Karaköy semtinde bir işimiz olduğu için hanımla önce Karaköy’e, akabinde de Eminönü’ne gittik evvelsi gün. Hem eve uzak olmalarından ötürü, hem de o taraflarda işim olmadığından bu iki muhite çok uzun zamandan bu yana gitmediğim için özellikle Eminönü’nün o tarihi kokusunu içime çekip durdum. Öğlen ancak vardık Karaköy’e ve oradaki işlerimizi kısmen bitirdikten sonra hemen Eminönü’ne geçip orada sallandık. Yeni Cami sevdiğim bir camidir, çiniler güzeldir. Öğleni orada eda edip Turhan Sultan haziresini gezdik. Gezdik diyorum ama gezemiyorsunuz çünkü içeride seksen küsur yatan olmasına rağmen sadece öndeki sandukaları görebiliyorsunuz, yan yolları her iki taraftan da kapatmışlar. Hafız Mustafa’da birer kahve içip bir tabak profiterolu hanımla paylaştık ve 400 liraya yakın hesap ödedi hanım zira “ısmarlayacağım” diye kendisi kaşındı. Mısır Çarşısı’ndan da alacaklarımızı aldıktan sonra tekrar arabayı park ettiğim Karaköy’e dönüp ikindiyi de Arap Camisinde eda ettik. Arap Camisi İstanbul’daki en eski camidir. İçinde bir adet de sahabe kabri vardır. Vakit biraz sıkışık olduğundan resim çekemeden hemen çıktık o nedenle arzu eden bu caminin resimlerine internetten bakabilir. Karaköy semtinde sahabe kabirlerinin bulunduğu bir diğer cami de Yeraltı Camisidir.
Kırk yılın başında evden hazır çıkmışken ver elini Boğaz dedik ve Karaköy-Kabataş-Bebek-Emirgan rotasını izleyerek doğruca karnımızın guruldamaya başladığı Emirgan’da mola verdik. Çok güzel bir çay bahçesi var idi ama orası da yıkılmış Sütiş mekânı olmuş ve fiyatlar el de yakıyor, cep de yakıyor, göz de yakıyor. Şekerden ötürü bir şeyler atıştırmam gerektiği için mecburen daldık içeriye kazık yemeye. Yarımşar döner dürüm ile yarımşar kaymaklı ekmek kadayıfı yedik ayıptır söylemesi, bir çay ve bir de su. Gelen hesabı söylemeyeyim zira dersiniz ki “Fatih Bey’e miras kalmış.” 690 lira hesap geldi. Arabada genelde böyle durumlar için hem tatlı hem de tuzlu bir şeyler bulundururum ama bitmiş, yerine de yenlerini koymamışım. 690 lira kazığı yiyince aklımız başımıza geldi. Hemen orada bulunan Emirgan Hamid-i Evvel Camisinde akşam namazımızı eda ettikten sonra yediğimiz kazığı biraz eritmek için sahilde kısa bir yürüyüş yaptık. Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılan bu farklı cami benim çok hoşuma gitti ve iki tane resim çektim içeriden, onları ekliyorum. Geniş bir avlusu var, cami kapısının karşısında da yine Abdülhamid Han tarafından yaptırılan çeşme bulunuyor ama akan su Terkos Suyu. Oraya yakışan su Hamidiye suyu ama yine de suyun aktığına şükretmek gerek.
Yahu arkadaş biz kırk yılın başında çıktık dışarı ve kazığı yedik oturduk. Millet ise hep dışarda. Vallahi Billahi Karaköy’den itibaren Sarıyer’e kadar uzanan boğaz boyunca/sahil şeridinde bütün mekânlar hafta içi olmasına rağmen ağzına kadar insan dolu. Millet nereden buluyor bu kadar parayı anlamıyorum. Millet aç aç.
Tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar için Yeni Cami’ye girmek çok zor, imkansız gibi bir şey zira çok sayıda basamak var.
Arap Camisinin avlusuna giriş çok güzel, dümdüz. Avludan camiye giriş için de bir iki basamaklı merdiven var.
Emirgan Hamid-i Evvel Camisinin avlusuna ve içine giriş için ikişer üçer basamaklı merdivenleri aşma gerek. Yardımla bu iş sıkıntı çıkartmayabilir.
Tuvalet işine gelirsek. Emirgan Hamid-i Evvel Camisindeki tuvaleti kullanmadım ama bizlere uygun olabileceğini sanmıyorum.
Arap Camisinin tuvalet kapısında idi sanırım bir rampa var ama göstermelik bir rampa dersem nasıl olduğunu anlarsınız. Ayrıca içeride bize uygun bir wc var mı bilmiyorum.
Yeni Cami ise bir facia. Tam karşısında çok güzel bir wc var idi. 20-25 metrelik yürüyen rampa ile insanlar inip çıkıyordu rahatlıkla. İçerisi tertemiz idi. Şimdi o rampa var ama artık çalışmadığı için insanlar yokuş inip çıkıyor. Tekerlekli iskemle kullanan arkadaş çıkarken zorlanır. İçerisi leş gibi. Eskiden bal-dök-yala dedikleri gibi tertemiz idi. Sanırım bizlere ait bir wc vardır ancak açıkçası dikkat etmedim o pisliği görünce. Eskiden Büyükşehir Belediyesi işletiyordu şimdi Fatih Belediyesi. İçine etmişler yani o güzel ve temiz tuvaletin.
Emirgan’daki moladan sonra Sarıyer’e gidip oradan döndük ve Maslak, Kemerburgaz, Çatalca yolundan eve geldik.
Ama yorgunluktan pestilimiz çıktı diyebilirim.
Kırk yılın başında evden hazır çıkmışken ver elini Boğaz dedik ve Karaköy-Kabataş-Bebek-Emirgan rotasını izleyerek doğruca karnımızın guruldamaya başladığı Emirgan’da mola verdik. Çok güzel bir çay bahçesi var idi ama orası da yıkılmış Sütiş mekânı olmuş ve fiyatlar el de yakıyor, cep de yakıyor, göz de yakıyor. Şekerden ötürü bir şeyler atıştırmam gerektiği için mecburen daldık içeriye kazık yemeye. Yarımşar döner dürüm ile yarımşar kaymaklı ekmek kadayıfı yedik ayıptır söylemesi, bir çay ve bir de su. Gelen hesabı söylemeyeyim zira dersiniz ki “Fatih Bey’e miras kalmış.” 690 lira hesap geldi. Arabada genelde böyle durumlar için hem tatlı hem de tuzlu bir şeyler bulundururum ama bitmiş, yerine de yenlerini koymamışım. 690 lira kazığı yiyince aklımız başımıza geldi. Hemen orada bulunan Emirgan Hamid-i Evvel Camisinde akşam namazımızı eda ettikten sonra yediğimiz kazığı biraz eritmek için sahilde kısa bir yürüyüş yaptık. Sultan Abdülhamid tarafından yaptırılan bu farklı cami benim çok hoşuma gitti ve iki tane resim çektim içeriden, onları ekliyorum. Geniş bir avlusu var, cami kapısının karşısında da yine Abdülhamid Han tarafından yaptırılan çeşme bulunuyor ama akan su Terkos Suyu. Oraya yakışan su Hamidiye suyu ama yine de suyun aktığına şükretmek gerek.
Yahu arkadaş biz kırk yılın başında çıktık dışarı ve kazığı yedik oturduk. Millet ise hep dışarda. Vallahi Billahi Karaköy’den itibaren Sarıyer’e kadar uzanan boğaz boyunca/sahil şeridinde bütün mekânlar hafta içi olmasına rağmen ağzına kadar insan dolu. Millet nereden buluyor bu kadar parayı anlamıyorum. Millet aç aç.
Tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar için Yeni Cami’ye girmek çok zor, imkansız gibi bir şey zira çok sayıda basamak var.
Arap Camisinin avlusuna giriş çok güzel, dümdüz. Avludan camiye giriş için de bir iki basamaklı merdiven var.
Emirgan Hamid-i Evvel Camisinin avlusuna ve içine giriş için ikişer üçer basamaklı merdivenleri aşma gerek. Yardımla bu iş sıkıntı çıkartmayabilir.
Tuvalet işine gelirsek. Emirgan Hamid-i Evvel Camisindeki tuvaleti kullanmadım ama bizlere uygun olabileceğini sanmıyorum.
Arap Camisinin tuvalet kapısında idi sanırım bir rampa var ama göstermelik bir rampa dersem nasıl olduğunu anlarsınız. Ayrıca içeride bize uygun bir wc var mı bilmiyorum.
Yeni Cami ise bir facia. Tam karşısında çok güzel bir wc var idi. 20-25 metrelik yürüyen rampa ile insanlar inip çıkıyordu rahatlıkla. İçerisi tertemiz idi. Şimdi o rampa var ama artık çalışmadığı için insanlar yokuş inip çıkıyor. Tekerlekli iskemle kullanan arkadaş çıkarken zorlanır. İçerisi leş gibi. Eskiden bal-dök-yala dedikleri gibi tertemiz idi. Sanırım bizlere ait bir wc vardır ancak açıkçası dikkat etmedim o pisliği görünce. Eskiden Büyükşehir Belediyesi işletiyordu şimdi Fatih Belediyesi. İçine etmişler yani o güzel ve temiz tuvaletin.
Emirgan’daki moladan sonra Sarıyer’e gidip oradan döndük ve Maslak, Kemerburgaz, Çatalca yolundan eve geldik.
Ama yorgunluktan pestilimiz çıktı diyebilirim.