[FONT=Arial Black][SIZE=3]Şehirden gelen araba konvoyları, köyümüzün monoton hayatına, çocuk yüreğimin daha önce tatmadığı bir sevinç dalgası getirmişti. Lüks arabalarından inip bize oyuncaklar dağıtan şık giyimli şehirlilerin arasında anlam veremediğim, zaman zaman coşkun duygulara kapıldığım bir ruh haline bürünmüştüm. Çok geçmeden, birer birer arabalarına atladılar; son konvoy arabası köyü terkettiğinde, bir şeylerin ters gittiğini sezinledim. Yalınayak, üstüm başım toztoprak içinde eve koştum. Evdekilerin gözlerinde, şimdi karşımda oturan kadının hüznü vardı. Şehirliler, oyuncak karşılığında evimizden yeri asla dolmayacak bir şey almışlardı. Gerisin geri toprak sokakları koştum. Gözyaşlarımı rüzgar siliyordu. Köyün son kerpiç evi arkamda kalmıştı. Önümde uzanan kıvrımlı yolda ağır ağır ilerleyen konvoyun çıplak dağların gökyüzüyle birleştiği noktada kayboluşu, bende bir ekstazi etkisi yaratmıştı; masum çocuk yüreğimi, bir anlığına mutluluğun zirvesine taşımış, ardından tüm ağırlığıyla coşkun bir azaba yuvarlamıştı. [/SIZE][/FONT]