Bu bayram İstanbulu boşalmış görünce dün (28.06.2023) akşam geç vakitte Ayasofya Camisini gidip ziyaret edelim dedik ailece. Ben her ne kadar orası daha müze iken Ayasofyayı gezmiş, içerisinde namaz kılmış ve iftar etmiş olmama rağmen ibadet yasağı kalktıktan sonra serbestçe içerisinde ibadet edebilmenin tadı ve keyfi çok daha farklı oluyor. Allaha bu güzel mabedi bize kazandıran Fatih Sultan Mehmet Hana ve bu ulu mabedi tekrar asli grevine iade eden cumhurbaşkanımızda dualarımda bolca yer verdim.
Evet İstanbul bu bayram gerçekten de boşalmış. Boşalmış bir İstanbulu görmeyi çok özlemiştim doğrusu. Saat 22,00 sularında Sultan Ahmet muhitine geldik. Ben rahmetli dostum tarihçi Prf.A.Haluk Dursunun yıllar önceki cenazesinde karşılaştığım uygulamanın halen devam ettiğini gördüm. Sultan Ahmet bölgesinde bir yerden bir yere gidebilmek için kocaman bir meydan turu atmanız gerekiyor. Tramway durağının arkasında kurulu polis kontrol merkezinden meydana girebiliyorsunuz ve meydandaki tuvaletlerin orada polis gözetiminde bulunan bir başka alandan çıkış yapabiliyorsunuz. Caddenin karşı kıyısına geçerek Ayasofyaya kolayca ulaşma imkanı varken kocaman bir meydan turu atmak benim gibi rahatsızlığı bulunan dostlar için kocaman yorucu bir işkence. Kimsenin biz sakatları düşündüğü yok, polislerin de bizim durumumuzu görmüş olmalarına rağmen zerre kadar anlayış gösterdikleri yok. Tamam tedbir alıyorsunuz anlıyorum da, her tarafımızı ve varsa tekerlekli arabamızın her köşesini ararsınız ve biz sakatların eziyet görmeden, kocaman bir meydan turu atmadan içeriye girmelerine imkan tanırsınız. Yok. Bu ince düşünce ne yazık ki idarecilerimizde yok. Resmen GAVUR EZİYETİ ile karşı karşıyasınız ve bunun adı idarecilerimize göre GAVUR EZİYETİ değil güya tedbir.
Arasta tarafında bulunan otoparklar kaçta kapanıyor bilmiyorum ancak, Timaş yayınevinin bulunduğu Alay Köşkü caddesindeki otoparklar gece 22,00 kapandığı için otopark bulamadım da bir otelin sahibi sakat olduğumuzu görünce sağ olsun otelinin önüne aracımı park etmemi kendisi istedi. Anlayışlı güzel insanların bulunduğunu görmek beni çok memnun etti, idarecilerimizin biraz pay çıkartmaları gerek bundan.
İşte aracı park ettikten sonra 150-200 metre yürümekle Ayasofyaya ulaşma imkanı varken kocaman bir meydan turu attırıyor idareciler.
Bu yetmiyor, Ayasofyanın içine girince de labirent hale getirilmiş yollarda yürümek zorunda bırakılıyorsunuz. Neyse pestilim çıkmış vaziyette camiye girmeyi başardım hamdolsun. Orada ayakkabı hırsızlığı çok olur ve rahat bir şekilde yapılır. Ayakkabılıkların kapağı camdan. Hırsız içerideki ayakkabıyı görüyor. İyi olduğunu gördüğü bir ayakkabıyı rahatlıkla alıp götürür ve kimsenin ruhu bile duymaz. İkincisi ayakkabılıklar kilitli olsa idi çok daha emniyetli olurdu. Ayakkabını içeri koyar anahtarını alır gidersin. Çıkacağın zaman da anahtarınla açar anahtarı dolabın üzerinde bırakır gidersin. Efendiler böyle uygun görmüşler bir şey diyemeyiz. Ama benim tavsiyem naylon bir poşet alın ve ayakkabınızı onun içine koyarak yanınızdan ayırmayın. Ayakkabılar elde olarak içeride dolaşmak yasak. Sanırım cami avlusuna giriş ve çıkışta bir rampa yapmak ile biz sakatların dertlerine çare bulunduğunu düşünüyor büyüklerimiz ama camiye girişte ben rampa göremedim. Basamak eski zaman basamağı olduğu için oldukça yüksekler, tekerlekli iskemle cami içine zor girer. Engelliler için ayrı bir kapı var mı ben göremedim ama belki vardır da ben görmemiş olabilirim diye umuyorum. Zaten tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar camiye girseler bile tekerlekleri pis ile arabayla içeride dolaşmaları uygun olmaz ama camiye mahsus içeride tekerlekli iskemle de göremedim. Bursa Ulucami içerisinde camiye mahsus tekerlekli iskemleler vardı mesela.
Yerliden ziyade yabancı vardı dün gece. Ama gördüğüm manzara sonrasında dine en saygılı millet olduğumuz konusundaki kanaatim iyice perçinlendi. Adamlar yatakhanedelermişcesine içeride yatıyorlar. Aynı manzarayı Sultanahmet camisinde de görmüş idim. Sanki cami zemini yatak. Kimisi sırt üstü uzanmış, kimisi yan yatmış. Rahmetli annem benzer manzaraya Hac esnasında da rastladığını söyler dururdu. İçerisi bir curcuna kadın erkek birbirine karışmış adeta. Akşam namazımızı kıldık bol bol dua ettik ve yatsıyı da kılmamız halinde eve çok geç kalacağımızı düşünen hanımın dırdır etmesi nedeniyle yatsıyı cemaatle kılamadan ayrıldık camiden. Meydan çıkışı (çıkış için hazırlanan polis noktası) biraz daha kısa olduğu için kendimizi şanslı hissettik ve evimize döndük.
Tavsiye ederim dostlar gidip bir görün. İki rekat namaz kılıp bolca dua edin. Ama tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar sıkıntı çekebilir. Sonra şadırvanında oturacak yer yok, abdestini ayakta alacaksın. Tuvalet var mıydı göremedim o gece karanlığında, lâkin ben müze iken gittiğimde bir wc vardı ama şimdi göremedim. Üst kata çıkış kapalı idi. Sanırım o kısmın açılması daha uzun zaman alacak.
Selametle.
Evet İstanbul bu bayram gerçekten de boşalmış. Boşalmış bir İstanbulu görmeyi çok özlemiştim doğrusu. Saat 22,00 sularında Sultan Ahmet muhitine geldik. Ben rahmetli dostum tarihçi Prf.A.Haluk Dursunun yıllar önceki cenazesinde karşılaştığım uygulamanın halen devam ettiğini gördüm. Sultan Ahmet bölgesinde bir yerden bir yere gidebilmek için kocaman bir meydan turu atmanız gerekiyor. Tramway durağının arkasında kurulu polis kontrol merkezinden meydana girebiliyorsunuz ve meydandaki tuvaletlerin orada polis gözetiminde bulunan bir başka alandan çıkış yapabiliyorsunuz. Caddenin karşı kıyısına geçerek Ayasofyaya kolayca ulaşma imkanı varken kocaman bir meydan turu atmak benim gibi rahatsızlığı bulunan dostlar için kocaman yorucu bir işkence. Kimsenin biz sakatları düşündüğü yok, polislerin de bizim durumumuzu görmüş olmalarına rağmen zerre kadar anlayış gösterdikleri yok. Tamam tedbir alıyorsunuz anlıyorum da, her tarafımızı ve varsa tekerlekli arabamızın her köşesini ararsınız ve biz sakatların eziyet görmeden, kocaman bir meydan turu atmadan içeriye girmelerine imkan tanırsınız. Yok. Bu ince düşünce ne yazık ki idarecilerimizde yok. Resmen GAVUR EZİYETİ ile karşı karşıyasınız ve bunun adı idarecilerimize göre GAVUR EZİYETİ değil güya tedbir.
Arasta tarafında bulunan otoparklar kaçta kapanıyor bilmiyorum ancak, Timaş yayınevinin bulunduğu Alay Köşkü caddesindeki otoparklar gece 22,00 kapandığı için otopark bulamadım da bir otelin sahibi sakat olduğumuzu görünce sağ olsun otelinin önüne aracımı park etmemi kendisi istedi. Anlayışlı güzel insanların bulunduğunu görmek beni çok memnun etti, idarecilerimizin biraz pay çıkartmaları gerek bundan.
İşte aracı park ettikten sonra 150-200 metre yürümekle Ayasofyaya ulaşma imkanı varken kocaman bir meydan turu attırıyor idareciler.
Bu yetmiyor, Ayasofyanın içine girince de labirent hale getirilmiş yollarda yürümek zorunda bırakılıyorsunuz. Neyse pestilim çıkmış vaziyette camiye girmeyi başardım hamdolsun. Orada ayakkabı hırsızlığı çok olur ve rahat bir şekilde yapılır. Ayakkabılıkların kapağı camdan. Hırsız içerideki ayakkabıyı görüyor. İyi olduğunu gördüğü bir ayakkabıyı rahatlıkla alıp götürür ve kimsenin ruhu bile duymaz. İkincisi ayakkabılıklar kilitli olsa idi çok daha emniyetli olurdu. Ayakkabını içeri koyar anahtarını alır gidersin. Çıkacağın zaman da anahtarınla açar anahtarı dolabın üzerinde bırakır gidersin. Efendiler böyle uygun görmüşler bir şey diyemeyiz. Ama benim tavsiyem naylon bir poşet alın ve ayakkabınızı onun içine koyarak yanınızdan ayırmayın. Ayakkabılar elde olarak içeride dolaşmak yasak. Sanırım cami avlusuna giriş ve çıkışta bir rampa yapmak ile biz sakatların dertlerine çare bulunduğunu düşünüyor büyüklerimiz ama camiye girişte ben rampa göremedim. Basamak eski zaman basamağı olduğu için oldukça yüksekler, tekerlekli iskemle cami içine zor girer. Engelliler için ayrı bir kapı var mı ben göremedim ama belki vardır da ben görmemiş olabilirim diye umuyorum. Zaten tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar camiye girseler bile tekerlekleri pis ile arabayla içeride dolaşmaları uygun olmaz ama camiye mahsus içeride tekerlekli iskemle de göremedim. Bursa Ulucami içerisinde camiye mahsus tekerlekli iskemleler vardı mesela.
Yerliden ziyade yabancı vardı dün gece. Ama gördüğüm manzara sonrasında dine en saygılı millet olduğumuz konusundaki kanaatim iyice perçinlendi. Adamlar yatakhanedelermişcesine içeride yatıyorlar. Aynı manzarayı Sultanahmet camisinde de görmüş idim. Sanki cami zemini yatak. Kimisi sırt üstü uzanmış, kimisi yan yatmış. Rahmetli annem benzer manzaraya Hac esnasında da rastladığını söyler dururdu. İçerisi bir curcuna kadın erkek birbirine karışmış adeta. Akşam namazımızı kıldık bol bol dua ettik ve yatsıyı da kılmamız halinde eve çok geç kalacağımızı düşünen hanımın dırdır etmesi nedeniyle yatsıyı cemaatle kılamadan ayrıldık camiden. Meydan çıkışı (çıkış için hazırlanan polis noktası) biraz daha kısa olduğu için kendimizi şanslı hissettik ve evimize döndük.
Tavsiye ederim dostlar gidip bir görün. İki rekat namaz kılıp bolca dua edin. Ama tekerlekli iskemle kullanan arkadaşlar sıkıntı çekebilir. Sonra şadırvanında oturacak yer yok, abdestini ayakta alacaksın. Tuvalet var mıydı göremedim o gece karanlığında, lâkin ben müze iken gittiğimde bir wc vardı ama şimdi göremedim. Üst kata çıkış kapalı idi. Sanırım o kısmın açılması daha uzun zaman alacak.
Selametle.