6-9 Eylül arası Trabzon'da düzenlenecek olan 2. Ulusal Kök Hücre Kongresi'nde tartışılacak maddelerden biri de 'kök hücre-din' ilişkisi olacak. Kimi bilim adamlarına göre kongre; devrimcilerle, muhafazakârlar arasındaki mücadeleye sahne olacak
Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.
Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.
Fuzulim' Alıntı:Kök hücreciler bilimsel tüm araştırmaları çözdü de sıra dini yönden sakıncalarınamı geldi.
Kök hücre naklinin dini yönden bir sakıncasının olabileceğini hiç duymamıştım. Bence bu kök hücre olayının fiyasko olduğunu gören ve bu iş üzerinden trilyonları kazanan bilim adamlarının reklam amaçlı tamamen suni bir şekilde oluşturdukları bir gündem.
Hayır efendim ben buna katılmıyorum. Diğer dinleri bilmem ama islamın kök hücre nakline yasaklayıcı olduğunu hiç duymadım. Duyan varsa çıksın söylesin ve kaynak göstersin. Yok duyan yoksa bu tartışma niye.OturanBoğa' Alıntı:Din, kök hücre ile ilgili çalışmalardaki engelin %99'unu teşkil ediyor. Birkaç ülkenin dışındaki tüm ülkelerde kök hücre çalışmaları dini gerekçelerle yasaktır. Ve bu bir yorum değil, veridir. Yani dinlerin izin verip vermemesi ayrı bir tartışmadır evet, ama dini gerekçelerle yasaklanması bir veridir.
[size=4]İslam kök hücre araştırmaları için ne diyor?
İsmet Berkan
Sağlık Bakanlığı embriyonik kök hücre araştırmalarını durduran bir genelge yayımladığında ben dahil pek çok kişinin aklına ilk gelen şey aslında bir önyargıydı: İktidarda İslami kökleri olan bir parti var, onların bu yasak kararının ardında da dini kaygılar ve hassasiyetler var.
Bu önyargımızın ne kadar temelsiz olduğu hemen ertesi gün anlaşıldı. Sağlık Bakanlığı'nın durdurma kararının ardında Türkiye Bilimler Akademisi TÜBA'nın bir raporu etkili olmuştu. Söz konusu raporda, Türkiye'deki hukuki boşluktan söz ediliyor ve bu boşlukla birlikte gelecek tehlikelere değiniliyordu.
Embriyonik kök hücre konusu dünyanın dört bir yanında çok tartışılan bir konu. Örneğin bundan bir yıl kadar önce İngiltere'de İşçi Partisi hükümeti bir yasa çıkararak kök hücre araştırmalarını belli şartlar altında serbest bıraktı. Bu yasanın tartışmaları sırasında konuyla ilgili olarak yapılabilecek bütün itirazlar yapıldı, konuyu savunmak için söylenebilecek her şey de söylendi.
Aynı şekilde, konu yıllardır Amerika'da da tartışılıyor ve başta dini-ahlaki argümanlar olmak üzere bütün olası argümanlar hayli güçlü biçimde dile getiriliyor.
Esasında kök hücreyle ilgili olarak önü sürülen dini-ahlaki argümanların hepsinin gelip dayandığı bir nokta var:
İnsanın hasta veya hasarlı organlarının yedek parçalarını üretmek için bir insan üretmek doğru mu değil mi?
Hemen bu argümana itirazlar yükseliyor: Evet ama o yedek parçaları aldığımız 'şey' bir insan değil ki?
Embriyonik kök hücre insan mı değil mi?
Embriyon insan mı değil mi?
Aynı tartışma geçmişte ve bugün kürtajla ilgili de yapıldı, yapılıyor... Ana rahmindeki bir embriyon ne zaman insan olur? Dini-ahlaki argüman sahiplerine göre o embriyon rahme düştüğü an insandır.
Bazı hukukçu ve doktorlara göre ise belli bir haftadan sonra embriyon insan olur.
Şimdi konuştuğumuz şey ise kürtajdan hayli farklı. Laboratuvar ortamındaki bir embriyondan söz ediyoruz.
Hiçbir zaman bir rahme yerleşmeyecek olan, hiçbir zaman bir insan olarak doğmayacak olan bir embriyondan.
Acaba o da insan mı?
'Potansiyel insan' kavramı var burada devreye giren.
* * *
Her neyse burada tartışmanın bütün detaylarına girecek değilim. Buna yerim de uygun değil zaten. Ancak, bir noktadan itibaren Hıristiyan dünyasının konuya bakışıyla Müslüman dünyanın bakışının farklılaştığını söylemeliyim.
Bu farklılaşmayı ben geçen pazar günü Yeni Şafak'ta yazan Hayrettin Kahraman'dan öğrendim. Kahraman, benzer bir konunun geçmişte tüp bebek tartışmaları sırasında da gündeme geldiğini hatırlatıyor. Embriyonun insan olup olmadığı konusunda Kahraman şöyle diyor:
"Aşılanmış yumurta rahime yerleşip cidara tutunarak beslenmeye başlayınca, müdahale edilmediği takdirde gelişir ve insan olarak doğar.
İşte bunun -ki, cenindir- imha edilmesi (alınması, kürtaj yapılması, düşürülmesi) caiz değildir. Rahime yerleştirilmemiş embriyo ise kendi haline bırakıldığı takdirde gelişip insan olarak doğmaz; bu sebeple buna insan olarak bakmamak gerekir ve imha edilebilir."
Radikal
09/10/2005 [/size]
[size=4]TÜRKİYE'DEKİ KÖK HÜCRE ÇALIŞMALARININ BAZILARI
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Serdar Bedi Omay ve ekibi, enfarktüs geçirmiş ve by-pass olamayacak 10'a yakın hastadan onay alarak kalpte doku hasarı olan bölgeye kök hücre nakletti. En az 4 ay süreyle takip edilen hastaların hem yaşam kalitelerinde, hem de klinik bulgularda iyileşme görüldü. Bu hastalarda, kendi kanlarından toplanan kök hücreler kullanıldı. Aynı işlem geçen günlerde nörolojik sorunu olan kişilere de yapıldı.
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde farelere kalp krizi geçirtildi. Daha sonra farenin, kendi kemik iliğinden elde edilen hücreleri, kalpte hasar görmüş dokunun içine iğneyle sıkıldı. O bölgede tekrar doku oluştuğu görüldü. Ayrıca damar tıkanıklığı olan bir bölgeye farenin kendi kemik iliğinden alınan kök hücreler yerleştirildi. Bölgede kök hücrelerin damar yapmaları sağlandı.
Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı tarafından yapılan çalışmada mezenkimal kök hücre üretiminde yeni bir teknik tanımlandı. Ayrıca mezenkimal kök hücreden yağ ve kalp kası hücresi, nöron ve hepatosit (karaciğer hücresi) üretilerek bu hücrenin ilk elektronmikroskopik analizi de gerçekleştirildi. Halen KTÜ'de renal hücreli kanser, kolon, mide, multiple myloma (kas hastalığı), malign melanom (cilt kanseri), lenfoma (lenf bezi tümörü), lösemiler için aşı üretim çalışmaları yapılmakta.
Antalya Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde böbrek hücreleri üretilmeye çalışılıyor.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroşirurji ve Hematoloji bilim dallarının organize ettiği ve KTÜ Hematoloji Bilim dalının da katıldığı bir çalışmada Amniyotrofik lateral sklerozis (kalıtsal iskelet hastalığı), tümör cerrahisi ve nöron hasarlarında mezenkimal kök hücre tedavisinin etkinliği araştırılmaya başlandı. Bu çalışma kapsamı ve dizaynı açısından tüm dünyada bu alanda yapılan en geniş araştırma olma özelliğini taşıyor.
Tümör aşıları ile ilgili olarak ilk çalışma 2000 yılında Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde yapıldı. Kök hücreden dentritik hücre (değişime uğramış kök hücre) üretimi başarılarak üretimde farklı bir metodoloji tanımlandı. Bu alandaki ilk klinik uygulama ise Erciyes Üniversitesi Hematoloji-Onkoloji Bilim Dalınca yapıldı, etkin sonuçlar yayınlandı.[/size]
Kök hücrenin insan klonlamanın başlangıcı olabileceğinden....