Tartışma konusu olduğu için çok kısa genel bir bilgi vereyim.
Her ne kadar sınıflandırmalar her 3-5 yılda bir değişiyorsa da psikiyatrik rahatsızlıklar genelde 2 başlıkta toplanır. Bunlar:
- Nevrozlar
- Psikozlar
şeklindedir.
Psikozlar, genellikle doğuştan olan, ailesel yatkınlık da görülebilen şizofreni, majör depresyon, bipolar duygulanım bozukluğu gibi yapısal hastalıklardır.
Nevrozlar ise, genellikle sonradan ve yaşanılan çeşitli travmalara bağlı ruhsal sorunlardır. Örneğin post travmatik stres sendromu, panik atak, minör depresyon, anksiyete, fobiler vs. bu gruptadır.
Bunları nevroz veya psikoz diye ayırmak her zaman bu kadar kolay değildir. Hastanın yaşam öyküsünü, ailesiyle, çevresiyle ilişkilerini vs. her şeyi öğrenmeniz ve hastayı bir süre gözlemlemeniz gerekir. Bazı şizofreni hastaları konfonulasyon denilen öyle hikayeler anlatırlar ki, gerçekliğine bir CIA ajanını bile inandırabilir. Çünkü bu hikayelere kendi de inanır.
Bunun dışında psikiyatrik hastalıklarda uygulanan çeşitli kişilik testleri vardır. Bu testler neredeyse büyük oranda teşhise yardımcı olur. Son zamanlarda bazı genetik taramalar ve beyin taramalarıyla da teşhise gitme yönünde çalışmalar yapılmaktadır.
Nevrozlarda hedef, hastadaki stres durumunu ortadan kaldırarak bulguları yok etmektir. Örneğin çok sevdiği birini kaybeden bir kişi depresyona girer. Normalde bunu ağlayarak, ağıt yakarak, dövünerek vs. dışa vurması ve atlatması gerekir. Ancak bu şartlar yoksa içine attığı kronik stres hali depresyonun yanı sıra fobiler, anksiyete, obsesif davranışlar vs. gibi ortaya çıkabilir. Böyle durumlarda belirtiler ortadan kalkana kadar yapılacak ilaç tedavisi hastanın kendini daha iyi hissetmesini sağlar ve daha kötüye gidebilecek kısır döngüyü kırar.
Örneğin sevgilisini kaybeden veya işini kaybeden birinin içinde olduğu durum kendi kendini besleyen bir depresyon halini alırsa mantıklı düşünme hali ortadan kalkar ve intihar gibi radikal ve mantıksız sonuçlara kadar gider.
O yüzden, genellikle kısa süreli olan (kısa süre ile kasdedilen genelde 1-2 yıldan kısadır) bu tür tedavilerden yararlanmakta fayda vardır.
Diğer taraftan, şizofreni, majör depresyon gibi hastalıklar İYİLEŞMEZLER! Kolu veya gözü olmayan bir insan nasıl bu eksiklikle yaşamayı öğrenmek zorundaysa bu kişilerin de hastalıkla yaşamayı öğrenmesi gerekir. Bu psikiyatrik hastalıkların PROTEZİ ise ilaçtır. Bugün için bilinen başka bir tedavi yöntemi yoktur.
Uzun lafın kısası, psikozlu bir kişinin neredeyse hayat boyu ilaç kullanması ve bunları hiç aksatmaması gerekir. Burada ilaçların yan etkisi, uzun dönemde yaratacağı sıkıntılar falan 2. plandadır. Çünkü psikozlu hastaların hastalığın alevlendiği dönemlerde hem kendilerine, hem çevrelerine zarar verme olasılığı yüksektir. Zaten aklı başında olan psikozlu hastalar kendilerini kötü hissettiklerinde zaman zaman kendi istekleriyle hastaneye yatarlar.
Psikiyatride kullanılan ilaçlar genellikle çok emniyetlidir, uzun yıllar kullanılabilir. Elbette her ilaç gibi bazı yan etkileri olabilir. Genellikle bu etkiler kolay tolere edilir, gerekirse ilaç değişikliği yapılır. Zaten sürekli daha etkin, daha hastalığa odaklı ve yan etkileri daha az ilaçlar geliştirilmektedir.
Bir psikiyatri hastasına ilaçlarını kullanma demekten daha büyük bir kötülük yoktur. İlaç rahatsızlık yaratıyorsa bunun doktor kontrolünde bırakılması gerekir. Dozu yavaşça azaltılır. Kendini çok iyi hisseden bir depresyon hastası ilacı birden keserse aniden eskisinden bile kötü hale gelir.
Lütfen kimseye ilacı bırak, yan etkisi var, şöyle yapar, böyle yapar falan gibi akıllar vermeyin. Bu ilaçların şakası yoktur. Bu hastalıkların da şakası yoktur. Her ne yapılacaksa doktorun kontrolünde olması gerekir.