'BİZ OLMAK' BİLİNCİ ÜZERİNE
Babür Akdağ
Ünlü yazar Alexandre Dumas'nın "Üç Silahşorlar"ında zaman zaman geçen bir söz vardır:
"Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için!"
70'li yıllarda slogan haline dönüşmüştü bu söz:
"Kurtuluş Yok Tek Başına; Ya Hep Beraber, Ya Hiçbirimiz!"
***
Konusu ekonomi ve ulusal gelirin paylaşılmasının söz konusu edildiği yazılarda "pasta" örneği verilir. Daha kolay anlaşılsın diye.. Biz de bu geleneği bozmayalım..
Toplumların, ulusun, grupların vb. belirli bir zaman diliminde elde ettiği ve yaşamını devam ettirebilmesi + bir sonraki zaman dilimi için, tüketmek zorunda olduğu gelir türünü tanımlıyoruz bu "pasta" ile..
E.. Tabii, birden çok kişi olduğunda, sözü edilen "pasta"nın paylaşımı gündeme gelir ki, deyim yerindeyse, dananın kuyruğu da burada kopar!!! Kişiler ya da gruplar "pasta"nın nasıl büyütüleceği üzerine kafa yor(a)madıkları zaman; "pasta"dan kendi paylarına düşen dilimi nasıl büyütmeleri gerektiğini düşünürler ki, bu "ben olmak" bilincidir..
Oysa, bu kişiler ya da gruplar, "hep bana rab bana" anlayışıyla, "gemisini yürüten kaptan" uyanıklığıyla kendi dilimlerini büyütürlerken, bir de bakarlar ki; "pasta" küçülmüş, dolayısıyla kendi payları da küçülmüştür!! Küresel dünya böyle bir şey işte..
***
Elbette sadece kafa yormak yetmez, pastayı büyütmek için!!! Yürek ve bilek yormak da gerekir.. Bütün bunlar da; donanımlı ve sürekli kendini geliştiren bir "beyin"le mümkündür. Bu da yetmez. O beynin ürünlerini yani düşüncelerini yayabileceği, tartışabileceği, hayata geçirebileceği ortam, yani örgütlü toplum gereklidir! Engellisi de, sağlamı da, çalışanı da, çalışmayanı da, öğretmeni de, öğrencisi de örgütlenebilmelidir..
Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
için*
Bu da "BİZ OLMAK" bilincidir! Bu bilince ulaşmış bir toplumda, kimse kimseye sözlü ya da sözsüz ama imâlı: "Sen kimsin" sorusunu sormaz, soramaz! Haddine mi düşmüş..
Aralık 2006
*Nazım Hikmet, "Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı"
Babür Akdağ
Ünlü yazar Alexandre Dumas'nın "Üç Silahşorlar"ında zaman zaman geçen bir söz vardır:
"Hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için!"
70'li yıllarda slogan haline dönüşmüştü bu söz:
"Kurtuluş Yok Tek Başına; Ya Hep Beraber, Ya Hiçbirimiz!"
***
Konusu ekonomi ve ulusal gelirin paylaşılmasının söz konusu edildiği yazılarda "pasta" örneği verilir. Daha kolay anlaşılsın diye.. Biz de bu geleneği bozmayalım..
Toplumların, ulusun, grupların vb. belirli bir zaman diliminde elde ettiği ve yaşamını devam ettirebilmesi + bir sonraki zaman dilimi için, tüketmek zorunda olduğu gelir türünü tanımlıyoruz bu "pasta" ile..
E.. Tabii, birden çok kişi olduğunda, sözü edilen "pasta"nın paylaşımı gündeme gelir ki, deyim yerindeyse, dananın kuyruğu da burada kopar!!! Kişiler ya da gruplar "pasta"nın nasıl büyütüleceği üzerine kafa yor(a)madıkları zaman; "pasta"dan kendi paylarına düşen dilimi nasıl büyütmeleri gerektiğini düşünürler ki, bu "ben olmak" bilincidir..
Oysa, bu kişiler ya da gruplar, "hep bana rab bana" anlayışıyla, "gemisini yürüten kaptan" uyanıklığıyla kendi dilimlerini büyütürlerken, bir de bakarlar ki; "pasta" küçülmüş, dolayısıyla kendi payları da küçülmüştür!! Küresel dünya böyle bir şey işte..
***
Elbette sadece kafa yormak yetmez, pastayı büyütmek için!!! Yürek ve bilek yormak da gerekir.. Bütün bunlar da; donanımlı ve sürekli kendini geliştiren bir "beyin"le mümkündür. Bu da yetmez. O beynin ürünlerini yani düşüncelerini yayabileceği, tartışabileceği, hayata geçirebileceği ortam, yani örgütlü toplum gereklidir! Engellisi de, sağlamı da, çalışanı da, çalışmayanı da, öğretmeni de, öğrencisi de örgütlenebilmelidir..
Hep bir ağızdan türkü söyleyip
hep beraber sulardan çekmek ağı,
demiri oya gibi işleyip hep beraber,
hep beraber sürebilmek toprağı,
ballı incirleri hep beraber yiyebilmek,
yârin yanağından gayrı her şeyde
her yerde
hep beraber!
diyebilmek
için*
Bu da "BİZ OLMAK" bilincidir! Bu bilince ulaşmış bir toplumda, kimse kimseye sözlü ya da sözsüz ama imâlı: "Sen kimsin" sorusunu sormaz, soramaz! Haddine mi düşmüş..
Aralık 2006
*Nazım Hikmet, "Simavna Kadısı Oğlu Şeyh Bedrettin Destanı"