Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.
Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.
DERNEKLERİMİZ VE KATILIMCI DEMOKRASİ
Halil Köseler
Belirli amaçlar etrafında demokratik baskı grubu olarak topluma ve devlete sesini duyurmak, üyelerinin hak ve çıkarlarını koruyarak sorunlarına çözüm bulmak üzere kurulmuş dernekler birer sivil toplum örgütleridir.
Dernekler birbirini etkileyen ve birbirinden etkilenen üyelerden oluşur. Her derneğin kendine özgü bir kimliği vardır. Bu kimliğin ortaya çıkmasını sağlayan en Önemli faktör ise derneği oluşturan üyelerdir. Her üye, farklı, bilgi ve yetenekleri, farklı ilgi alanlarıyla, farklı siyasi eğilimleriyle o derneğin zengin insan kaynaklarını oluşturur. Bir dernek, üyeleri ne kadar farklı birikim ve eğilimlere sahipse o ölçüde daha güçlüdür. Ruhsal, sosyal, kültürel ve siyasal birikimleriyle farklı olan üyeler üyesi oldukları derneğe de farklı fikirler, değerler, perspektifler sunarak dernek çalışmalarına büyük bir ivme kazandırırlar. Bu nedenle farklılıklar bir korku ve endişe kaynağı değil, güçlülük ve zenginlik kaynağı olarak görülmelidir. Her üye birbirinden bir şeyler öğrenirken dernek aynı anda bunların hepsinden yararlanır. Bir dernekte Farklı özelliklere sahip üyelerin varlığı, ayrı, ayrı nehirlerin aynı denize dökülmesi gibi değerlendirilmelidir.
Üyeler daha çok, uyulması istenen mecburiyetlerle değil, bilgi ve yeteneklerini kullanmak üzere verilen fırsatlarla motive edilmelidir. Dernekte her üye potansiyel bir yönetici, bir lider olarak görülmelidir. Her üyenin dernek yararına sunmak üzere az ya da çok bir katkısı olabileceği düşünülmelidir. Örneğin bazı üyeler, Bir projenin parasal kaynaklarını bulmakta, bazı üyeler projeyi uygulamaya koymakta, bazıları güzel yazı yazmakta, bazıları güzel konuşmakta, bazıları sosyal etkinlikleri organize etmekte yetenekli olabilirler. Bütün üyeler, ortak çalışmalar ve fedakârlıklar için inandırıcı nedenlere, somut hedeflere ve yeterli psikolojik motivasyona sahip oldukları sürece dernek faaliyetlerine daha etkin olarak katılırlar. Başkalarına yapılabilecek en büyük iyilik, kendi zenginliklerimizi onlarla paylaşmak değil, onların kendi zenginliklerini keşfetmelerini ve geliştirmelerini sağlamaktır.
Üyeler ilk başlarda, derneğin amaçlarının , kendi hak ve sorumluluklarının neler olduğunu bilmeyebilirler. Bu gibi eksikliklerin giderilmesi planlı ve sürekli eğitim çalışmalarıyla sağlanmalıdır. Dernek yönetimleri, üyelerin istediği her soruyu sorabileceği, istediği her şeyi öğrenebileceği, istediği her fikri açıklayabileceği, demokratik bir ortam oluşturarak, onları tatmin edici her türlü açıklamalar yapmaktan kaçınmamalıdırlar. Böyle bir sürecin yaşanması engellendiği takdirde, üyelerin sorunlarla nasıl başa çıkabilecekleri konusunda gerekli bilgi ve deneyimlere sahip olma olanakları da engellenmiş olur. Bilinçli bir kitle yaratmak bilinçli bir üye yaratmakla başlar. Bir üye, "dernek benim için ne yapıyor sorusunu sorma hakkına sahip olduğu kadar, ben dernek için ne yapıyorum sorusuna da cevap vermek zorundadır. Her dernek üyesinin seyirci üye olmaktan çıkıp katılımcı üye olması halinde, sorunlar çok daha kolay çözülecektir. Her sorundan şikâyetçi olan ve çözümü hep başkalarından bekleyen insan, bir mum yakmak yerine sürekli karanlığa küfretmeyi sürdüren bir insana benzer. Karamsar insan, her olanaktaki engelleri, iyimser insan ise her engeldeki olanakları görür.
Derneklerimizin; haklarına sahip çıkan, sorumluluklarına da yerine getiren üyelere ihtiyacı vardır. Demokrasinin vaz geçilmez bir parçası olan oy kullanmak, bir üye için hem önemli bir hak, hem de önemli bir sorumluluktur. Bir kişinin oyu o kişinin sesi demektir. Oy kullanmayan kişinin sesini de hiç kimse duyamayacaktır. Oy kullanmak, kendimizin ve diğer özürlülerin geleceğini etkileyen kararların oluşumuna, bilgili ve deneyimli yönetici kadroların seçilmesine katkıda bulunmak demektir. Oy kullanmayan kişi, kendisini ve toplumu etkileyen bütün oluşumlar karşısında sessiz kalmayı tercih eden bir insana benzer. Tarih, bazı önemli dönüşümleri sağlayan kararların, sadece bir veya iki oy farkıyla alındığını gösteren çeşitli örneklerle doludur.
Demokrasi, toplumun yararını esas almak suretiyle, herkesin arzularına ve tepkilerine aklına ve bilgisine, vicdanına ve iradesine hiçbir engel ve baskı uygulanmadan özgür düşünce ve ifadeleriyle, oylarıyla karar alma süreçlerine katılabilmesini sağlayacak sosyal, fiziksel, psikolojik koşullardan oluşan bir sistemdir. Demokrasi, bireyler için koşulların eşitliğini değil, fırsatların eşitliğini garanti eder.
Dernek yaşamında, bütün Sorunları parmak hesabına dayalı oylamalarla çözmek, arkasındaki çoğunluk oylarına güvenerek, bunu diğerleri üzerinde sürekli bir baskı unsuru olarak kullanmak, örgüt içi ayrışmaları arttıran önemli nedenlerden biridir. Günümüzde sorunların çözümünde uygulanan en etkili yöntem katılımcı demokrasidir. Üyeler arasında Katılımcı ruhun oluşmasında, uygulanan seçim sisteminin de önemli bir rolü vardır.
Üye sayısı bakımından büyük olan kör derneklerinde, çoğunluğa dayalı seçim sistemi ve mutlak listecilik anlayışının, katılımcı demokrasiyi zayıflattığı görülmektedir. Bir derneğin genel merkezini ele alalım. Genel kurulu yasama, yönetim kurulunu, yürütme, denetleme ve onur kurulunu yargı olarak düşünelim.
Şu anda Uygulanan seçim sistemi sonucu, bazı derneklerde, yasama, yürütme ve yargı organlarında yer alan kişilerin hepsinin de tek bir anlayışın taraftarlarından oluştuğunu görmekteyiz. Örneğin, Yönetim kurulu, denetleme kurulu, onur kurulu, federasyon delegeleri gibi birimlere ait adayların hepsi de aynı listede seçilmekte ve aynı düşünceyi destekleyen kişilerden oluşmaktadır. Bu sisteme göre, oy kullanan üyelerin, seçeceği kişilere, bilgi ve yeteneklerine göre, derneğe yapmış oldukları katkılara göre değerlendirerek oy verme olanakları yoktur. Kendi oyundan başka bir tek oy bile alamayacak olan ve dernek çalışmalarıyla hiçbir ilgisi bulunmayan bazı yetersiz kişiler böyle bir listede yer aldıkları için yüzlerce oy almış gibi seçilmiş sayılırlar ve aldıkları bu oylarla övünürler. Çoğunluğa dayalı seçim sistemine göre, herhangi bir liste diğerlerinden bir oy bile fazla alsa derneğin bütün organlarına ve birimlerine tek başına sadece o listedeki isimler seçilmiş olur. Yüzde kırk dokuz oy alan diğer listedeki isimler ise, hiç bir yere seçilemezler. Hatta, belli bir süre sonra, bu sistemin kaçınılmaz sonucu olarak, seçimlerde, farklı düşünceye sahip kişilerden oluşan ikinci bir listenin çıkması da söz konusu olamaz hale gelir.
Böyle bir dernekte katılımcı bir demokrasinin varlığından söz edemeyiz. Kendi içinde yapılan Denetimlerin ve yargılamaların tarafsız olacağını düşünemeyiz. Örneğin, onur kurulu; seçimlerin kazanılmasında, listenin oluşumunda belirleyici rolü olan bir yönetici hakkındaki şikâyetler karşısında tarafsız karar veremez. Onu himaye edici bir tavır sergiler. Yöneticilerin istemediği üyeleri ise, hiç tereddüt etmeden ve hiç bekletmeden haksız yere dernekten ihraç eder. Seçim sistemi nedeniyle dernek içerisinde Güçlü bir muhalefet olmadığından, Denetleme kurulu, ciddi eksiklikleri olan bir yönetim hakkında kendi taraftarları olması nedeniyle hiçbir işlem yapmaz. Bunlar, geçmişte ve bugün bizzat yaşayarak tanık olduğumuz olaylardır. Bazı istisna olumlu örnekler ise, bu düşüncemizin yanlış olduğunu kanıtlamaz. Çünkü, istisnalar kaideyi bozmaz.
Bir dernekte, nisbi temsile dayalı seçim sistemi uygulandığında, üyelerin dernekle bağları güçlenir ve katılımcı bir üye potansiyeli oluşmaya başlar. Olumsuzluklar önemli ölçüde azalır. Özürlülere zarar veren yanlış zihniyete sahip yönetimlerin iktidarları bu kadar uzun sürmez. Çünkü, bu sistemde, seçime birden fazla liste katılır ve her liste aldığı oy oranında dernek organlarına kendi adaylarını sokabilir. Bağımsız olarak giren adaylar da aynı olanaklara sahip olurlar. Nisbi temsil sistemine karşı çıkanlar bu sistemin derneklerin bölünmesine yol açacağını iddia edebilirler. Ancak, bu doğru bir iddia değildir. Çünkü, bölünmeye yol açan asıl sistem, seçimlerde üyelerin yüzde kırk dokuzunun dernek organlarında temsil edilmesini önleyen çoğunluk sistemidir.
Bütün bu ve başka nedenlerle; derneklerimizde, demokrasinin, başarının, dürüstlüğün, katılımcılığın güçlenmesini isteyenleri, nisbi temsil seçim sisteminin uygulanmasını savunmaya ve buna katkıda bulunmaya çağırıyorum.
BATUHAN' Alıntı:BENİM DERNEKLER KONUSUNDA FİKRİM: BELKI AMİYANE BİR TABİR OLACAK AMA BAL TUTAN PARMAĞINI YALARMIŞ ŞEKLİNDE
Gel gör ki mevcut dernekler; bırakın bireyleri kendi çatısı altında toplamayı, çatısı altında kendiliğinden oluşan birlikteliği bile dağıtma gayretindeymiş gibi bir görüntü arzetmektedir. Ben, bireysel olarak "engellilerin topluma faydalı, üretken ve tuttuğunu koparacak kadar manevi bir güce sahip olduklarını; ancak mevcut yapının önümüzde bir engel teşkil ettiğini"savunurken; dernekler "milenyum dilenciliği" dalında ihtisas yapmış yöneticilerle bu düşüncelerimi(zi) eritmek için var gücüyle çalışmaktadır.