Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği Koordinatörü Mustafa EREN
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) çatısı altında “Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar” adıyla bir çalışma gerçekleştirdik. Kasım 2012 ile Kasım 2013 tarihleri arasında bir yıl süren bu çalışma kapsamında sosyal bilimler literatüründe “dezavantajlı gruplar”, “hassas gruplar”, “kırılgan gruplar” olarak da adlandırılan ve “özel ihtiyaçları olan gruplar” olarak adlandırmanın daha doğru olduğunu düşündüğüm gruplardan dördüyle; LGBTİ, yaşlı, yabancı uyruklu ve engelli mahpuslarla ilgilendik.(1)
Çalışmamızın üç aşamadan oluştuğunu söyleyebiliriz. İlk aşamada bir yandan konuya ilişkin verileri toplarken diğer yandan da ilgili sivil toplum örgütleri (STÖ) ile önce birebir sonrasında ise bir araya gelerek toplantılar gerçekleştirdik.(2) Bu toplantıda hem konuyu ilgili STÖ’lerin gündemine taşımaya hem de varsa eğer bu konudaki deneyimlerine vakıf olmaya çalıştık. İkinci aşamada toplantıya katılan STÖ’lerin temsilcilerinin yer aldığı heyetlerle hapishane ziyareti gerçekleştirdik. Bu hapishane ziyaretlerinde amacımız mekan olarak hapishaneyi görebilmek, idareden bilgi alabilmek ve mahpuslarla birebir görüşmeler yapabilmek ve sorunlarını, çözüm önerilerini bizzat onların kelimeleriyle dinleyebilmekti. Ancak Adalet Bakanlığı hapishane ziyaretlerini onaylarken mahpuslarla görüşmemize izin vermedi. Bu yüzden hapishane ziyaretlerinde hapishane idaresinden bilgi almak ve hapishanenin iç mekanını gezebilmekle yetindik.(3) Mahpuslarla görüşememiş olmanın eksikliğini ise mektuplaşarak ve eski mahpuslarla dışarıda görüşerek gidermeye çalıştık. Üçüncü ve son aşamada ise hapishane ziyaretlerinden de edinilen bilgiler ışığında ilgili STÖ’lerle de görüşerek raporları hazırladık.
Çalışma sırasında ve sonrasında, engelli mahpuslara ilişkin gözlemlerimizi ve tespitlerimizi şöyle sıralayabilmek mümkün:
1- Engelli mahpuslar görmezden gelinmektedir.
Aslında sadece engelli mahpuslar değil bütün özel ihtiyacı olan mahpus grupları görmezden gelinmektedir. Bu mahpus gruplarına ilişkin çalışma olmaması bir yana gerekli kriterler oluşturularak sayılarının tespiti dahi gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumun en bariz örneğini, Adalet Bakanlığı’nın 8 Temmuz 2013 tarihli bilgi edinme başvurumuza verdiği cevap oluşturmaktadır. Adalet Bakanlığı’na göre Türkiye’deki hapishanelerde sadece 115 engelli tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Devlet Planlama Teşkilatı koordinatörlüğünde Devlet İstatistik Enstitüsü ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca yürütülen ve 2002 tarihinde açıklanan Türkiye Özürlüler Araştırması’nda Türkiye’deki engellilerin oranının yüzde 12.29 olarak belirtildiği ve buna göre Türkiye’deki her 100 insandan yaklaşık 13’ünün engelli olduğu düşünülürse 115 sayısının gerçeği yansıtmadığı aşikardır. 115 sayısını sorgulamamıza neden olan bir başka veri ise hapishanelerdeki hasta ve ağır hasta mahpusların sayılarıdır. İHD’nin 28 Şubat 2014 tarihinde açıkladığı verilere göre, hapishanelerde kendilerinin tespit edebildiği 620 hasta mahpus bulunmaktadır. Kaldı ki yaşamını yitiren mahpus sayıları da sağlık sorunlarının hapishanelerdeki başlıca problemlerden birisi olduğunu göstermektedir4)
Bu rakamlar, son 3 yıl içerisinde Türkiye’deki hapishanelerden her hafta en az 6 tabut çıktığını göstermektedir. Tablo bu durumdayken Adalet Bakanlığı’nın 115 sayısı inandırıcılığını yitirmektedir.
Engelli mahpuslara ilişkin politika ve sonuç alıcı çalışmalar yürütülebilmesinin ilk koşulu öncelikle hapishanelerde kaç engelli olduğu ve engel türlerinin ne olduğu bilgisine sahip olabilmekle mümkündür. Bunun olabilmesi için Adalet Bakanlığı’nın veri toplayabilmek için engelliliğin kriterlerinin ne olduğuna dair gerekli bilgilere sahip engelli dernekleri ile iletişime geçmesi (çünkü bakanlık “115 engelli mahpus var” var derken engelliliğe dair kriterlerden yoksun olduğunu ortaya koymaktadır) ve 2002 yılında açıklanan “Türkiye Özürlüler Araştırması”nın bir benzerinin hapishanelerde de yapılabilmesinin önünü açması gerekir.
2- Hapishaneler mimari olarak engellilere uygun değildir.
Türkiye’de 1990’ların ikinci yarısından itibaren inşa edilmeye başlanan D, F, L ve T tipi hapishaneler “oda sistemi”ne dayalı hapishanelerdir ve “dubleks”tirler. Bu tip hapishanelerde tek kişilik birimler hariç diğer “oda”larda üst kat ranzaların bulunduğu yatakhane, alt kat ise banyo/tuvalet, lavabo, masa ve sandalyelerin bulunduğu ortak yaşam alanı olarak tasarlanmıştır. Bu hapishaneler, çok katlı bu mimarileriyle engelli mahpuslar, özellikle de ortopedik ve görme engelli mahpusların açısından erişilebilir değildir.
1990’lar öncesi inşa edilen hapishaneler ise koğuş sistemine dayalı olsalar dahi ortak kullanım alanlarının (atölyeler, kurslar, konferans salonu vb.) önemli bir kısmı iki katlı hapishanenin üst katında bulunması ve mahpusların kullanabileceği asansör ve diğer donanımlardan yoksun olması yüzünden engelli mahpuslar için uygun değildir.
Hapishanelerin mimari yapıları açık ve bilinir olmalarına rağmen Adalet Bakanlığı 8 Temmuz 2013 ve 4 Eylül 2013 tarihli iki bilgi edinme başvurumuza da “Ülkemiz genelinde 355/360 ceza infaz kurumu bulunmaktadır. Bu kurumlar çok katlı olmadığından, engellilerin yaşam şartlarına mani bir durum bulunmamaktadır.” şeklinde cevap verebilmiştir.(5)
Hapishanelerin dubleks olması, ortak kullanım alanlarının üst katlarda bulunması ilk göze çarpan eksikliklerdir. Bu temel sorunlar bir yana engelli mahpusların günlük yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlayacak düzenlemeler gereklidir. Adalet Bakanlığı bu güne kadar gerçekleştirdiği düzenlemeleri şöyle açıklanmaktadır:
“Ancak, yeni inşa edilen tüm ceza infaz kurumlarında ( T, L, F gibi 2000'li yıllardan bu yana uygulanan projelerde) özürlülerin kurum içerisindeki mağduriyetlerinin giderilmesi için özürlü mahkum girişinin ceza infaz kurumu ana girişindeki boy turnikelerinin bulunduğu yerdeki göz biyometrisine bağlı 120 cm. genişlikte bir çelik kapı açılarak bu kapıdan özürlü ziyaretçi ve sedye giriş çıkışı gerçekleştirilmektedir. Ayrıca özürlü mahkum koğuşu yapılarak mahal içindeki wc ve duşlar tekerlekli sandalye kullanımına uygun hale getirilmiştir. Ziyaretçi görüşme mahalli ile mahkum koridorlarındaki kapılar da 120 cm. genişlikte yapılarak özürlülerin mağduriyetleri giderilmiştir.”(6)
Kapıların 120 santim olması, girişe ek kapı açılması ve bir koğuşta duş ile tuvaletin tekerlekli sandalyeye uygun hale getirilerek oraya “özürlü koğuşu” adı verilmesi… Bu düzenlemelerin, bu haliyle sadece ortopedik engellileri, daha net bir ifadeyle sadece tekerlekli sandalye kullanan engellileri dikkate aldığı ancak onlar için dahi oldukça yetersiz olduğu açıktır. Tekerlekli sandalye kullanan engelliler için mekanın tek katlı olması (yatakhane ve ortak kullanım alanının aynı katta yer alması), havalandırmaya çıkışın ve havalandırmanın kendisinin engelliler için düzenlenmesi, prizlerin erişilebilir yüksekliğe konulması, hapishane içindeki ortak kullanım alanlarının erişilebilir kılınması, telefonların yüksekliği, ziyaret kabinlerinin erişilebilirliği, ring araçlarının lift veya uygun donanımla erişilebilir kılınması gibi bir çok zaruri düzenleme yapılması gerekmektedir. Kaldı ki söz konusu olan işitme ve görme engelliler olduğunda kabartma zemin, sesli ve ışıklı uyarı sistemi, işaret dili bilen personel gibi birçok farklı donanım ve düzenlemeye ihtiyaç vardır ki bunların sözü dahi edilmemektedir.
Hapishane ziyaretleri Bakanlığın yukarıda gerçekleştirdiğini söylediği düzenlemeleri de yerinde görme ve değerlendirme imkanı sunmuştur. Engelli mahpuslar için yapılan hapishane ziyaretine ikisi protez kullanarak yürüyebilen ikisi ise tekerlekli sandalye kullanan dört yürüme engelli STÖ temsilcisi dekatılmıştır. Tekerlekli sandalye kullanan STÖ temsilcileri Bakanlığın, engelliler için açtığını söylediği boy turnikesinin yanındaki çelik kapıdan geçirilmek istenmiş ancak bu kapının hemen arkasında üst kata çıkan taş merdivenlerin olduğu görülmüştür. Yani kapı işlevsizdir, beton bir merdivene açılmaktadır. Tekerlekli sandalye kullanan STÖ temsilcileri ancak “işçi koğuşu”ndan çağrılan işçi mahpusların kendilerini tekerlekli sandalyeleriyle beraber göğüs hizasına kadar kaldırarak merdiveni aşırtmasıyla hapishaneye girebilmişlerdir.
Açılan kapının işlevsizliğine dair bu tespit, resmi olarak gerçekleştirildiği söylenen düzenleme ve uygulamaların standartlarla ne kadar uyuştuğunu yerinde görmenin önemini göstermektedir.
Gerek hapishanelerin çok katlı mimarisi gerekse de iç mimarideki yetersiz düzenlemeler hapishanelerin engelli mahpuslar için uygun olmadığının göstergeleri olarak görülebilirler.
3- “Hayati öneme haiz” olmadan karşılanmayan ihtiyaçlar.
Engelli mahpusların protezlerden tekerlekli sandalyeye, özel yataktan sandalyede kullanacağı yastığa, kısmi felç durumunda egzersiz yapmasını sağlayacak aletlerden gözlüğe ve işitme cihazına kadar kullanmak zorunda oldukları birçok araç gereç ve cihaz söz konusudur. Çalışma süresince ve çalışma sonrasında da ulaşılabilen engelli mahpusların neredeyse tamamı bu cihazlara erişmekte sorun yaşadıklarını, ya bu ihtiyaçlarının hiç karşılanmadığını ya da verilen cihazların yaşam kalitelerini olumsuz etkileyecek modelde olduğunu beyan etmişlerdir.(7)
4 Eylül 2013 tarihli bilgi edinme başvurumuza verilen 1 Ekim 2013 tarihli cevap, engelli mahpusların bu ihtiyaçlarının giderilmesinde ödeneklere ve “rapor ile belgelenmesi koşulu”na dikkat çekmektedir:
“Mali yıl içinde Genel Müdürlüğümüze tahsis edilen ödenekler nispetinde engelli hükümlü ve tutukluların ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu kapsamda; Rehabilitasyon Merkezlerinde ihtiyaç duyan hasta veya engelli hükümlü-tutuklulara, sırt ya da ayak bölgesi yükselebilen manuel ya da elektrik kumandalı yataklar verilmektedir. Yine doktor raporu ile belgelenmesi koşuluyla; engelli veya hasta hükümlü-tutukluların sağlıkla ilgili malzemeleri (elektrik kumandalı yatak ve ortez-protez gibi.) ödeneği ilgili kuruma tahsis edilmekte ve alımı kurum tarafından gerçekleştirilmektedir.”
Bakanlığın cevabında dikkat çekilen “doktor raporu”nun içeriğine ilişkin bilgi ise hapishane ziyaretleri sırasında edinilmiştir. Bu ziyaretler sırasında, ilgili bir hapishane personeli, ancak “kullanması zaruridir” veya “hayati öneme haizdir” tarzında bir rapor verilmesi halinde engelli mahpusların bu tarz ihtiyaçlarının karşılandığını söylemiştir. Yani “hayati öneme haiz” olmayan ihtiyaçlar karşılanmamaktadır. Oysa ki erişilebilirliğin “hayati öneme haiz” olmanın ötesinde standartlara sahip olduğu aşikardır. Engelli mahpusların ihtiyaçları karşılanırken “hayati önem” gibi oldukça yüksek bir eşik yerine erişilebilirliğin önündeki engellerin kaldırılmasının ölçüt olarak kabullenilmesi gerekmektedir.
4- Çalışmamız, hapishaneler ve engellilik konusunun engelli mahpuslarla sınırlı olarak ele alınamayacağını da göstermiştir.
Engelli avukatlar, engelli ziyaretçiler ve engelli hapishane personeli de söz konusudur ve hapishanelerin avludan itibaren erişilebilirliği engelli mahpuslarla beraber bu grupları da etkilemektedir. Hapishane avlusunun düzensizliği nedeniyle yardım almadan hapishane binasına ve avukat mahalline ulaşamayan engelli avukatlar, duyarlı kapıdan “sürünerek” geçmek zorunda bırakılan engelli ziyaretçiler, hapishane binasının kendileri için erişilebilir olmaması yüzünden otoparkta görevlinin yanında oturtulan engelli personeller de hapishaneler ve engellilik söz konusu olduğunda unutulmamalı ve yapılacak düzenlemeler onları da gözetmelidir.
***
“Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar Projesi” engelli mahpuslar konusunda ancak giriş niteliğinde bir çalışma olarak görülebilir ve yukarıda dile getirilen dört tespit hapishaneler ve erişilebilirlik konusunda ancak ilk sözler olabilir.(8) Bu çalışma, Adalet Bakanlığı’nın, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün söz konusu olan “özel ihtiyaçları olan mahpuslar” olduğunda sayısal verilerden dahi yoksun olduğunu göstermiştir. Bu nedenle gerekli birikime sahip olan engelli dernekleri, kurum ve kuruluşları, STÖ’leri hapishaneler ve erişilebilirlik konusunu da gündemlerine almalı ve her bir engel durumu için kendi standartlarını ortaya koymalı, engelli mahpusların bu ihtiyaçlarının karşılanması için “hak temelli” bir mücadele yürütebilmelidir. Adalet Bakanlığı’nın bugüne değin STÖ’lerin hapishanelere girmesi konusunda yeterince istekli davranmadığı açıktır. Bu duruma rağmen engelli STÖ’leri, hapishanelerde çalışma yapabilmek, atölyeler, seminerler düzenleyebilmek, izleme faaliyeti gerçekleştirebilmek için ısrarcı olabilmelidir. Bu olmadığı sürece gözlerden uzak olan, gözlerden uzak tutulan bu mekanların engelliler için birer “kabus” olmasının önüne geçebilmek mümkün olamayacaktır.(9)
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) çatısı altında “Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar” adıyla bir çalışma gerçekleştirdik. Kasım 2012 ile Kasım 2013 tarihleri arasında bir yıl süren bu çalışma kapsamında sosyal bilimler literatüründe “dezavantajlı gruplar”, “hassas gruplar”, “kırılgan gruplar” olarak da adlandırılan ve “özel ihtiyaçları olan gruplar” olarak adlandırmanın daha doğru olduğunu düşündüğüm gruplardan dördüyle; LGBTİ, yaşlı, yabancı uyruklu ve engelli mahpuslarla ilgilendik.(1)
Çalışmamızın üç aşamadan oluştuğunu söyleyebiliriz. İlk aşamada bir yandan konuya ilişkin verileri toplarken diğer yandan da ilgili sivil toplum örgütleri (STÖ) ile önce birebir sonrasında ise bir araya gelerek toplantılar gerçekleştirdik.(2) Bu toplantıda hem konuyu ilgili STÖ’lerin gündemine taşımaya hem de varsa eğer bu konudaki deneyimlerine vakıf olmaya çalıştık. İkinci aşamada toplantıya katılan STÖ’lerin temsilcilerinin yer aldığı heyetlerle hapishane ziyareti gerçekleştirdik. Bu hapishane ziyaretlerinde amacımız mekan olarak hapishaneyi görebilmek, idareden bilgi alabilmek ve mahpuslarla birebir görüşmeler yapabilmek ve sorunlarını, çözüm önerilerini bizzat onların kelimeleriyle dinleyebilmekti. Ancak Adalet Bakanlığı hapishane ziyaretlerini onaylarken mahpuslarla görüşmemize izin vermedi. Bu yüzden hapishane ziyaretlerinde hapishane idaresinden bilgi almak ve hapishanenin iç mekanını gezebilmekle yetindik.(3) Mahpuslarla görüşememiş olmanın eksikliğini ise mektuplaşarak ve eski mahpuslarla dışarıda görüşerek gidermeye çalıştık. Üçüncü ve son aşamada ise hapishane ziyaretlerinden de edinilen bilgiler ışığında ilgili STÖ’lerle de görüşerek raporları hazırladık.
Çalışma sırasında ve sonrasında, engelli mahpuslara ilişkin gözlemlerimizi ve tespitlerimizi şöyle sıralayabilmek mümkün:
1- Engelli mahpuslar görmezden gelinmektedir.
Aslında sadece engelli mahpuslar değil bütün özel ihtiyacı olan mahpus grupları görmezden gelinmektedir. Bu mahpus gruplarına ilişkin çalışma olmaması bir yana gerekli kriterler oluşturularak sayılarının tespiti dahi gerçekleştirilmemiştir.
Bu durumun en bariz örneğini, Adalet Bakanlığı’nın 8 Temmuz 2013 tarihli bilgi edinme başvurumuza verdiği cevap oluşturmaktadır. Adalet Bakanlığı’na göre Türkiye’deki hapishanelerde sadece 115 engelli tutuklu ve hükümlü bulunmaktadır. Devlet Planlama Teşkilatı koordinatörlüğünde Devlet İstatistik Enstitüsü ile Özürlüler İdaresi Başkanlığınca yürütülen ve 2002 tarihinde açıklanan Türkiye Özürlüler Araştırması’nda Türkiye’deki engellilerin oranının yüzde 12.29 olarak belirtildiği ve buna göre Türkiye’deki her 100 insandan yaklaşık 13’ünün engelli olduğu düşünülürse 115 sayısının gerçeği yansıtmadığı aşikardır. 115 sayısını sorgulamamıza neden olan bir başka veri ise hapishanelerdeki hasta ve ağır hasta mahpusların sayılarıdır. İHD’nin 28 Şubat 2014 tarihinde açıkladığı verilere göre, hapishanelerde kendilerinin tespit edebildiği 620 hasta mahpus bulunmaktadır. Kaldı ki yaşamını yitiren mahpus sayıları da sağlık sorunlarının hapishanelerdeki başlıca problemlerden birisi olduğunu göstermektedir4)
Yıllara Göre Mahpus Ölümleri | |
1997 | 122 |
1998 | 152 |
1999 | 190 |
2000 | 188 |
2001 | 155 |
2002 | 89 |
2003 | 163 |
2004 | 54 |
2005 | 59 |
2006 | 157 |
2007 | 176 |
2008 | 211 |
2009 | 287 |
2010 | 307 |
2011 | 321 |
2012 | 346 |
2013 | 316 |
Bu rakamlar, son 3 yıl içerisinde Türkiye’deki hapishanelerden her hafta en az 6 tabut çıktığını göstermektedir. Tablo bu durumdayken Adalet Bakanlığı’nın 115 sayısı inandırıcılığını yitirmektedir.
Engelli mahpuslara ilişkin politika ve sonuç alıcı çalışmalar yürütülebilmesinin ilk koşulu öncelikle hapishanelerde kaç engelli olduğu ve engel türlerinin ne olduğu bilgisine sahip olabilmekle mümkündür. Bunun olabilmesi için Adalet Bakanlığı’nın veri toplayabilmek için engelliliğin kriterlerinin ne olduğuna dair gerekli bilgilere sahip engelli dernekleri ile iletişime geçmesi (çünkü bakanlık “115 engelli mahpus var” var derken engelliliğe dair kriterlerden yoksun olduğunu ortaya koymaktadır) ve 2002 yılında açıklanan “Türkiye Özürlüler Araştırması”nın bir benzerinin hapishanelerde de yapılabilmesinin önünü açması gerekir.
2- Hapishaneler mimari olarak engellilere uygun değildir.
Türkiye’de 1990’ların ikinci yarısından itibaren inşa edilmeye başlanan D, F, L ve T tipi hapishaneler “oda sistemi”ne dayalı hapishanelerdir ve “dubleks”tirler. Bu tip hapishanelerde tek kişilik birimler hariç diğer “oda”larda üst kat ranzaların bulunduğu yatakhane, alt kat ise banyo/tuvalet, lavabo, masa ve sandalyelerin bulunduğu ortak yaşam alanı olarak tasarlanmıştır. Bu hapishaneler, çok katlı bu mimarileriyle engelli mahpuslar, özellikle de ortopedik ve görme engelli mahpusların açısından erişilebilir değildir.
1990’lar öncesi inşa edilen hapishaneler ise koğuş sistemine dayalı olsalar dahi ortak kullanım alanlarının (atölyeler, kurslar, konferans salonu vb.) önemli bir kısmı iki katlı hapishanenin üst katında bulunması ve mahpusların kullanabileceği asansör ve diğer donanımlardan yoksun olması yüzünden engelli mahpuslar için uygun değildir.
Hapishanelerin mimari yapıları açık ve bilinir olmalarına rağmen Adalet Bakanlığı 8 Temmuz 2013 ve 4 Eylül 2013 tarihli iki bilgi edinme başvurumuza da “Ülkemiz genelinde 355/360 ceza infaz kurumu bulunmaktadır. Bu kurumlar çok katlı olmadığından, engellilerin yaşam şartlarına mani bir durum bulunmamaktadır.” şeklinde cevap verebilmiştir.(5)
Hapishanelerin dubleks olması, ortak kullanım alanlarının üst katlarda bulunması ilk göze çarpan eksikliklerdir. Bu temel sorunlar bir yana engelli mahpusların günlük yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlayacak düzenlemeler gereklidir. Adalet Bakanlığı bu güne kadar gerçekleştirdiği düzenlemeleri şöyle açıklanmaktadır:
“Ancak, yeni inşa edilen tüm ceza infaz kurumlarında ( T, L, F gibi 2000'li yıllardan bu yana uygulanan projelerde) özürlülerin kurum içerisindeki mağduriyetlerinin giderilmesi için özürlü mahkum girişinin ceza infaz kurumu ana girişindeki boy turnikelerinin bulunduğu yerdeki göz biyometrisine bağlı 120 cm. genişlikte bir çelik kapı açılarak bu kapıdan özürlü ziyaretçi ve sedye giriş çıkışı gerçekleştirilmektedir. Ayrıca özürlü mahkum koğuşu yapılarak mahal içindeki wc ve duşlar tekerlekli sandalye kullanımına uygun hale getirilmiştir. Ziyaretçi görüşme mahalli ile mahkum koridorlarındaki kapılar da 120 cm. genişlikte yapılarak özürlülerin mağduriyetleri giderilmiştir.”(6)
Kapıların 120 santim olması, girişe ek kapı açılması ve bir koğuşta duş ile tuvaletin tekerlekli sandalyeye uygun hale getirilerek oraya “özürlü koğuşu” adı verilmesi… Bu düzenlemelerin, bu haliyle sadece ortopedik engellileri, daha net bir ifadeyle sadece tekerlekli sandalye kullanan engellileri dikkate aldığı ancak onlar için dahi oldukça yetersiz olduğu açıktır. Tekerlekli sandalye kullanan engelliler için mekanın tek katlı olması (yatakhane ve ortak kullanım alanının aynı katta yer alması), havalandırmaya çıkışın ve havalandırmanın kendisinin engelliler için düzenlenmesi, prizlerin erişilebilir yüksekliğe konulması, hapishane içindeki ortak kullanım alanlarının erişilebilir kılınması, telefonların yüksekliği, ziyaret kabinlerinin erişilebilirliği, ring araçlarının lift veya uygun donanımla erişilebilir kılınması gibi bir çok zaruri düzenleme yapılması gerekmektedir. Kaldı ki söz konusu olan işitme ve görme engelliler olduğunda kabartma zemin, sesli ve ışıklı uyarı sistemi, işaret dili bilen personel gibi birçok farklı donanım ve düzenlemeye ihtiyaç vardır ki bunların sözü dahi edilmemektedir.
Hapishane ziyaretleri Bakanlığın yukarıda gerçekleştirdiğini söylediği düzenlemeleri de yerinde görme ve değerlendirme imkanı sunmuştur. Engelli mahpuslar için yapılan hapishane ziyaretine ikisi protez kullanarak yürüyebilen ikisi ise tekerlekli sandalye kullanan dört yürüme engelli STÖ temsilcisi dekatılmıştır. Tekerlekli sandalye kullanan STÖ temsilcileri Bakanlığın, engelliler için açtığını söylediği boy turnikesinin yanındaki çelik kapıdan geçirilmek istenmiş ancak bu kapının hemen arkasında üst kata çıkan taş merdivenlerin olduğu görülmüştür. Yani kapı işlevsizdir, beton bir merdivene açılmaktadır. Tekerlekli sandalye kullanan STÖ temsilcileri ancak “işçi koğuşu”ndan çağrılan işçi mahpusların kendilerini tekerlekli sandalyeleriyle beraber göğüs hizasına kadar kaldırarak merdiveni aşırtmasıyla hapishaneye girebilmişlerdir.
Açılan kapının işlevsizliğine dair bu tespit, resmi olarak gerçekleştirildiği söylenen düzenleme ve uygulamaların standartlarla ne kadar uyuştuğunu yerinde görmenin önemini göstermektedir.
Gerek hapishanelerin çok katlı mimarisi gerekse de iç mimarideki yetersiz düzenlemeler hapishanelerin engelli mahpuslar için uygun olmadığının göstergeleri olarak görülebilirler.
3- “Hayati öneme haiz” olmadan karşılanmayan ihtiyaçlar.
Engelli mahpusların protezlerden tekerlekli sandalyeye, özel yataktan sandalyede kullanacağı yastığa, kısmi felç durumunda egzersiz yapmasını sağlayacak aletlerden gözlüğe ve işitme cihazına kadar kullanmak zorunda oldukları birçok araç gereç ve cihaz söz konusudur. Çalışma süresince ve çalışma sonrasında da ulaşılabilen engelli mahpusların neredeyse tamamı bu cihazlara erişmekte sorun yaşadıklarını, ya bu ihtiyaçlarının hiç karşılanmadığını ya da verilen cihazların yaşam kalitelerini olumsuz etkileyecek modelde olduğunu beyan etmişlerdir.(7)
4 Eylül 2013 tarihli bilgi edinme başvurumuza verilen 1 Ekim 2013 tarihli cevap, engelli mahpusların bu ihtiyaçlarının giderilmesinde ödeneklere ve “rapor ile belgelenmesi koşulu”na dikkat çekmektedir:
“Mali yıl içinde Genel Müdürlüğümüze tahsis edilen ödenekler nispetinde engelli hükümlü ve tutukluların ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu kapsamda; Rehabilitasyon Merkezlerinde ihtiyaç duyan hasta veya engelli hükümlü-tutuklulara, sırt ya da ayak bölgesi yükselebilen manuel ya da elektrik kumandalı yataklar verilmektedir. Yine doktor raporu ile belgelenmesi koşuluyla; engelli veya hasta hükümlü-tutukluların sağlıkla ilgili malzemeleri (elektrik kumandalı yatak ve ortez-protez gibi.) ödeneği ilgili kuruma tahsis edilmekte ve alımı kurum tarafından gerçekleştirilmektedir.”
Bakanlığın cevabında dikkat çekilen “doktor raporu”nun içeriğine ilişkin bilgi ise hapishane ziyaretleri sırasında edinilmiştir. Bu ziyaretler sırasında, ilgili bir hapishane personeli, ancak “kullanması zaruridir” veya “hayati öneme haizdir” tarzında bir rapor verilmesi halinde engelli mahpusların bu tarz ihtiyaçlarının karşılandığını söylemiştir. Yani “hayati öneme haiz” olmayan ihtiyaçlar karşılanmamaktadır. Oysa ki erişilebilirliğin “hayati öneme haiz” olmanın ötesinde standartlara sahip olduğu aşikardır. Engelli mahpusların ihtiyaçları karşılanırken “hayati önem” gibi oldukça yüksek bir eşik yerine erişilebilirliğin önündeki engellerin kaldırılmasının ölçüt olarak kabullenilmesi gerekmektedir.
4- Çalışmamız, hapishaneler ve engellilik konusunun engelli mahpuslarla sınırlı olarak ele alınamayacağını da göstermiştir.
Engelli avukatlar, engelli ziyaretçiler ve engelli hapishane personeli de söz konusudur ve hapishanelerin avludan itibaren erişilebilirliği engelli mahpuslarla beraber bu grupları da etkilemektedir. Hapishane avlusunun düzensizliği nedeniyle yardım almadan hapishane binasına ve avukat mahalline ulaşamayan engelli avukatlar, duyarlı kapıdan “sürünerek” geçmek zorunda bırakılan engelli ziyaretçiler, hapishane binasının kendileri için erişilebilir olmaması yüzünden otoparkta görevlinin yanında oturtulan engelli personeller de hapishaneler ve engellilik söz konusu olduğunda unutulmamalı ve yapılacak düzenlemeler onları da gözetmelidir.
***
“Özel İhtiyaçları Olan Mahpuslar Projesi” engelli mahpuslar konusunda ancak giriş niteliğinde bir çalışma olarak görülebilir ve yukarıda dile getirilen dört tespit hapishaneler ve erişilebilirlik konusunda ancak ilk sözler olabilir.(8) Bu çalışma, Adalet Bakanlığı’nın, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün söz konusu olan “özel ihtiyaçları olan mahpuslar” olduğunda sayısal verilerden dahi yoksun olduğunu göstermiştir. Bu nedenle gerekli birikime sahip olan engelli dernekleri, kurum ve kuruluşları, STÖ’leri hapishaneler ve erişilebilirlik konusunu da gündemlerine almalı ve her bir engel durumu için kendi standartlarını ortaya koymalı, engelli mahpusların bu ihtiyaçlarının karşılanması için “hak temelli” bir mücadele yürütebilmelidir. Adalet Bakanlığı’nın bugüne değin STÖ’lerin hapishanelere girmesi konusunda yeterince istekli davranmadığı açıktır. Bu duruma rağmen engelli STÖ’leri, hapishanelerde çalışma yapabilmek, atölyeler, seminerler düzenleyebilmek, izleme faaliyeti gerçekleştirebilmek için ısrarcı olabilmelidir. Bu olmadığı sürece gözlerden uzak olan, gözlerden uzak tutulan bu mekanların engelliler için birer “kabus” olmasının önüne geçebilmek mümkün olamayacaktır.(9)