andante' Alıntı:
… Gelişimlerinde katkım oldu mu?
Aaa evet, yaptığım herşey onları değiştirmek için değil, geliştirmek içindi zaten.
Aslında burada, "değiş(tir)mek"ten "geliş(tir)me"yi kastetiğimi, arada ufak bir nüans farkı olduğunu, 2005'in sonlarıyla, 2006'nın başlarında yazdığım köşe yazılarında bu konuyu uzun uzun tartıştığımızı, sen de biliyorsun. Yani "anladın sen onu"
andante' Alıntı:
…
Örneğin;
Derse ilk girdiğimde benimle ilk kez tanışan öğrencilere; " Size bir şey öğretmek için burda değilim " diye başlayan bir cümlem vardır. Garip garip bakar tabii öğrenciler bana "ne diyor ya bu kadın "şeklindeki bir ifadeyle.
Gerçekten bir şey öğretmek için orada değilimdir. Öğrenmenin bireysel bir olgu olduğunu asla unutmayanlardanım. Kimseye bir şey öğretemezsin sevgili babenciğim. Kişi ancak isterse öğrenir. Ve öğrenmek için bir sürü alternatife sahiptir ve ben de bu alternatiflerden sadece bir tanesiyimdir.
Sen orada kelimelerle oynayıp, felsefenin "F"sinden haberleri olmayan minnacık beyinlere Ultra-Süper Nietzsche (USN) girişi yaparsan, garip garip bakmalarına şükretmen lazım. :twisted: E.. pedagoji diye bir bilim var di mi? Kime, neyi, ne zaman, nasıl öğreteceğini öğreten bilim.. Merdivenin birinci basamağından, onuncu basamağına birden çıkılmıyor. O yüzden senin o "USN girişi"n "garip bakışlar" gibi bir tepki görüyor.
Genel kabul gören bazı kavramları değişik ya da tam tersi anlamlarla ele almayı Niçevari filozoflara bırakalım. Yaşam, sadece "felsefe" değil çünkü.
Aydının/öğretmenin görevi: Öğretmektir, Sevgili öğretmenim.
Adı üstünde yahu
Öğrenmeyi öğretmek, "öğrenmek isteme"yi öğretmek, "öğrenmek için bir sürü alternatife"
ulaşabilmeyi öğretmek vb. vb…
E.. günde, kişi başına ortalama 12 saniye okuyan bir toplumda yaşıyor(muş)uz.
Bu durumda aydın/öğretmen, görevlerini hakkıyla yerine getirmiş oluyor mu, sence?
Sen, önce toplumun üyelerini "birey" (ama gerçek anlamda birey!) haline getir, daha "öğrenmenin bireysel bir olgu olduğu"ndan söz et!! "Birey" yok ki ortada..
"Birey"leşmeyi "öğretmek" gerekmiyor mu? Uzaydan mı gelecek "birey"ler?
***
Rekursion' Alıntı:
…
mucks!
("F.Say-C.İpekçi polemiği"ni bilmiom ki walla, az önce googleledim, postacilarin kiyafetleriyle ilgiliymish ama polemigi anlamadim doorusu? )
Valla hiç sevmediğim bir işi yaptırıyorsun bana.
Kişilerle olumsuz yönde uğraşmaktan nefret ederim.. :evil: Ama başladık bir kere..
Aslında "polemik" demek ne kadar doğru? :?: Çünkü C.İpekçi, F.Say'a sert cevap verdi ama F.Say onu kaale alıp cevaplamayınca tartışma falan olmadı yani..
http://www.samanyoluhaber.com/haber-83620.html
Burada da bu çıkışlarının karşılığında kazandıkları var. Bedavaya gelmemiş anlayacağın:
http://haber.superonline.com/2008_01_09/haber__EDT28192_2.html
Köşe yazarları "tii"ye alıyor:
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/7983090.asp?yazarid=2&gid=61&sz=69201
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=7990744&yazarid=249
Rekursion' Alıntı:
yani mesela "bu insana haksizlik yapilio; onun eshcinselligi, calishtigi ishyerinde veya yashadigi mahallede vs. kendisinden beklenenleri etkilemes, hic alakasi yoktur, bulashici da deildir, korkmain, ne siz bu insani görünce hemen eshcinsel olursunus ne de cocuklarinis olur!" dedigim zaman ya da bunu dienlerin yaninda bulundugum zaman hemen eshcinsel olarak mi "damgalanicam"? :?.. öyle bi ihtimal olsa bile bu dishlamayi o kadar yanlish buldugum halde kimse beni eshcinsel falan sanmasin diye sesimi cikarmamam, uzak durmam ne kadar dooru olur ki, güsel babenjim?....
Hı.. hı.. Aynen öyle..
Karışık bir durum ama matematiksel, istatistiksel hesapları iyi yapabilmen gerekiyor.. (sonra anlatiiiim onu da ) Bir de bir-eysel "ses çıkartma"nın kıymet-i harbiyesi pek olmuyor.
Ben sana "uzak dur" demiyorum ama hesapları iyi yap ve tekil çıkışlar yapma, diyorum..
Rekursion' Alıntı:
shimdi toplumun önyargilari vb.lerden korkarak, kimse "shuna bak! toplumda kendine bi yer edinememish de kendine acimaktan bashka bishi bilmeyen, huysuz, sürekli shikayet eden, toplumun kenarinda bi yerlerde aglaya sizlana, düshe kalka zavalli hayatlarini sürdüren zavalli sakatlarin yaninda kendine yer edinmeye calishio!" demesin diye sakatlarin yaninda bulunmaktan cekinsin mi sakat olmayanlar...
Yoo burada konunun tarafları farklı, o yüzden daha farklı değerlendirmek gerekir, bence.
Rekursion' Alıntı:
Baben' Alıntı:
Bir öğretmen; yıllar boyunca öğrendiği/edindiği bilgileri/deneyimleri çocuklara öğretir/onları değiştirir. (andante ööretmeniiim top yine sende
) Amma ve lâkin, sen de "değiştirmek"i dar (ve olumsuz) anlamda almışsın..
"degish(tir)mek"i dar (ve olumsuz) anlamda alsaydim shu cümleyi yasmasdim heralde;
O cümle sana değildi. Sonradan eklediğim için kapa parantezi cümlenin sonuna almayı unutmuşum. Senin dar anlamda aldığın kelime: "
misyon"du.
Rekursion' Alıntı:
beni deishtirmeye/etkilemeye calishanlardan pek fazla etkilendigimi hatirlamiom... ama hicte öle bi nieti olmayanlardan (ya da bu nietini saklamayi becerenlerden
) öle cok etkilendigim olmushtur ki, ohoooo!!!...
bu yüsden her insanin en büük (belki de tek) misyonu kendini deishtirmek, kendini gelishtirmektir diye düshünüom...
oki?
... elbette ki kendimi deishtirebilmem, gelishtirebilmem icin birilerinden faydalanmam gerekio... faydalaniorum, etkileniorum, deishiorum da... bunun icin (andante gibi) kucak acip bekleyen var... bu durumdan shikayetci de deilim, faydalandigim kishilerin kulagini cekme arzusu falan da uyanmio icimde (e, hade senin kulaani belki
))... ama birileri degishmeyi ikinci plana atip habire bashkalarini deishtirmekle meshkul oluosa ishte bu kil edio beni (paylashmak ayri birsheydir bana göre)... insanlar deishtirmeye degil, degishmeye odaklanmali diye düshünüom, gerisi -corap sökügü gibi deil belki ama
- kendiliginden gelir...
yahu.. sende benim demediklerimi deme, ona göre mantık yürütme huyu başladı galiba?
Değişmeyen bir insan başkalarını nasıl değiştirecek? Bak ne dedim: "İnsan, çevre yaratığı ve aynı zamanda yaratıcıdır!"
Yani çevre tarafından yaratılır/değiştirilir/geliştirilir, aynı zamanda [çevreden aldığı bilgiyi, görgüyü vb. kendisinde sentezledikten sonra çevreye verir yani onu] yaratır/değiştirir/geliştirir.
O "
bissürü "alternatifler", kitaplar vs. uzaydan mı geldi? "İnsanlar tarafından yaratıldı/yazıldı/değiştirildi/geliştirildi. Sen de bazısının yazarını, yöneticisini (filmse) vb. görmeden dahi okuyorsun, izliyorsun, değişiyorsun, gelişiyorsun. Hatta seni, beni değiştirecek olan insanın yaşıyor olması da şart değil! Yıllarca, yüzyıllarca önce yaşamış ve ölmüş olabilir.
Bir de, pek çok şeyi "geniş anlamda" düşünmeyi başarırsan olacak bu iş..
Rekursion' Alıntı:
shimdi de ben senin kulaani cekebilir miim, ha?
...
Ben, sizin gibi hem uyuz, kıl olup, 'bencillik' diye eleştirdiğim şeyleri yapıyor muyum?
"Dar anlamda" aldığımda ben de onlara "uyuz ve kıl" olurum ama..
***
Bülentçim, mağdurla mağdur edebiyatı yapanı karıştırıyor görüyorum seni buradan
Bir de; yukarıda verdiğim linklerden birinde:
[size=4] Kanıtlanmadı ama, Churchill'in de eşcinsel olduğu iddia edilirdi...
Sordular bir gün ona:
"Şöyle böyle misiniz?"
Ne cevap verdi biliyor musunuz?
"Ben ülkeyi kafamla yönetiyorum!"
[/size]
Diye bir bölüm var.. İşte bu!.. Bizdeki eşcinseller, henüz başka yerlerini kullanıyorlar..
Bir üçüncü kişiye ne, bana ne iki kişinin cinsel tercihi?.. Niye öğrenmek zorunda olayım?.. Başkaları niye ve nasıl öğrenmek durumunda oluyorlar?
Kadın, yaşlı, çocuk, sakatlar, beyazlar ülkesinde zenci vb. vb. yani ayrımcılık mağdurları, görünümle belli oluyor, eşcinseller "evet ben eşcinselim" demeden anlaşılabiliyor mu? Hani, ben 4 senedir evden çıkmamış adamım.
Daha öncesinde de görmüşlüğüm yoktur. Bu konuda cahilim yani.