Herkese merhaba. Aslında buraya üye olalı çok uzun zaman oldu,engelimin de 21.senesi fakat ben bugün size engelli olduğum anı değil bir buçuk sene önce ölüp geri gelişimi anlatmak istiyorum
Yüksekten düşme sonucu paraplejik bir birey olarak 21 senedir hayatımı sürdürüyorum. Bir buçuk iki yıl önce falandı işte. Çalışma hayatına yeni başlamış olmanın heyecanıyla biraz giyim kuşamıma dikkat etmeye çalışıyordum. Her tip ayakkabı giyemiyoruz bilen bilir,bende bir sandalet beğenmiştim internette ve düşünmeden aldım. Başlarda sorun yoktu derken ayaklarımda çok ciddi koku yapmaya başladı sandaletler. Çok fazla rahatsız ediyordu ve benzer modelin farklı bir markasını aldım bende bu defa. Yeni aldıklarım da koku yapıyor mu endişesiyle giymeye başladığımın dört yada beşinci günü ayaklarımı kontrol etmek istedim. Oturdum,ayağımı tuttum ve burnuma yaklaştırmaya çalıştım,illa emin olacam ya kokmadığından,o ayak burnuma kadar gelecek arkadaş ama geliyor mu hayır,bende zorladım, gelmedi,biraz daha biraz daha derken ben diyeyim çatırt siz deyin katırt diye bir ses duydum. Panikle ayağımı bıraktım ve normalde aşırı kasılan bacağım bir anda bomboş oldu. Paraplejikler bilir bizde bacaklarda his olmaz,bu yüzden acı da hissetmiyordum. Derken annem geldi eve,ona anlattım. Üniversite hastanesi var yakında,gidelim dedi. O hastanede kötü anılarım var diye dedim yok gitmem oraya,akşam akşam da şehir hastanesine gidemem,çok uzak. Neyse dedik dursun,bir şey varsa şişer yada morarır elbet. Ertesi gün oldu hiç bir şey yok,daha ertesi gün yine bir şey yok derken üç gün sonunda üstümü değiştirirken bir baktım benim bacak mosmor olmuş. Elim kolum gitti,ben ne yapacam diye. Hemen randevu aldım fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümünden,bu ne onlar daha iyi bilir diye. Kırdığımı hiç düşünmüyorum ama çünkü kıracak kadar zorlamadım ki. Ya eklemde bir şey var yada damarlarda diyorum. Gittim doktora,baktı etti dedi ki biz buna mr çekelim. Bre doktor desene bir de röntgen çekelim diye,yok illa mr. Neyse mr için güç bela ertesi güne randevu aldım,gittim. Çekilirken ordaki görevli demiş ki anneme korkmayın kırık yok,olsa görünürdü falan. Ohh,bir rahatlama geldi. Beklemeye başladık,sonuç çıksın diye. Sonucu beklerken geçti mi bir hafta daha. Bu defa tekrar randevu almaya çalışmaya başladım,sonuçları görsünler diye ama ne mümkün. Zar zor aldım 8 eylüle randevuyu. Tabii bu arada ben kötüyüm,tamam bacağımı hissetmiyorum ama göğüs ve karın kısmımda bir ağırlık var,hiç bir şey yiyip içemiyorum midem almıyor,bulantı desen değil garip bir hal var üstümde. Tatsızım yani. Beni burda az çok bilen bilir,kahveye çok düşkünümdür. Kahve yapıyorlar cıks içemiyorum,canım istemiyor. En sevdiğim yemekleri yiyemiyorum canım istemiyor,açlık bile hissetmiyorum. Derken derken geldi tarih 4 eylüle. Sabah yataktan kalkmak istedim,o da ne kalkamıyorum,tansiyonum düşüyor,gözlerim kararıyor. Bekliyorum geçsin diye,yok. Yatınca geçiyor. Bir iki derken yok kalkamıyorum. Tuzlu yedirmeye çalıyor annem,ayran falan ama hayır hiç faydası yok. Ölçüyoruz,düşük yükselme yok. Zaten bir şey yemeyi istemiyor canım,güç bela dedim ki çiğköfte al anneme,sanki canım istedi gibi onu. Yattığım yerde yemeye çalışıyorum çünkü oturabilmem mümkün değil. En son 112 yi aradık,gelin bakın dedi annem. O dönem de malum korona gibi bir tehlike mevcut. Geldiler,tuzlu yedirin bilmem ne deyip çok ilgilenmeden gittiler. Belki korona olabilirim diyerek test yaptırın falan dediler. Sağı solu aradı annem,eve gelip test alsınlar diye. Akşam üstü gibi gelip örneği de aldılar ama ben hala kötüyüm. Annem dedi ki biraz diren,ben de yardımcı olayım seni oturtmaya çalışalım. Oturtmaya çalışır gibi oldum deken ben bayılmışım o an,gözlerin gitti diyor annem. Acilen yine 112 arandı,gelin alın,kız elimde ölüyordu diye bağırıyor baktım annem. Geldiler,oksijen seviyem yerlerde,tansiyon fena,iyi değilim tamam dediler üniversiteye götürecez. Ben o ambulansa nasıl bindim bilmiyorum. Derken hastaneye giriş,tetkikler,kan tahlili,bilgisayarlı tomografiler. Beni yoğun bakıma aldılar,telefonu elimden aldılar,annemi benden uzaklaştırdılar. Serumlar,ilaçlar... Doktor geldi daha sonra yanıma dedi ki akciğerine pıhtı atmış. Bunu tedavi etmemiz gerekiyor. Bunun için sana çeşitli ilaçlar verecez falan,tamam dedim ne diyecektim ki başka,ölüyordum be ben bekliyorum,serumlar falan bitecek beni eve gönderecekler diye. Tabii saatler saatler geçti,biraz serumla,biraz bağlanan oksijenle yattığım yerde rahatladım gibi oldum ben. Gelelim dananın kuyruğunun koptuğu yere. Bu pıhtı atmalarında damardan verilen çok ciddi bir ilaç varmış,çok da pahalı bir ilaç. Bunu vermeye karar vermişler. Önce anneme demişler siz temin edeceksiniz bu ilacı diye,sonra bir tanesi insanfa gelmiş gecenin köründe kadın nerden bulsun bu ilacı,biz verelim sonra temin edilir falan diye. Tabii öncesinde ciddi bir ilaç olduğu için tıpkı ameliyatlardan önce yaptıkları gibi anneme imza attırmışlar. Riskleri kabul ettiğimize dair. Geldi sevimsiz bir asistan doktor,sevimsiz deme sebebim de suratsızdı az o yüzden ilacı damardan veriyor bana,o kadar yaktı ki ilaç,dedim çok yaktı,bi şey olmaz normal dedi. Bi kaç saniye içinde ben bir uyuşma hissetmeye başladım. Dedim ki benim dilim uyuşuyor,anlamadı doktor. Bir daha söylemeye çalışırken öbür gözlüklü sevimli asistana döndüm. Benim dilim uyuşuyor dedim,hastane curcuna adam duyamadı,efendim dedi,dedim dilim uyuşuyor. Sanırım cümlemi tamamlayamadım,bendeniz gitmişim kalp durmuş,solunum durmuş. Bilmiyorum o an ölüm anım mıydı? Böyle bir balonun içinde gibiydim,sesleri duyuyorum ama o kadar derinden ki hiç bi şey anlaşılmıyor. Etrafımda lila rengi ( ki bu renkten uzun süre nefret ettim) değişik değişik imgeler uçuşuyordu. Böyle garip bir boşlukta uçuşan imgeler. Sesler kulağımda ama anlamıyorum. Dedim ki ölüm böyle bir şey mi,ben bu sesleri hep duyacak mıyım? Buna katlanamam ki,her sesi duymaya ve hiç bir şey yapamamaya tahammül edemem ki. Sonra içimden bu gördüklerimin hepsini anneme anlatmam lazım diye geçti ve Allahım lütfen dedim,şimdi değil,şimdi değil... İmgeler kayboldu,derinlik kayboldu,beyaz bir ışık süzüldü uzaktan şaka yapmıyorum,beyaz bir ışık gördüm sonrası yok. Günlerden 5 eylül pazar... Uyandığımda entübe etmişlerdi,etrafımdakileri göremiyordum net olarak ama bana adımı söylediler,tarih 8 yada 9 eylül dediler emin değilim. Hatırlayıp hatırlamadığımı sordular hastaneye gelişimi,kafamı salladım. Hep televizyonda entübe insanları görüyordum. Koronadan kaynaklı pek hayatımızdaydı entübe edilmek,hep derdim ki nasıl dayanıyorlar boğazlarında bir hortum falan,kabus gibi derdim. O kabusu yaşıyordum işte. Nefes alamıyordum,ağzımda o hortum gırtlağıma kadar falan off berbat bir durum. Doktorların anneme söylediği 12 dakika boyunca kalp ve solunumun durduğu,bunun geri dönüşü olmayan hasarlar bırakıp bırakmadığından emin olamadıkları,bir kaç gün beni uyutmaları gerektiği ve uyandırdıklarında eğer bilinç gelmemişse belirli bir süre reanimasyonda tutabilecekleri,sonrasında yaşam destek ünitesini sonlandırma kararı almak zorunda kalabileceği falan filan olmuş. Halk arasındaki tabirle fişimin çekilip çekilmeyeceği kararını vermeniz gerekecek demişler. Reanimasyonda,entübe durumdan kurtulabilmek için dakikaları,saatleri sayıyordum resmen ama günler sonunda kurtuldum,çıkardılar. Bir süre daha beni reanimasyonda tutup sonra normal odaya aldılar. Bir süre göğüs hastalıkları bölümünde yatıp daha sonra ortopedi bölümüne geçiş yapıp bacağımdaki kırıktan ameliyat oldum. Pıhtının sebebi ayağımdaki kırık mıydı bilmiyorum,kimse de net bir şey söylemedi zaten. Tek bildiğim pıhtıyı daha çabuk çözebilsin diye damardan verilen o ilaca vücudumun alerjik reaksiyon gösterdiği. Şimdi nasıl mıyım? Çok şükür ömür boyu kan sulandırıcı kullanmam gerekecek,sık sık kontrole gitmekteyim üniversiteye. Yaşayıp gidiyorum işte Biraz uzun oldu biliyorum ama sizlerle paylaşmak istedim. Okuduğunuz için teşekkürler
Yüksekten düşme sonucu paraplejik bir birey olarak 21 senedir hayatımı sürdürüyorum. Bir buçuk iki yıl önce falandı işte. Çalışma hayatına yeni başlamış olmanın heyecanıyla biraz giyim kuşamıma dikkat etmeye çalışıyordum. Her tip ayakkabı giyemiyoruz bilen bilir,bende bir sandalet beğenmiştim internette ve düşünmeden aldım. Başlarda sorun yoktu derken ayaklarımda çok ciddi koku yapmaya başladı sandaletler. Çok fazla rahatsız ediyordu ve benzer modelin farklı bir markasını aldım bende bu defa. Yeni aldıklarım da koku yapıyor mu endişesiyle giymeye başladığımın dört yada beşinci günü ayaklarımı kontrol etmek istedim. Oturdum,ayağımı tuttum ve burnuma yaklaştırmaya çalıştım,illa emin olacam ya kokmadığından,o ayak burnuma kadar gelecek arkadaş ama geliyor mu hayır,bende zorladım, gelmedi,biraz daha biraz daha derken ben diyeyim çatırt siz deyin katırt diye bir ses duydum. Panikle ayağımı bıraktım ve normalde aşırı kasılan bacağım bir anda bomboş oldu. Paraplejikler bilir bizde bacaklarda his olmaz,bu yüzden acı da hissetmiyordum. Derken annem geldi eve,ona anlattım. Üniversite hastanesi var yakında,gidelim dedi. O hastanede kötü anılarım var diye dedim yok gitmem oraya,akşam akşam da şehir hastanesine gidemem,çok uzak. Neyse dedik dursun,bir şey varsa şişer yada morarır elbet. Ertesi gün oldu hiç bir şey yok,daha ertesi gün yine bir şey yok derken üç gün sonunda üstümü değiştirirken bir baktım benim bacak mosmor olmuş. Elim kolum gitti,ben ne yapacam diye. Hemen randevu aldım fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümünden,bu ne onlar daha iyi bilir diye. Kırdığımı hiç düşünmüyorum ama çünkü kıracak kadar zorlamadım ki. Ya eklemde bir şey var yada damarlarda diyorum. Gittim doktora,baktı etti dedi ki biz buna mr çekelim. Bre doktor desene bir de röntgen çekelim diye,yok illa mr. Neyse mr için güç bela ertesi güne randevu aldım,gittim. Çekilirken ordaki görevli demiş ki anneme korkmayın kırık yok,olsa görünürdü falan. Ohh,bir rahatlama geldi. Beklemeye başladık,sonuç çıksın diye. Sonucu beklerken geçti mi bir hafta daha. Bu defa tekrar randevu almaya çalışmaya başladım,sonuçları görsünler diye ama ne mümkün. Zar zor aldım 8 eylüle randevuyu. Tabii bu arada ben kötüyüm,tamam bacağımı hissetmiyorum ama göğüs ve karın kısmımda bir ağırlık var,hiç bir şey yiyip içemiyorum midem almıyor,bulantı desen değil garip bir hal var üstümde. Tatsızım yani. Beni burda az çok bilen bilir,kahveye çok düşkünümdür. Kahve yapıyorlar cıks içemiyorum,canım istemiyor. En sevdiğim yemekleri yiyemiyorum canım istemiyor,açlık bile hissetmiyorum. Derken derken geldi tarih 4 eylüle. Sabah yataktan kalkmak istedim,o da ne kalkamıyorum,tansiyonum düşüyor,gözlerim kararıyor. Bekliyorum geçsin diye,yok. Yatınca geçiyor. Bir iki derken yok kalkamıyorum. Tuzlu yedirmeye çalıyor annem,ayran falan ama hayır hiç faydası yok. Ölçüyoruz,düşük yükselme yok. Zaten bir şey yemeyi istemiyor canım,güç bela dedim ki çiğköfte al anneme,sanki canım istedi gibi onu. Yattığım yerde yemeye çalışıyorum çünkü oturabilmem mümkün değil. En son 112 yi aradık,gelin bakın dedi annem. O dönem de malum korona gibi bir tehlike mevcut. Geldiler,tuzlu yedirin bilmem ne deyip çok ilgilenmeden gittiler. Belki korona olabilirim diyerek test yaptırın falan dediler. Sağı solu aradı annem,eve gelip test alsınlar diye. Akşam üstü gibi gelip örneği de aldılar ama ben hala kötüyüm. Annem dedi ki biraz diren,ben de yardımcı olayım seni oturtmaya çalışalım. Oturtmaya çalışır gibi oldum deken ben bayılmışım o an,gözlerin gitti diyor annem. Acilen yine 112 arandı,gelin alın,kız elimde ölüyordu diye bağırıyor baktım annem. Geldiler,oksijen seviyem yerlerde,tansiyon fena,iyi değilim tamam dediler üniversiteye götürecez. Ben o ambulansa nasıl bindim bilmiyorum. Derken hastaneye giriş,tetkikler,kan tahlili,bilgisayarlı tomografiler. Beni yoğun bakıma aldılar,telefonu elimden aldılar,annemi benden uzaklaştırdılar. Serumlar,ilaçlar... Doktor geldi daha sonra yanıma dedi ki akciğerine pıhtı atmış. Bunu tedavi etmemiz gerekiyor. Bunun için sana çeşitli ilaçlar verecez falan,tamam dedim ne diyecektim ki başka,ölüyordum be ben bekliyorum,serumlar falan bitecek beni eve gönderecekler diye. Tabii saatler saatler geçti,biraz serumla,biraz bağlanan oksijenle yattığım yerde rahatladım gibi oldum ben. Gelelim dananın kuyruğunun koptuğu yere. Bu pıhtı atmalarında damardan verilen çok ciddi bir ilaç varmış,çok da pahalı bir ilaç. Bunu vermeye karar vermişler. Önce anneme demişler siz temin edeceksiniz bu ilacı diye,sonra bir tanesi insanfa gelmiş gecenin köründe kadın nerden bulsun bu ilacı,biz verelim sonra temin edilir falan diye. Tabii öncesinde ciddi bir ilaç olduğu için tıpkı ameliyatlardan önce yaptıkları gibi anneme imza attırmışlar. Riskleri kabul ettiğimize dair. Geldi sevimsiz bir asistan doktor,sevimsiz deme sebebim de suratsızdı az o yüzden ilacı damardan veriyor bana,o kadar yaktı ki ilaç,dedim çok yaktı,bi şey olmaz normal dedi. Bi kaç saniye içinde ben bir uyuşma hissetmeye başladım. Dedim ki benim dilim uyuşuyor,anlamadı doktor. Bir daha söylemeye çalışırken öbür gözlüklü sevimli asistana döndüm. Benim dilim uyuşuyor dedim,hastane curcuna adam duyamadı,efendim dedi,dedim dilim uyuşuyor. Sanırım cümlemi tamamlayamadım,bendeniz gitmişim kalp durmuş,solunum durmuş. Bilmiyorum o an ölüm anım mıydı? Böyle bir balonun içinde gibiydim,sesleri duyuyorum ama o kadar derinden ki hiç bi şey anlaşılmıyor. Etrafımda lila rengi ( ki bu renkten uzun süre nefret ettim) değişik değişik imgeler uçuşuyordu. Böyle garip bir boşlukta uçuşan imgeler. Sesler kulağımda ama anlamıyorum. Dedim ki ölüm böyle bir şey mi,ben bu sesleri hep duyacak mıyım? Buna katlanamam ki,her sesi duymaya ve hiç bir şey yapamamaya tahammül edemem ki. Sonra içimden bu gördüklerimin hepsini anneme anlatmam lazım diye geçti ve Allahım lütfen dedim,şimdi değil,şimdi değil... İmgeler kayboldu,derinlik kayboldu,beyaz bir ışık süzüldü uzaktan şaka yapmıyorum,beyaz bir ışık gördüm sonrası yok. Günlerden 5 eylül pazar... Uyandığımda entübe etmişlerdi,etrafımdakileri göremiyordum net olarak ama bana adımı söylediler,tarih 8 yada 9 eylül dediler emin değilim. Hatırlayıp hatırlamadığımı sordular hastaneye gelişimi,kafamı salladım. Hep televizyonda entübe insanları görüyordum. Koronadan kaynaklı pek hayatımızdaydı entübe edilmek,hep derdim ki nasıl dayanıyorlar boğazlarında bir hortum falan,kabus gibi derdim. O kabusu yaşıyordum işte. Nefes alamıyordum,ağzımda o hortum gırtlağıma kadar falan off berbat bir durum. Doktorların anneme söylediği 12 dakika boyunca kalp ve solunumun durduğu,bunun geri dönüşü olmayan hasarlar bırakıp bırakmadığından emin olamadıkları,bir kaç gün beni uyutmaları gerektiği ve uyandırdıklarında eğer bilinç gelmemişse belirli bir süre reanimasyonda tutabilecekleri,sonrasında yaşam destek ünitesini sonlandırma kararı almak zorunda kalabileceği falan filan olmuş. Halk arasındaki tabirle fişimin çekilip çekilmeyeceği kararını vermeniz gerekecek demişler. Reanimasyonda,entübe durumdan kurtulabilmek için dakikaları,saatleri sayıyordum resmen ama günler sonunda kurtuldum,çıkardılar. Bir süre daha beni reanimasyonda tutup sonra normal odaya aldılar. Bir süre göğüs hastalıkları bölümünde yatıp daha sonra ortopedi bölümüne geçiş yapıp bacağımdaki kırıktan ameliyat oldum. Pıhtının sebebi ayağımdaki kırık mıydı bilmiyorum,kimse de net bir şey söylemedi zaten. Tek bildiğim pıhtıyı daha çabuk çözebilsin diye damardan verilen o ilaca vücudumun alerjik reaksiyon gösterdiği. Şimdi nasıl mıyım? Çok şükür ömür boyu kan sulandırıcı kullanmam gerekecek,sık sık kontrole gitmekteyim üniversiteye. Yaşayıp gidiyorum işte Biraz uzun oldu biliyorum ama sizlerle paylaşmak istedim. Okuduğunuz için teşekkürler