bundan yaklashik besh yil önce abimlerin üst katina dört-besh yashinda oglu olan üc kishilik bi aile tashindi... ilk zamanlarda, kapida veya merdivenlerde karshilashtigimizda yüzünde acaip yaramaz ve tatli bi ifadeyle beni süzüodu yan yan ufaklik... bi deyneklerime bakiodu, bi gözlerime, bi basamaklarla bash edishime (veya disharda, kapinin önünde karshilashmishsak; yürüyüshüme) ve tekrar deyneklerime - gözler fildir fildir... e, ben de onun o sheker halini süzüodum tabe, icime ceke ceke
(cocukcazi bozmayayim diye elimden geldigi kadar ciddi durmaya calishiodum ama yakalayip mincik mincik minciklamamak icin kendimi tutmamin artik bi ishkence haline geldigi anlar da olmadi degil hane )...
yine bi seferinde, ben kaplumbaga hiziyla basamaklari inerken o da annesiyle iniodu üst kattan... kadin selam verip solladi beni... bizimki iyice yavashladi, süzmeye bashladi gene ince ince... durdum, beni gecmesini teklif ettim... kafasini iki yana sallayarak gecmek istemedigini belli etti... benimle ayni basamaga geldi, biraz zorlanarak da olsa yanyana devam ettik inmeye... "
shimdi bishiler olucak ama du bakalim nolucak" diye geciriodum ki icimden; bi hamleyle önüme atlayiverdi - yolumu kesti, minik eshkiya
...
gözlerini kocaman kocaman ayirarak,
"bilio musun, felix'in de böyle yürüme deynekleri var ama seninkiler kadar güzel degil" dedi...
"niye ki, onunkiler nasil ki?" diye sordum...
"sadece mavi - seninkiler gibi rengarenk degil" dedi...
"hmm, evet, ben de cok begeniorum deyneklerimi" diye hava attim biraz...
"bunlar kizlar icin mi ki?" diye sordu...
"sanmiorum, oglanlar da kullanabilir bence - neden kullanamasin ki?!" dedim ve koyu bi muabbetin yolunu tuttuk
... öyle ki, bi müddet sonra ayakta durmaktan yoruldum, basamaklara oturup devam ettik konushmaya... annesi sabirla beklio ashagida...
felix'in kim oldugunu sordum, gittigi anaokulunda kendi gurubunda bi cocuk oldugunu ve ayni zamanda da en iyi arkadashi oldugunu ögrendim... ayrica, bashka bi arkadashinin da tekerlekli sandalyesi oldugunu anlatti heyecanla
... benim de arabamin bagajinda bulundurdugum ve ihtiyac duydugumda ya da canim istediginde cikartip kullandigim bi tekerlekli sandalyemin oldugunu ve istiosa bashka bi firsatta cikartip ona gösterebilicemi söyledigimde yüzündeki ifade, yeni bi dost kazandigim hissini uyandirdi icimde
...
konushmamizin gidishatina en ufak bi burun sokma girishiminde bulunmadan, hem oglunu gözden tamamen kacirmicak hem de tatli sohbetimize saygiyi koricak bi mesafede sabirla beklemesinden dolayi kendisini takdir ettigim
(eh, ilk defa karshilashiodum - ya dogru düzgün konushma firsati bile vermeden, kendi kafasindaki sacmaliklarla bilir bilmez konusharak cocugunu bilgilendirmeye calishan ya da cocugunun verdigi "rahatsizliktan" dolayi mahcup bi shekilde özür dileyerek uzaklashan velilere alishiktim daha cok ) annesiyle daha sonralari konushma firsati buldum...
ayaginin dibinde bircok anaokulu bulunmasina ragmen gayet uzakta sayilan ve (bedensel\zihinsel) sakat, saglam ve farkli uyruklu cocuklarin da bulunmasina özen gösteren, "rengarenk" bi anaokulunu secmish ogluna... ve anladigim kadariyla, koca kalpliliginden dolayi sakat cocuklarin topluma dahil edilmesini, kaynashtirilmasini - kisacasi, shu meshur entegrasyon safsatasini - desteklemek icin falan degil, kendi oglu icin - malesef - biraz az bulunan cok güzel bi shans oldugunu düshündügü icin secmish o anaokulunu... eh, niye sakliym; sevdim o kadinin egoistligini
...
***
Madem öyle, engellilerin kullandıkları araç-gereci de, en azından zihinsel ve ruhsal açıdan, herkesin kullanımına açmak gerektiğini düşünüyorum.
erkek arkadashimin minik kizi (bu yil okula bashlicak) benimle tanishtigindan bu yana noel bayramlarinda kendisi icin tekerlekli sandalye istiomush noel babadan
...