yaş 19...
idareten yazılmışım puanımın tuttuğu bir üniversiteye,
sevmişim bir kızı delice bir aşkla, sevilmişim aynı şekilde...
güçlü/kuvvetliyim, 2 sporu lisanslı yapıyorum, spor akademisine hazırlanıyorum bir taraftan...
dersler, okul takımı, maçlar, arkadaş ortamları vs. derken günler güzel güzel geçmiş, okulda ilk senenin sonuna gelmişiz, staj dönemi...
Yıl 1996, sıcak bir haziran günü,
üniversite stajındayım, bir inşaat şantiyesi,
şehirden uzak, dağlık/ormanlık bir yer...
stajın ilk günü,
saat 17:30 da şantiyenin servisi personeli dağıtacak evlerine, servisi bekliyorum, antremana geçeceğim buradan...
saat 16:50 civarları,
rüzgarlı bir hava,
son gördüğüm/hatırladığım görüntü şantiyenin sağ tarafında yamaçta ormanlık alandaki olabildiğince yeşil ağaçlar...
gözümü açtım, bir sürü insan,
mühendisi, işçisi, müteahhiti başımda canhıraş bir şekilde birşeyler yapıyorlar, yumdum gözümü tekrar...
ne kadar geçti bilmem açtım gözlerimi,
toprağa gömüyorlardı beni, ne olduğunu anlayamıyordum, kalkmak istiyordum, bastırıyorlardı beni toprağa,
bitkindim, sesler duyuyordum panikli, yumdum gözlerimi tekrardan...
bir rüyadaydım sanki, gözümü açtım, biraz kendimi toparlamıştım sanki, ne oldu diyebildim üzerimdeki insanlara...
yüksek gerilim hattına kapılmışım, çekmiş beni kendine, elektrik çarpmış...
olmaması gerektiği kadar alçaktaymış teller,
67.500 volt olduğu söylendi...
sağ elimde bir sızı hissettim, baktım elime, derisi yüzülmüş hafifhafif kan sızıyor,
dedim kendi kendime, bu yara izi kalır bu elde...
kaldırdılar yerden, elektrik nötürlesin diye toprağa gömmüşler beni yarım yamalak...
bir arabaya bindirdiler üstüm başım toprak, sürekli kopuyordu hayat, ara ara sesler duyuyor, gözlerimi açıyordum...
bir ara hastanedeydim, sonra ambulans sesleri duydum, sonra yine kapandı ışıklar...
gözlerimi açtım hasta bakıcılar sedyemi taşıyor, doktorlar hemşireler koşuşturuyor...
başka bir şehir, tıp fakültesine getirmişler.
ameliyathane, soğuk...
nekadar zaman geçti, neredeyim??
gözlerimi açtım, odaya almışlar beni, bir yanımda annem, bir yanımda sevdiğim kız, ikisininde gözleri yaşlı...
bitkin, yorgunum, göz ucumla elime baktım, boydan boya sargılı...
sızdım, uyandım, sızdım, uyandım, annem ve sevdiğim kız, ne kadar mütebessimler başucumda,
gülümsedim yüzlerine...
9 gün geçti büyük ızdıraplarla, morfinle durduruyorlar acılarımı,
durum ağırlaşıyor git gide, kangren başladı, acil ankaraya gönderilmem gerekiyor, yine ambulans sesleri,
gecenin kör vakti, ankaradayız, uyuttular yine beni, sabah oldu doktorlar başımda, tartışıyorlar, kolu kesmeliyiz ölecek yoksa çocuk dediklerini duydum, ışıklar kapandı yine...
uyandım, doktor gelip;
"kasların direnmiş, güçlüymüşsün, bu kadar akıma nasıl dayandı bu vücut, ama malesef kangren ilerliyor,kolunu kesmeliyiz, kararın ne yönde keselimmi?" diye sordu,
19 yaşındasın, ağır soru, yataktasın, büyük ızdıraplar yaşıyor, morfin yiyorsun sürekli, o da etki etmemeye başlamış artık..
ne cevap vereceksin, kesin demeye dilin varmıyor, zaten yarı uyur yarı uyanıksın,
"düşün cevap ver kısa sürede, zaman daralıyor, korkunun ecele faydası yok malesef" dedi doktor çıkarken...
korkunun ecele faydası yoktu, kesin dedim, güç bela imzalattılar kesim iznini...
ilk ameliyat, annem, sevdiğim kız, babam, abim, ablam, sevdiğim insanlar uğurladılar ameliyathane kapısından...
9-10 saatlik bir ameliyat, uyanırken narkozdan, yanlızım sedyede, çok büyük bir acı, elim yok artık, tarifi imkansız üzüntünün...
sevenlerim yanımda, odama çıkardılar,
morfinler, ağrı kesiciler, pansumanlar, uzun ızdıraplı geceler, pisikolog desteği...
bir hafta geçti elimin kesilişinin üzerinden, alışamamışken doktorum geldi sabah "ameliyata almam lazım seni sol ayağında problem gelişmeye başladı dedi"
ayak nereden çıktı dedim, sargılıydı baştan beri de basit bir şey sanıyordum, meğer her ne kadar dirensede kaslarım elektriğe kemiği içeriden yakmış vücuttan çıkarken...
bir ameliyat daha, bu sefer ayağımı kesmişlerdi, yıkıldım...
bir süre sonra bir ameliyat daha, bu sefer diğer diğer ayak baş parmağımı almışlardı benden...
ameliyatlar ameliyatları takip etti, sürekli biryerlerimi aldılar benden,
artık narkoz alamıyordu ciğerlerim, morfinlerde işe yaramıyordu, canlı canlı girmeye başladım ameliyatlara,
seyrediyordum gözümün önünde olanları, dikişleri ben seyrederken atıyorlardı vücuduma...
sırtüstü kımıldamadan geçen geceler, sabahlar, gündüzler...
4 ayı geçkin süre bu şekilde yaşadım hastane odasında, ziyaretime geliyorlardı akrabalarım, arkadaşlarım,
doktorlar arkadaşım, hemşireler sırdaşım olmuştu,
alışmış gibi yapıyordum durumuma, başlangıçtan beri beni bir an yanlız bırakmayan sevdiklerimi üzmek istemiyor halimi belli etmiyordum bir taraftan, bir taraftanda acılarımla yüzleşiyordum...
çıktım bir eylül günü hastaneden, abimin tuttuğu bekar evine geçtim, 2 ay boyunca burada yaşadım bir yatakta,
protez için hazırlandı kesilen uzuvlarım...
protez yapım süreci, rahabilitasyonlar vs. derken artık bir kol bir bacak protezim olmuştu, ayakta durabiliyor, güçte olsa yürüyebiliyordum...
döndüm evime yağmurlu bir kasım günü,
ziyaretler, geçmiş olsuna gelenler...
hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı ama alışacaktım...
eksilmiştim, eksikliklerim vardı, 19 senede öğrendiklerim, alıştığım yaşam tarzı herşey boş olmuştu artık...
sonra engelli kadrosundan işe girdim.
zorluklarla geçen bir dönem oldu evet,
sevdiğim kız bir an olsun ayrılmadı yanımdan, kazadan 4 sene sonra da evlendik, 17 yıldır beraberiz 2 çocuğumuz oldu...
zorda olsa zamanla hayat rayına oturdu...
21 yıl geçti kazanın üzerinden,
belki hiç bir şey eskisi gibi olmadı ama mutlu mesut devam ediyor işte hayat...
uzun yazdım kusura bakmayın,
sevgilerimle...
idareten yazılmışım puanımın tuttuğu bir üniversiteye,
sevmişim bir kızı delice bir aşkla, sevilmişim aynı şekilde...
güçlü/kuvvetliyim, 2 sporu lisanslı yapıyorum, spor akademisine hazırlanıyorum bir taraftan...
dersler, okul takımı, maçlar, arkadaş ortamları vs. derken günler güzel güzel geçmiş, okulda ilk senenin sonuna gelmişiz, staj dönemi...
Yıl 1996, sıcak bir haziran günü,
üniversite stajındayım, bir inşaat şantiyesi,
şehirden uzak, dağlık/ormanlık bir yer...
stajın ilk günü,
saat 17:30 da şantiyenin servisi personeli dağıtacak evlerine, servisi bekliyorum, antremana geçeceğim buradan...
saat 16:50 civarları,
rüzgarlı bir hava,
son gördüğüm/hatırladığım görüntü şantiyenin sağ tarafında yamaçta ormanlık alandaki olabildiğince yeşil ağaçlar...
gözümü açtım, bir sürü insan,
mühendisi, işçisi, müteahhiti başımda canhıraş bir şekilde birşeyler yapıyorlar, yumdum gözümü tekrar...
ne kadar geçti bilmem açtım gözlerimi,
toprağa gömüyorlardı beni, ne olduğunu anlayamıyordum, kalkmak istiyordum, bastırıyorlardı beni toprağa,
bitkindim, sesler duyuyordum panikli, yumdum gözlerimi tekrardan...
bir rüyadaydım sanki, gözümü açtım, biraz kendimi toparlamıştım sanki, ne oldu diyebildim üzerimdeki insanlara...
yüksek gerilim hattına kapılmışım, çekmiş beni kendine, elektrik çarpmış...
olmaması gerektiği kadar alçaktaymış teller,
67.500 volt olduğu söylendi...
sağ elimde bir sızı hissettim, baktım elime, derisi yüzülmüş hafifhafif kan sızıyor,
dedim kendi kendime, bu yara izi kalır bu elde...
kaldırdılar yerden, elektrik nötürlesin diye toprağa gömmüşler beni yarım yamalak...
bir arabaya bindirdiler üstüm başım toprak, sürekli kopuyordu hayat, ara ara sesler duyuyor, gözlerimi açıyordum...
bir ara hastanedeydim, sonra ambulans sesleri duydum, sonra yine kapandı ışıklar...
gözlerimi açtım hasta bakıcılar sedyemi taşıyor, doktorlar hemşireler koşuşturuyor...
başka bir şehir, tıp fakültesine getirmişler.
ameliyathane, soğuk...
nekadar zaman geçti, neredeyim??
gözlerimi açtım, odaya almışlar beni, bir yanımda annem, bir yanımda sevdiğim kız, ikisininde gözleri yaşlı...
bitkin, yorgunum, göz ucumla elime baktım, boydan boya sargılı...
sızdım, uyandım, sızdım, uyandım, annem ve sevdiğim kız, ne kadar mütebessimler başucumda,
gülümsedim yüzlerine...
9 gün geçti büyük ızdıraplarla, morfinle durduruyorlar acılarımı,
durum ağırlaşıyor git gide, kangren başladı, acil ankaraya gönderilmem gerekiyor, yine ambulans sesleri,
gecenin kör vakti, ankaradayız, uyuttular yine beni, sabah oldu doktorlar başımda, tartışıyorlar, kolu kesmeliyiz ölecek yoksa çocuk dediklerini duydum, ışıklar kapandı yine...
uyandım, doktor gelip;
"kasların direnmiş, güçlüymüşsün, bu kadar akıma nasıl dayandı bu vücut, ama malesef kangren ilerliyor,kolunu kesmeliyiz, kararın ne yönde keselimmi?" diye sordu,
19 yaşındasın, ağır soru, yataktasın, büyük ızdıraplar yaşıyor, morfin yiyorsun sürekli, o da etki etmemeye başlamış artık..
ne cevap vereceksin, kesin demeye dilin varmıyor, zaten yarı uyur yarı uyanıksın,
"düşün cevap ver kısa sürede, zaman daralıyor, korkunun ecele faydası yok malesef" dedi doktor çıkarken...
korkunun ecele faydası yoktu, kesin dedim, güç bela imzalattılar kesim iznini...
ilk ameliyat, annem, sevdiğim kız, babam, abim, ablam, sevdiğim insanlar uğurladılar ameliyathane kapısından...
9-10 saatlik bir ameliyat, uyanırken narkozdan, yanlızım sedyede, çok büyük bir acı, elim yok artık, tarifi imkansız üzüntünün...
sevenlerim yanımda, odama çıkardılar,
morfinler, ağrı kesiciler, pansumanlar, uzun ızdıraplı geceler, pisikolog desteği...
bir hafta geçti elimin kesilişinin üzerinden, alışamamışken doktorum geldi sabah "ameliyata almam lazım seni sol ayağında problem gelişmeye başladı dedi"
ayak nereden çıktı dedim, sargılıydı baştan beri de basit bir şey sanıyordum, meğer her ne kadar dirensede kaslarım elektriğe kemiği içeriden yakmış vücuttan çıkarken...
bir ameliyat daha, bu sefer ayağımı kesmişlerdi, yıkıldım...
bir süre sonra bir ameliyat daha, bu sefer diğer diğer ayak baş parmağımı almışlardı benden...
ameliyatlar ameliyatları takip etti, sürekli biryerlerimi aldılar benden,
artık narkoz alamıyordu ciğerlerim, morfinlerde işe yaramıyordu, canlı canlı girmeye başladım ameliyatlara,
seyrediyordum gözümün önünde olanları, dikişleri ben seyrederken atıyorlardı vücuduma...
sırtüstü kımıldamadan geçen geceler, sabahlar, gündüzler...
4 ayı geçkin süre bu şekilde yaşadım hastane odasında, ziyaretime geliyorlardı akrabalarım, arkadaşlarım,
doktorlar arkadaşım, hemşireler sırdaşım olmuştu,
alışmış gibi yapıyordum durumuma, başlangıçtan beri beni bir an yanlız bırakmayan sevdiklerimi üzmek istemiyor halimi belli etmiyordum bir taraftan, bir taraftanda acılarımla yüzleşiyordum...
çıktım bir eylül günü hastaneden, abimin tuttuğu bekar evine geçtim, 2 ay boyunca burada yaşadım bir yatakta,
protez için hazırlandı kesilen uzuvlarım...
protez yapım süreci, rahabilitasyonlar vs. derken artık bir kol bir bacak protezim olmuştu, ayakta durabiliyor, güçte olsa yürüyebiliyordum...
döndüm evime yağmurlu bir kasım günü,
ziyaretler, geçmiş olsuna gelenler...
hiçbirşey eskisi gibi olmayacaktı ama alışacaktım...
eksilmiştim, eksikliklerim vardı, 19 senede öğrendiklerim, alıştığım yaşam tarzı herşey boş olmuştu artık...
sonra engelli kadrosundan işe girdim.
zorluklarla geçen bir dönem oldu evet,
sevdiğim kız bir an olsun ayrılmadı yanımdan, kazadan 4 sene sonra da evlendik, 17 yıldır beraberiz 2 çocuğumuz oldu...
zorda olsa zamanla hayat rayına oturdu...
21 yıl geçti kazanın üzerinden,
belki hiç bir şey eskisi gibi olmadı ama mutlu mesut devam ediyor işte hayat...
uzun yazdım kusura bakmayın,
sevgilerimle...