmek gerek. Görmek insanda “ insanı” görmek, “insana ulaşmak için “görmek. Yürekleri görüntünün ötesine geçirmek gerek.

Mahallenin engellileri adına

Reyhan Gazel
 
Sevgili Reyhan Hanım...Feodal toplumların, yani köy kökenli düşüncelerin insanı
nasıl etkilediğini harika bir dille anlatmışsınız. Bir iki şey anlatma gereği duydum.

-Bu düşünce yapısı sadece engellilere değil, AYRI olan herşeye karşı aynı davranış
biçimi içindedir.

-Yapılması gereken tek şey ; Hepinizin canı cehenneme deyip, kendi yaşam biçiminizi kurmaktır. Onları görmemek, onların içinde kendi ADANIZI kurmaktır.
Göreceksinizki zamanla adanıza onlardan çok sığınan olacaktır. Saygılar.....
 
prof. şerif mardin'in politik gündemimize soktuğu şu meşhur "mahalle baskısı"
nın engelliler üzerindeki etkileşimi hakkında bi şeyler yazayım derken
pat diye sizin bu harika yazınız düştü ekranıma.
yazmayı düşündüklerimden çok daha fazlasını mükemmel bir şekilde anlatmışsınız.
bana bi şey bırakmamışsınız
teşekkürler.
 
kuyucak' Alıntı:
-Yapılması gereken tek şey ; Hepinizin canı cehenneme deyip, kendi yaşam biçiminizi kurmaktır. Onları görmemek, onların içinde kendi ADANIZI kurmaktır.
Göreceksinizki zamanla adanıza onlardan çok sığınan olacaktır.

Yazıyı okurken kafamda farklı cümlelerden oluşmuş ama sonuç itibariyle aynı düşünceyi ortaya çıkaran bir yorum yapmış kuyucak abim. O yüzden onun düşüncesine aynen katılıyorum.
Kendin olabilmek, inandığın yaşam biçimini hayata geçirmek kadar güzel birşey yok sanırım hayatta...

Kazayı ilk geçirdiğim zamanlarda, yüzüme olsun arkamdan olsun; ahh! vahh! tüh! yazık oldu! diyenlere en güzel cevabı,yaptığım mücadeleyle verdim. Şimdiyse o vah! tüh! yazık oldu ! sözcükleri yerine duyduğum;

-Helal olsun! Sen neler neler yaptın, biz hala yerimizdeyiz...

-Yaa evladım, ben ilk zamanlar senin bu durumuna çok üzülüyodum, sabahın erken saatinde ne işi var okula gidiyo, otursun evinde rahatına baksın diyip içimden acıyodum ama görüyorum ki; acınacak durumda olan benim gibi düşünen kişilermiş kızım...

ve bunun gibi nicesi...

Bunları söyleyenler hep mahallemizin insanı,her mahallede yaşanan şeyler yaşadıklarımız. İnsanların ağzına malzeme vermek, onları konuşturmak bizim elimizde gibi.

Konuşmasınlar canım ! Ne gerek var! Ben onlar hakkında yorum yapıyomuyum ki; onlar benim hakkımda yorum yapmaya kendilerini mecbur hissediyolar!... diyoruz içimizden ya da dışımızdan. Ama mahalle yaşantısının içinde var olan bi durum bu, önüne geçebilmek zor... Canınız cehenneme diyebilmek de güzel belki ama yerine göre sağır,dilsiz,kör olmak, söylenenlere kulak asmamak,kuyucak abimin deyimiyle,kendi adamızı oluşturup yola devam etmek iyidir bana göre...
 
Evet Melek hocam hepimiz karşılaşıyoruz aynı cümlelerle.Ben üniversiteyi kazandığımda çok etkilenmiştim ve çok sinirlenmiştim bu cümlelerden.''Ne işi var bi çocuğa bakamdınızmı göndermeyin'' ne kadar aşağılayıcı,ne kadar kırıcı karşındaki insanın düşüncelerini umursamadan bunları diyebilmek.
 
Mahallede engellenen engelliler

Yazımın begenildiğine sevindim. Yazımdaki cümlelerin yüreğimin derinlerinden çıktığını anlamış olmalısınız.


Hepimize kolay gelsin
 
Engel Nerede?

Bedende, görüntüde, elde, ayakta, dilde, kulakta… Ne fark eder ki. Yaşama ilişkin kendimizden kaynaklanan bir farklılıktır sonuçta. Bu farklılık öyle bir şeydir ki, neredeyse tüm ilişkilerimizi etkiler. Komşumuzla, arkadaşımızla, eşimizle, annemizle… Sürekli birilerinden yardım almak zorunluluğu ilişkilerin de seyrini değiştirir.

Oysa ki, her insan, bir başına yaşayabilmek ve istediği anda iletişime girebilmek ister. Yani kendisini küçük evreninde kendisi istediği gibi var etmek ister. İstediği algıları yaşantısına sokabilmek, istediği değerleri yaşayabilmek… Ancak, yaşama ilişkin sınırlanma durumu kendisinden kaynaklandığında bunu yaşayabilmesi zorlaşır.

Yaşamaya dönük sınırlılıklar ise tüm ilişkilerde önde olmak zorunda kalır. Ellerini kullanamayan bir birey, başkalarının ellerini az da olsa desteğinde görmek durumunda kalır. Yürek acısa da… Bu her birey için sıkıntılı bir durumu anlatır. “İnsan”ın bireyselliğine aykırıdır.

Kimse kimseye bağımlı yaşamaktan mutlu olmaz. Bu mutluluk vermez her şeyden önce. Ancak, bu sıkıntılı durum, ellerini kullanamayana ‘el verenlerce’ daha da zorlaşabilir. Bunu yaşamak zorunda kalmanın acısı öyle büyük olur ki.

Özellikle yaşamı daha iyi yaşamaya yönelik hakların talebinde yaşanan yürek acısı daha da büyür. Kırılgan yürekler daha da kırılır, zorlanır. Farklı yaşamak zorunda kalmaya kader denir de, buna kader denir mi? Denmez elbette. İnsan eliyle yapılan hiç bir şeye kader denmez.

Bu durumunda başlıktaki sorumuza tekrar dönelim: Engel nerede?

Yaşama bakışımızdaki kısıtlılıklar asıl engeli yaratır. Var olan engelle zaten zor olan bir yaşamı daha da zorlaştırır. Bunu yüreklerin anlaması, kabullenmesi zordur.

Engelle doğulabilir, engelli olunabilinir ama engel çıkaran bir yaşamda var olmak kolay değildir. Bu zorluğa rağmen yaşamaya çalışmak, üretebilmek ise kendi başına ayrı bir zorluktur. Ama aşılabilir. Daha dimdik durdukça, yaşama daha doğru adımlarla atıldıkça, üretebildikçe…


Yürekleri kendinde olan tüm engellilere selam olsun
 
çok güzel yazmışsınız reyhan hanım.elinize yüreğinize sağlık tebrik ederim
 
Reyhan Hanım, engellileri çektileri zorlukları ve engellilerin yaşama azmini o kadar güzel özetlemişsinz li; gerçekten bunun üstüne benim yazacağım bir şey kalmamaş.

Bu samimi ve içten paylaşımınızdan dolayı çok teşekkür ediyorum.
 
Birinci yazıya ilişkin:

Mahalle baskısı, denen şeyin sosyoloji doğmadan önce bile kolayca bilinebilecek olan çevre baskısından, ne farkı olduğunu; doğrusunu isterseniz çok ta anlayabilmiş değilim. Belki mahalle, geleneksel değerleri çağrıştırdığı için "çağdaş yaşam" üzerindeki gelenek baskısını tarif etmek için çok işe yarar bir slogan olabileceği düşüncesiyle tercih ediliyor. Ama zaten çevre denen şey gelenek değil midir? Çevre yani toplum; ahlak, din ve görgüyü harmanlayıp, bir yaşama biçimi üreterek bizden buna uymamızı beklemez mi?
Mesela kendi başına yaşayan oldukça batılı bir yaşam tarzı olan bir bayanın üzerinde, eğer bu hanımefendi Etiler değil de Anadoluda yaşıyorsa bahsedilen şekilde bir baskı olacaktır. Peki ya bu hanmefendi başörtülü olsaydı ve Etilerde bir seminerden sonra verilen yemeğe katılmış olsaydı veya bir üniversitenin kampüsünden içeri adım atıyor olsaydı üzerindeki baskının adı ne olacaktı?

(engelli meselesini de yazıya dahil edecektim, fakat yoruldum ve başta zannettiğim kadar söylenmeye değer bulmadım)
 
Kendi adıma engelli olmanın beni fiziksel anlamda çok etkilemediğini söyleyebilirim. Bazı şeyleri yapmakta zorlanıyorum, bazılarını yaparken birilerinden yardım alıyorum.
Asıl üzücü olan "mahalle baskısı" dediğiniz toplumun tutumu. Sanki fiziksel engellerle mücadele etmek yetmezmiş gibi, bir de bu zihniyetle başa çıkmak zorundasınız. Bunu yaparken psikolojinizi de sağlam tutmalısınız.
Galiba asıl güçlü olan onlar değil, biziz!
 
Reyhan hanım teprkler çok güzel dile getirmişsinz engelli üzerindeki mahalle baskısını katılmakla birlikte bu durumun çok doğal olduğunu belirtmek isterim... Milletin ağzı torba deilki büzesin. Ağzı olan konuşur sadece bizimle ilgili deil filancanın oğlu hapse girmiş filancanın kızı kaçmış duydunmu belliydi bacim kaçacağı gibi bir sürü şey....veya başka örnekler de verebliriz değişk baskılara hodbin beyin verdiği gibi

Tekrar bize gelince bu baskıları ben baskı olarak değerlendrimyorum aslında dedikoduları diyelim konuşmaları normal olarak karşılamak hayatta kalabilmek için savaşmak atıyorum yoldan geçerken bir teyzenin vah yazık allah şükür yarabbim dediğnde kendi kendine gerçi dışından söylüyorya gülüp geçmek 5 saniye sonra unutmak veya geçebliyosanz teyzeyle neneyle dedeyle abiyle kimse o dalga geçmek üste çıkmak sallla gitsin boş ver abi dalganı geçç çak o zaman çak çakk :)
 
Üst Alt