Bu siteye uzun zamandır üyeyim
Pek hareket yok diye girmiyordum uzun süredir
Ama bugün kırdım bacağını şeytanın, o da boş durmadı, açtı benim gözümü
Ayhan'ın senaryo fikrini okudum az önce
Ekim ayında yazılmış; ne aşamada haberim yok
Ben 2,5 aydır Kaçak Yayın Dergisi'nin Yaratıcı Yazarlık seminerine katılıyorum
Seminere katılım için başvuranlardan "Çocukluk düşü olarak yazmak" konulu bir yazı istemişlerdi
Ben de bir oturuşta tüm hayatımı yazıp göndermiştim
Sonuçta alındım seminere
Adnan Özer ve Aslan Özdemir başkanlığında her hafta bir şair ya da yazar ağırlıyor
Onların tecrübelerini dinliyor; taktiklerini (yazma konusunda) irdeliyoruz
Neyse konuyu dağıtmayayım
İşte Ayhan benim seminer için yazdığım kendi hayat hikayem
Sana ve diğer arkadaşlara bir faydam dokunabilirse ne mutlu bana
a n a v a r z a
Yalnız hayli uzun bir yazıdır, uyarayım...
YAŞADIĞIMI İDDİA EDİYORUM (1)
Bir gün bir ışık gördüm ve bütün hayatım başladı. (2)
Bir hastalık varmış "eklemsi gebelik" dedikleri. ya
ana, ya oğul ya da her ikisi ama mutlak ve illak
birisi ölürmüş.
Sormuşlar babama - bana ışığı göstermeden once-
"hangisi" diye.
Eee Cola makinası dururken kim seçerki tek bir adet
colayı
("Vayy cola haa, Şerefsiz emperyalist, amerika
uşağı" "Ne yapayım lan aklıma ilk o geldi")
"Anası" demiş.
Ondan sebep derler senin bugünkü bedensel vaziyetin ya
da nedensel mazeretin.
Spastik paraperezi diyorlar bu duruma. Aslen her yerde
nüksedebilirmiş beyinsel tandanslı oldugundan ama
sinirlere ve ayaklara olmuş olan.
Koltuk değnekleri ile arşınlarım bu yeryuzu
dediklerini.
Çok hakkı vardır üstümde lakin çokta küfrümü
işitmiştir muhtelif zamanlarda kullandığım muhtelif
koltuk değnekleri.
Hatta bir Karasu tatilinde kıyıya bıraktım birini ve
girdim denize; döndüğümde karasulara karışmıştı zevat.
Kanımın kaynadığı da bir değnekti bir tek ona
takmıştım isim. Simdi oldu Karasu’da kayıp bir değnek
Niyazi.
Vayy be. Işık görür görmez geldik nerelere. Işık
görmenin dünya tarihi; miladi olanına göre 17.10.1973,
öğlen gibiymiş derler. Burç terazi yükseleni gene
unuttum iyi mi. Mekan da Cerrahpaşa Hastanesi.
Senin bedensel maruzatın 3 - 4 yaşına değin belirgin
değildi der anam. Çok gezmişler tedavi maksadı ile,
Baltalimanı, Balıklı Rum, Eğridir vesair.
Sorular hep benzer ve kısık sesleydi,
"Okuyor mu?"
Beyinsel ya şerefsiz, beyinde var mı manasına bu
sorular.
Okuduk allaha şükür onu da arz edeyim.
1. sınıf Adana, Ceyhan'a bağlı Ağaçlı Çeçen Köyü
ilkokulu
Okulda okul hani. Bir derslikte 5 sınıf. 5 sıra var
dizili, her dizi bir sınıf. 10 dk birine, 5 dk
ötekine, 3 dk berikine ders anlatırdı Fehmi Hoca. Bir
resim dersinde de beni yapmıştı manken; artık kapalı
olan okulun dosya dolaplarında kendi resimlerimi
bulmuştum yıllar sonrası.
2 / 3 İstanbul Yedikule İlkokulu. Sümbül efendi camii,
Kocamustafapaşa ve hiç unutmam bir gun; 7 yaşındayım;
sokakta oynuyoruz, darbe olmuş ne gam, asker göründü
mü koşardık apartmana sonra tekrar sokağa. Eee
yasakmış çıkmak sokağa.
4, ilk devre tekrar Adananın, Ceyhanının Agaçlı Çeçen
Köyüme. Sel baskınları, kurbağa yavrusu avlama,
leğenlerle venedik turları.
4’ün ikinci devresi, 5, Ortaokul 1,2,3 İstanbul
Bahçelievler Kazım Karabekir İlköğretim Okulu. Tuhaf
yerdi, pilot okulmuş, Ne bok olsa önce biz denerdik.
Anımsadıklarım, 8 saat sıra bekleyip bayıldığım
İngilizce Sözlü Bütünlemesi. Sonra ortaokula kayıt
sırasında dil seçimi; kavanozdan almanca çekip
ortalığı ayağa kaldırmam; tamam tamam ingilizce
denmesi.
Öğlenciyken Cuma ders bitimi yapılan İstiklal Marşı
töreni kabusu. En arkaya dururdum ki tören bitimi
hücumundan ezilmeden bir ağac arkasına sıvışabileyim.
Törenlerden birinde de hocanın tekinden enseme bir tokat
"Ne diye numara yapıyorsun SERSERI"
Yürüyüş şeklimi numara sanmış.
Sonra gözünü sevdiğimin beden dersi. Raporlu değildim; bir tuhafta olsa yürüyor çok garipte olsa koşuyordum. Ve kabus; ders başlangıcında okul çevresinde 4 tur. Allahım ne demeye her hafta 200 metre geride kalıyorum. Ve mucize, bir gün tüm sınıfla aynı anda finiş; ama durumu garipseyiş. Sonrada durumu çakış. Meğer sınıf bana tur bindirmiş, herkes atmış 4 tur ben ise 3.
Sonra bir teneffüste sırtıma bir yüklenme, merdivenlerde ben üstümde de tüm okul mevcudiyeti. Ayağımı da dayamışım karşı duvara elim zaten trabzan demirinde; takılan uçuyor. Boşta kalan ayağımı da bir arkadaş çekiyor
Sonra…….. Sonra
Yaşıyoruz işte
Lise
Bahçelievler Lisesi, kızları farketme kendini hazmetme yılları
Utanç, ne bu halin, hayatta bakmazlar abi
Bu sefer bedenden de yırttık aldık raporu. Ama bahçeye çıkacaksın, eee kızlar iç kısımda derste ve yolunun üstü, sen de böyle yürürken hem. Hayatta abi. Çare… Çık şurdan 3 kat dön sağa in 2 kat dolaş çevreyi okulun. Kızlara maskara olmaktan iyidir
Ve Berrin
Ders gene beden, daimi nöbetçi olarak sınıfta ben. Kızlar soyunur ilkin ve giderler, girerim sınıfa ders bitene değin. Geçti bi 15 dk geldi Berrin.
Fıstık vallahi fıstık.
Yeme de geviş getir.
Neyse Allah sahibine bağışlasın (mıştır şimdiye yaa neyse)
Geçti bi 5 dk daha. Berrin seslendi arkadan
“Arkana bakma Tolga”
Hatsskktr. Yapılır mı lan bu delikanlıya.
Lise 1’den 2’ye bir ameliyat
Zati sınıfta da kalmışız. Yanisi 4 senede bitmiş lise
Sınav-ı mukaddes. İlk sene I-ııh, 2. sene hay anasını başvuruyu kaçırdık. İşitmediğimiz küfür almadı cenahtan.
“Yok Yücel abi okumaz bu çocuk”
“Eee”
“ Ver bunu Etem’in yanına bilgisayar, irsaliye öğrensin bari”
Tahtakale, Ankara Oyuncak, Mercan Yokuşu yılı. Sonra kendi özgül mal varlığımla o zamanlar Boğaziçi Test şimdi İlke Dersanesi.
Kadıköy; Kadıköy ne mi alaka, Lise bitti geçtik Üstbostancıya o hesap.
Hafta sonu dersane
Hafta içi tahtakale
Ocak ayında bastım istifayı. İstifada Ocak itibarı ile işe gitmemek oluyor.
“Ulan böyle iş mi bırakılır ?!!!”
“Ne bileyim ben; ilk defa bırakıyoruz”
Gene küfür, gene beşpara vaziyetleri
Ve A Ş K
Gözünü sevdiğim , belamın içine eden aşk. Ve yazdık 1 ortalı harita metoda sevdamızı gönderdik yavukluya
Sıçtı ağzımıza o ayrı, biz yazdık ya döktürdük ya şiirleri boşalttık ya cerahati ne gam
.............
Seni sevmek bir ayıp bir günah
Seni sevmek bir ceza kabahat
Seni sevmek mutluluk aşık olmak
Seni sevmek bir gülüşüne tanık olmak .....
Ve sınav
3,5 saat
ananı avradını hepsi bitti sınavın daha da var bi 45 dk. Ot dikti ağacımıza izohipsine koduğumun sorusu. Bu şekil nedir? Dağ değil, göl değil , ova değil; onları eledikte diğer 2 şıktan hangisi
Ya allah deyip sallıyorum cevabı. Zaten camın kenarında sıra. Erenköy’de fıstık gibi okul Nurettin Teksan. Camdan içeri girmiş dalı erik ağacının, baktım ufka, dedim
“Allahım sana sığınıp yazdım cevabı. Bu soru benim kaderim, haydi hayırlısı”
Soru çıktı yanlış, okul oldu Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü,
Numaram 93010022
93 kazandığım yıl
01 gündüz gazetecilik
22’de ilk gün gelip 22. sırada kayıt olan hıyar
Okul yılları... gittiğim Nişantaşı oturduğum Üstbostancı
İlk ders 08.00’de. 06.30 kalk, 10B ile kadıköye, 07.15 vapuru ile Beşiktaşa, 30M ile Nişantaşına ve topukla yokuşunu sevdiğimin semtinin
MİHA (Marmara İletişim Haber Ajansı) o sene kuruldu, katıldım, fotoğrafta bile varım kurucuların arasında. Ama müzmin ve elzem tembellik gene işbaşında o kadar süre ne bir haber ne de gözyaşı
Ve Meltem, Fransızlardan. Fransızlarda 6-7 kişilik bir grup ve hepside Saint bilmemne mezunu.
Ama Meltem ya Meltem
................
GİZEMLİ GÜZEL
Adın ne
Bilmem
Aramam
Sormam da
Çehren
O bana yetiyor
Şimdilik ....................
Vurulmuştuk ne kelime abi. Atlıkarıncadaki (çocukluğumun canım dizisi) Sirilloyum artık Cankız’a vurgun Keloğlan Ahu Tuğba’ya hasta Kemal Sunal.
Ve duymak adını ilk defa. Onun adı ile binip 30M’e onun adı ile yol almak boğazda. Kadıköy rıhtımını onun adı ile arşınlayıp eve ulaşmak. Almak kağıdı ve düşünmeden karalamak
....................
MELTEMLERDE
Meltem rüzgarı sarmış bedenimi
Iğıl ığıl okşamakta yüreğimi
Meltem esintisi sarmalamış tenimi
Titremelerdeyim ufak ufak
Ürpermelerdeyim ağır aksak
Sevdalanmalardayım bölük pörçük
Bir meltem mi sebep tüm bunlara
Yoksa ben mi meltemlerdeyim ..............
2. kez, yine derinden yine ta dipten aşk. Ulan olsa bir türlü olmasa başka. Ama ol abi ol; dağıt kır parçala mutlaka yer ver hayatında
Üniversite 1, 2, 3
MİHA halen devam, sadece görüntüde ama, arkadaşlar canavar gibi allah için biz görüntüde; doğruya doğru.
Kayıhan Hoca; MİHA = hocanın ta kendisi
Ayarladı Milliyet Eğitim servisinde; yaptık stajı Abbas Hoca’nın (Güçlü)yanında
Lakin ne para var ne bir şey. Dışarıda ise forstan geçilmiyor
“Oğlum Milliyet’te gazeteci teyzesi”
Ama gel anne, gel de bana sor
Stajda 2. ayın ilk günleri, 03.11.1995. O ne Susurlukta bir kamyon, sen geçir bir mercedese. Yerle yeksan eyle tıkırındaki usülleri.
Eee al sana bahane; “Gitmiyorum lan gazeteye”
97, mezuniyet. AKM Büyük Salon
Cebo, “Oğlum biliyo musun?”
“Neyi?”
“Meltem evleniyomuş önümüzdeki ay”
“Ecdadının *!!!**** “
Bittti okul, ya iş ya iş. Haa LES mi, girelim abi sınavına
Aaaa bizim okul, yüksek lisans ve reklamcılık. Yakışıırr...
Zaten İletişimde Kreatif Yaklaşım dersinde vermiş gazı Feridun Hoca (Hürel). Olmuşuz 2 yıldır Marketing Türkiye senin MediaCat benim reklamcılık cangılında gezgin.
İşler tıkır mastera alınma sınavı şıkır
İş hala kaf dağının ardındaki zümrüdü anka.
Gene Nişantaşı yolları. İlk dönem, 2. dönem. Sınav zamanı. Ve bende buhran ki ne buhran. “Ne bokuna okuyoruz ki anasını satiim. Bir şey olacağı var sanki. Başlarım masterına da üniversitesine de eğitimine de”
Doğru sakatlar derneğine Aksaray’a. Okul bu, ingilizce şu – İngilizce öğrenme de ayrı destan ama şimdi sırası kaçtı. Daha sonra aktarırım ziyadesiyle kısmet olursa-
Yanisi şu ki dernek insanı dostlar ben nerde çalışacağım kardeşim
“İşçi Bulma Kurumu’nda kaydın var mı?”
“Yoooo”
“Eee git kayıt ol o zaman”
“Oldu”
Git Sirkeci’ye sevk ol Haydarpaşa Numune’ye heyet raporu için.
Pzt, Çrş, Cuma 12 .00 – 13.00
Bu demek oluyor ki heyet raporu için haftanın 3 günü sadece 1 saatçik bir süren var. Nörolojiydi Sinir Hastalıklarıydı Ortopediydi felandı fişmekandı derken sağlık kurulundan heyet raporu mu gerek işte sana 3 gün için birer saatlik süre.
Üstüne üstlük nur içinde yatasıca hacı adayları da gelmiş heyet raporu için iyi mi.
Ama, ama Allahım sen büyüksün, İşte kan, ter ve zafer Heyet Raporu
Sirkeci, İş ve İşçi Bulma Kurumu Özürlüler masası,. Raporu inceliyor din kardeşim ve gözünü sevdiğimin memuru.
“Burda tik yok”
“Ne yok?”
“Tik tik. Yani işaret yok, bu böyle olmaz”
Hey allahım, yaa ben ..... neyse
Haydarpaşa Numune,
“Hanımefendi burda tik yokmuş”
“Tamam bırakın masaya atarız”
“Ne zaman atarsınız”
“Biraz sonra”
“Peki bekleyeyim ben burada o zaman”
“Burada bekleyemezsiniz”
“Biraz sonra dediniz ya hanımefendi. Beklerim ne olacak”
“Biraz sonranın ne kadar süreceği belli olmaz”
“Kardeşim hem raporu doğru düzenlemiyorsunuz hem de car car ediyorsunuz”
“Biz mi hatalıyız”
“YAA KİM HATALIII”
“Tamam, ver ver raporu, al aha tik. Git git allahından bul”
Heyyooo papaz olduk ama aldık tiki
Sirkeci, inceliyor gene memurem bir tanem
“Şurda da tik yok”
“Nee!?”
“İşte bakın şuraya da gerekirdi”
“Dalga mı geçiyorsunuz kardeşim toptan söylesenize be”
“Bakın şurda şurda ve de şurda da olması lazım”
Ahh ahh, yani atam biz onca sene “Türküm doğruyum çalışkanım” diye haykırdık her sabah. Bunun için miydi ey gözünü sevdiğim. Ulan Numune ile zaten olmuşuz numunelik.
Gittik
Çare yok
Aaaa hırçın teyzem gülücükler saçıyor
Aaaa bana sandalye getirdi
Aaaa bi de çay
Aaaa bi de tüm tikler raporun doğru yerlerine
Hemen yollandık sirkeciye ve olduk hele şükür kayıt
Şimdi kurumdan bana gelecek davetlere göre görüşmeler yapacağım
İlki Hyat Regency
2, 3 soru ve ingilizcenin yetersiziliğinin tescili, sonrada
“Tek elinizle kaç kilo taşıyabilirsiniz beyefendi”
“Valla test etmek lazım hiç deneme yapma fırsatım olmadı”
“Bizi sizi ararız”
Ne şimdi bu?
Depresyon ve stres günleri. Neden okudun allahım neden?
Bi de üstüne Şubat 99’unun 30’unda ölmez mi sana Barış Manço
Sağlığında teşrif edemedik huzuruna ama son vazifeyide kaçıracak değiliz
Taksim AKM; ordan sonra da dinindeki Mihrimah Sultan Mezarlığı, oraya giderken Beşiktaş Vapur İskelesinde hem ağlayıp hem Barış abiden parçalar seslendiren gençler.
Tep tabanı bul mezarlığı ve bekle.
İşte geçiyor 5 adım yanından hayatı “hayat” gibi yaşamış Barış abi. Böyle yaşarsan böyle uğurlanırsın işte.
2 gün sonra
Zrrr
“İyi günler ben Demirbank İnsan kaynaklarından Tarık Turan. İşçi Bulma Kurumu listelerinde adınızı gördük. Hala ilgileniyor musunuz?”
“Evet”
“Şu gün şu saatte Esentepedeki genel müdürlüğümüze gelebilir misiniz?”
Gidebildik. Interview diyorlar artık dilini bozmuş ve bozuntuyu da öz dil sanmış günümüz Türkiyesinin nadide insanı. İşte biz o interviewdeyiz şimdi.
Okudu Tarık kardeşim az önce bana ilettiği formu ve pek bi beğendi.
“Aslında biz başka bir pozisyon düşünüyorduk ama eğitiminize uygun bir şeyler bakalım. Reklam masterı yapıyormuşsunuz demek önce reklam bölümü ile görüşelim”
Haydaaa
2 gün sonra
Zrrr
“Alper Bey maalesef reklam olmadı ama bizim departmanda bir pozisyon var bilmem ilgilenir misiniz?”
Yine interview. Bu kez departmandan 2 yetkili ile. Günlerden Pzt
“Size Cuma gününe kadar haber vereceğiz”
Prş. Hala tık yok. Anasını satim bu tik’ler ile tık’lardan kurtulamadık gitti.
Cuma
Zrr
“Alper Bey bugün uğrayabilir misiniz”
Bu belge dolacak, maaşınız şu, sağlık sigortanız da var 3 ayda bir de ikramiye ....
ALLAAHHHHH
1,5 sene sonra BDDK Demirbank’a el koyar.
Bankada günlerden bir gün ve caz festivali zamanı
Bahar “ Alper bir konser biletim var ve o gün şehir dışında olacağım gitmek ister misin?”
Yani bunu şimdi yazarken de inanasım gelmiyor ama ayni ile vakidir. Bahar bana bileti verirken aklıma ilk gelen 3 yıldır görmediğim Meltem’e orada rastlayacağım oldu.
Konser günü. Bu arada konserde Compay Segundo’nun.
Cemil Topuzlu’nun önü. Etrafta dolanıyorum. O karşıdan gelen kim, ohhaa abi ohhaa yani.
“Meltem”
“Aaa merhaba”
“Neler yapıyorsun?”
“Peugeot reklam bölümündeyim ya sen”
“Demirbank İnsan Kaynakları”
Abi artık kim sallar Compay’ı
Takibeden ilk işgünü açarsın net’i girersin www.peugeot.com.tr’ye alırsın telefonu ararsın meskeni
“Şey pardon Meltem Hn’a ulaşamadım da direkt telefonunu verebilir misiniz rica etsem”
“... ... ...”
“Teşekkürler”
Ama gel gör ki el o 7 rakamın 7.sine değemiyor abi bu ne heyecan.
En nihayet
Zrrr
“Meltem merhaba Alper ben”
“??????????”
“Cmts konser öncesi görüşmüştük hani”
“Aaa merhaba Alper nasılsın”
Bu görüşmeden aylar sonrasında hala arayacağm zat-ı muhteşemi.
Çıkmışım tatile ilk defa Bodruma gelmişim 3 günlüğüne de olsa.,
Bodrum Kale, Candan Erçetin konseri. 15.000.000-TL. vayyy ; bayıl abi. Tatil ne de olsa
Ulaan ulaaan, abi manyak söylüyor. Eridim bittim be. O ne ! çimlerde uzanıp konseri izleyen iki sevgilinin silüeti yansımış Bodrum kalesine. Ulaan ulaan, adaletin bu mu ulan dünya.
Sonra dön tatilden düşün dur nasıl arayacağız da nasıl açılacağız da diye
Ve bir gün bankada özel mekanda ıkın zamanı bir fikir –zaten hep parlak fikirler ıkın zamanlarda gelir nedense-
Sen buna yaz abi gönder abi maille. Olurmu ki? Dene abi hadi be abim benim.
Pzt başla, 1 saatlik öğle tatilinin son 20 dk’larında yazıp Çrş bitir.
E kızı 3,5 aydır aradığın yok oğlum ne diycen.
Zrrr
“Meltem merhaba Alper ben, caz festivali ....”
“Merhaba”
“Yaa senin mail adresin neydi. Okulla ilgili bir mail var da sana göndereyim dedim”
“... ... ...”
“Sağol”
ve send e.mail.
Başlık da baba oldu yani
“GÜLÜŞÜ GÜNEŞ KIZA”
Zati kim okusa “Alper bunu biri bana yazsa aşık olurdum kesin” ya da “Bunu sen mi yazdın abi?”
Ulan yaşarken kimse gelip sormuyor ama “bunu sen mi yaşadın abi” diye.
Ve son şiir, ilan-ı aşkı bununla nihayetlendirmişim.
....................
Ben aşıktım sana
Sen aşıktım kime
Bilmezdim
Bilmezdin
Bilmezdik
Bilseydik
Bilmem ki ...........
Cevap gelmedi tabii. 3 gün sonra aradım hatunu
“Alo”
“Meltem”
“Evet?”
“Alper ben aldın mı maili”
“Hayır”
“Taman görüşürüz” ve çat kapa telefonu.
Halen en kısa görüşmelerden birini yaptığıma dair Guinness’den aranmayı bekliyorum.
En kısa mektubun Victor abimizin asistanına yazdığı ve ne oldu oğlum bizim “Sefiller”in hali yollu “?” olduğunu, asistanın da yırttık hocam yırttık (3) mealinde “!” yazdığı bilgim dahilinde elbet. Ben telefon görüşmesi olarak en kısalardan biri olduğu iddiasındayım zaten.
Neyse efendim fon yılından sonra HSBC aldı Demirbank’ı halen de onun şemsiyesi altındayız zaten.
3 ay öncesi; Mayıs galiba. Memlekete (Adana) gidiyorum ve mola yerinde okuyacak bir şeyler eşelenirken gözüm ilişiveriyor Kaçak Yayın’a. Öküz’ün hastasıydık her sayısı halen durur, Hayvan’ı da boşlamıyorduk ama iyimidir ki acep. Bi deneyelim bakalım diyerek alıyor ve seyehatin nasıl geçtiğini bile anlamadan yutuyorum dergiyi.
Ve Eylül sayısı kurs açacakmışsınız yazar mı olucan, şair mi filozof mu hesabına
Çiziktir bir yazı, konu da çocukluk düşü olarak yazmak olsun.
Hadi be, saatlerdir hayatımızı yazıyoruz lakin konudan sapmış mıyız ne biraz.
Ama abi idare edin bi yol
Bugün 10 Eylül 2003; Avşa Adası
Sahilde havluya uzanmışım, saat olmuş 18.10
Ya demem o ki
Katın beni şu kursa be
Bakın ne iş olsa yaparım abi icabında
ALPER TOLGA AKKUŞ
alper_tolga73@yahoo.com
Esin verenler
1) Yaşadığımı İtiraf Ediyorum (Pablo Neruda)
2) Yeni Hayat (Orhan Pamuk)
3) Ayrılsak ta Beraberiz (Birol Güven)
Pek hareket yok diye girmiyordum uzun süredir
Ama bugün kırdım bacağını şeytanın, o da boş durmadı, açtı benim gözümü
Ayhan'ın senaryo fikrini okudum az önce
Ekim ayında yazılmış; ne aşamada haberim yok
Ben 2,5 aydır Kaçak Yayın Dergisi'nin Yaratıcı Yazarlık seminerine katılıyorum
Seminere katılım için başvuranlardan "Çocukluk düşü olarak yazmak" konulu bir yazı istemişlerdi
Ben de bir oturuşta tüm hayatımı yazıp göndermiştim
Sonuçta alındım seminere
Adnan Özer ve Aslan Özdemir başkanlığında her hafta bir şair ya da yazar ağırlıyor
Onların tecrübelerini dinliyor; taktiklerini (yazma konusunda) irdeliyoruz
Neyse konuyu dağıtmayayım
İşte Ayhan benim seminer için yazdığım kendi hayat hikayem
Sana ve diğer arkadaşlara bir faydam dokunabilirse ne mutlu bana
a n a v a r z a
Yalnız hayli uzun bir yazıdır, uyarayım...
YAŞADIĞIMI İDDİA EDİYORUM (1)
Bir gün bir ışık gördüm ve bütün hayatım başladı. (2)
Bir hastalık varmış "eklemsi gebelik" dedikleri. ya
ana, ya oğul ya da her ikisi ama mutlak ve illak
birisi ölürmüş.
Sormuşlar babama - bana ışığı göstermeden once-
"hangisi" diye.
Eee Cola makinası dururken kim seçerki tek bir adet
colayı
("Vayy cola haa, Şerefsiz emperyalist, amerika
uşağı" "Ne yapayım lan aklıma ilk o geldi")
"Anası" demiş.
Ondan sebep derler senin bugünkü bedensel vaziyetin ya
da nedensel mazeretin.
Spastik paraperezi diyorlar bu duruma. Aslen her yerde
nüksedebilirmiş beyinsel tandanslı oldugundan ama
sinirlere ve ayaklara olmuş olan.
Koltuk değnekleri ile arşınlarım bu yeryuzu
dediklerini.
Çok hakkı vardır üstümde lakin çokta küfrümü
işitmiştir muhtelif zamanlarda kullandığım muhtelif
koltuk değnekleri.
Hatta bir Karasu tatilinde kıyıya bıraktım birini ve
girdim denize; döndüğümde karasulara karışmıştı zevat.
Kanımın kaynadığı da bir değnekti bir tek ona
takmıştım isim. Simdi oldu Karasu’da kayıp bir değnek
Niyazi.
Vayy be. Işık görür görmez geldik nerelere. Işık
görmenin dünya tarihi; miladi olanına göre 17.10.1973,
öğlen gibiymiş derler. Burç terazi yükseleni gene
unuttum iyi mi. Mekan da Cerrahpaşa Hastanesi.
Senin bedensel maruzatın 3 - 4 yaşına değin belirgin
değildi der anam. Çok gezmişler tedavi maksadı ile,
Baltalimanı, Balıklı Rum, Eğridir vesair.
Sorular hep benzer ve kısık sesleydi,
"Okuyor mu?"
Beyinsel ya şerefsiz, beyinde var mı manasına bu
sorular.
Okuduk allaha şükür onu da arz edeyim.
1. sınıf Adana, Ceyhan'a bağlı Ağaçlı Çeçen Köyü
ilkokulu
Okulda okul hani. Bir derslikte 5 sınıf. 5 sıra var
dizili, her dizi bir sınıf. 10 dk birine, 5 dk
ötekine, 3 dk berikine ders anlatırdı Fehmi Hoca. Bir
resim dersinde de beni yapmıştı manken; artık kapalı
olan okulun dosya dolaplarında kendi resimlerimi
bulmuştum yıllar sonrası.
2 / 3 İstanbul Yedikule İlkokulu. Sümbül efendi camii,
Kocamustafapaşa ve hiç unutmam bir gun; 7 yaşındayım;
sokakta oynuyoruz, darbe olmuş ne gam, asker göründü
mü koşardık apartmana sonra tekrar sokağa. Eee
yasakmış çıkmak sokağa.
4, ilk devre tekrar Adananın, Ceyhanının Agaçlı Çeçen
Köyüme. Sel baskınları, kurbağa yavrusu avlama,
leğenlerle venedik turları.
4’ün ikinci devresi, 5, Ortaokul 1,2,3 İstanbul
Bahçelievler Kazım Karabekir İlköğretim Okulu. Tuhaf
yerdi, pilot okulmuş, Ne bok olsa önce biz denerdik.
Anımsadıklarım, 8 saat sıra bekleyip bayıldığım
İngilizce Sözlü Bütünlemesi. Sonra ortaokula kayıt
sırasında dil seçimi; kavanozdan almanca çekip
ortalığı ayağa kaldırmam; tamam tamam ingilizce
denmesi.
Öğlenciyken Cuma ders bitimi yapılan İstiklal Marşı
töreni kabusu. En arkaya dururdum ki tören bitimi
hücumundan ezilmeden bir ağac arkasına sıvışabileyim.
Törenlerden birinde de hocanın tekinden enseme bir tokat
"Ne diye numara yapıyorsun SERSERI"
Yürüyüş şeklimi numara sanmış.
Sonra gözünü sevdiğimin beden dersi. Raporlu değildim; bir tuhafta olsa yürüyor çok garipte olsa koşuyordum. Ve kabus; ders başlangıcında okul çevresinde 4 tur. Allahım ne demeye her hafta 200 metre geride kalıyorum. Ve mucize, bir gün tüm sınıfla aynı anda finiş; ama durumu garipseyiş. Sonrada durumu çakış. Meğer sınıf bana tur bindirmiş, herkes atmış 4 tur ben ise 3.
Sonra bir teneffüste sırtıma bir yüklenme, merdivenlerde ben üstümde de tüm okul mevcudiyeti. Ayağımı da dayamışım karşı duvara elim zaten trabzan demirinde; takılan uçuyor. Boşta kalan ayağımı da bir arkadaş çekiyor
Sonra…….. Sonra
Yaşıyoruz işte
Lise
Bahçelievler Lisesi, kızları farketme kendini hazmetme yılları
Utanç, ne bu halin, hayatta bakmazlar abi
Bu sefer bedenden de yırttık aldık raporu. Ama bahçeye çıkacaksın, eee kızlar iç kısımda derste ve yolunun üstü, sen de böyle yürürken hem. Hayatta abi. Çare… Çık şurdan 3 kat dön sağa in 2 kat dolaş çevreyi okulun. Kızlara maskara olmaktan iyidir
Ve Berrin
Ders gene beden, daimi nöbetçi olarak sınıfta ben. Kızlar soyunur ilkin ve giderler, girerim sınıfa ders bitene değin. Geçti bi 15 dk geldi Berrin.
Fıstık vallahi fıstık.
Yeme de geviş getir.
Neyse Allah sahibine bağışlasın (mıştır şimdiye yaa neyse)
Geçti bi 5 dk daha. Berrin seslendi arkadan
“Arkana bakma Tolga”
Hatsskktr. Yapılır mı lan bu delikanlıya.
Lise 1’den 2’ye bir ameliyat
Zati sınıfta da kalmışız. Yanisi 4 senede bitmiş lise
Sınav-ı mukaddes. İlk sene I-ııh, 2. sene hay anasını başvuruyu kaçırdık. İşitmediğimiz küfür almadı cenahtan.
“Yok Yücel abi okumaz bu çocuk”
“Eee”
“ Ver bunu Etem’in yanına bilgisayar, irsaliye öğrensin bari”
Tahtakale, Ankara Oyuncak, Mercan Yokuşu yılı. Sonra kendi özgül mal varlığımla o zamanlar Boğaziçi Test şimdi İlke Dersanesi.
Kadıköy; Kadıköy ne mi alaka, Lise bitti geçtik Üstbostancıya o hesap.
Hafta sonu dersane
Hafta içi tahtakale
Ocak ayında bastım istifayı. İstifada Ocak itibarı ile işe gitmemek oluyor.
“Ulan böyle iş mi bırakılır ?!!!”
“Ne bileyim ben; ilk defa bırakıyoruz”
Gene küfür, gene beşpara vaziyetleri
Ve A Ş K
Gözünü sevdiğim , belamın içine eden aşk. Ve yazdık 1 ortalı harita metoda sevdamızı gönderdik yavukluya
Sıçtı ağzımıza o ayrı, biz yazdık ya döktürdük ya şiirleri boşalttık ya cerahati ne gam
.............
Seni sevmek bir ayıp bir günah
Seni sevmek bir ceza kabahat
Seni sevmek mutluluk aşık olmak
Seni sevmek bir gülüşüne tanık olmak .....
Ve sınav
3,5 saat
ananı avradını hepsi bitti sınavın daha da var bi 45 dk. Ot dikti ağacımıza izohipsine koduğumun sorusu. Bu şekil nedir? Dağ değil, göl değil , ova değil; onları eledikte diğer 2 şıktan hangisi
Ya allah deyip sallıyorum cevabı. Zaten camın kenarında sıra. Erenköy’de fıstık gibi okul Nurettin Teksan. Camdan içeri girmiş dalı erik ağacının, baktım ufka, dedim
“Allahım sana sığınıp yazdım cevabı. Bu soru benim kaderim, haydi hayırlısı”
Soru çıktı yanlış, okul oldu Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü,
Numaram 93010022
93 kazandığım yıl
01 gündüz gazetecilik
22’de ilk gün gelip 22. sırada kayıt olan hıyar
Okul yılları... gittiğim Nişantaşı oturduğum Üstbostancı
İlk ders 08.00’de. 06.30 kalk, 10B ile kadıköye, 07.15 vapuru ile Beşiktaşa, 30M ile Nişantaşına ve topukla yokuşunu sevdiğimin semtinin
MİHA (Marmara İletişim Haber Ajansı) o sene kuruldu, katıldım, fotoğrafta bile varım kurucuların arasında. Ama müzmin ve elzem tembellik gene işbaşında o kadar süre ne bir haber ne de gözyaşı
Ve Meltem, Fransızlardan. Fransızlarda 6-7 kişilik bir grup ve hepside Saint bilmemne mezunu.
Ama Meltem ya Meltem
................
GİZEMLİ GÜZEL
Adın ne
Bilmem
Aramam
Sormam da
Çehren
O bana yetiyor
Şimdilik ....................
Vurulmuştuk ne kelime abi. Atlıkarıncadaki (çocukluğumun canım dizisi) Sirilloyum artık Cankız’a vurgun Keloğlan Ahu Tuğba’ya hasta Kemal Sunal.
Ve duymak adını ilk defa. Onun adı ile binip 30M’e onun adı ile yol almak boğazda. Kadıköy rıhtımını onun adı ile arşınlayıp eve ulaşmak. Almak kağıdı ve düşünmeden karalamak
....................
MELTEMLERDE
Meltem rüzgarı sarmış bedenimi
Iğıl ığıl okşamakta yüreğimi
Meltem esintisi sarmalamış tenimi
Titremelerdeyim ufak ufak
Ürpermelerdeyim ağır aksak
Sevdalanmalardayım bölük pörçük
Bir meltem mi sebep tüm bunlara
Yoksa ben mi meltemlerdeyim ..............
2. kez, yine derinden yine ta dipten aşk. Ulan olsa bir türlü olmasa başka. Ama ol abi ol; dağıt kır parçala mutlaka yer ver hayatında
Üniversite 1, 2, 3
MİHA halen devam, sadece görüntüde ama, arkadaşlar canavar gibi allah için biz görüntüde; doğruya doğru.
Kayıhan Hoca; MİHA = hocanın ta kendisi
Ayarladı Milliyet Eğitim servisinde; yaptık stajı Abbas Hoca’nın (Güçlü)yanında
Lakin ne para var ne bir şey. Dışarıda ise forstan geçilmiyor
“Oğlum Milliyet’te gazeteci teyzesi”
Ama gel anne, gel de bana sor
Stajda 2. ayın ilk günleri, 03.11.1995. O ne Susurlukta bir kamyon, sen geçir bir mercedese. Yerle yeksan eyle tıkırındaki usülleri.
Eee al sana bahane; “Gitmiyorum lan gazeteye”
97, mezuniyet. AKM Büyük Salon
Cebo, “Oğlum biliyo musun?”
“Neyi?”
“Meltem evleniyomuş önümüzdeki ay”
“Ecdadının *!!!**** “
Bittti okul, ya iş ya iş. Haa LES mi, girelim abi sınavına
Aaaa bizim okul, yüksek lisans ve reklamcılık. Yakışıırr...
Zaten İletişimde Kreatif Yaklaşım dersinde vermiş gazı Feridun Hoca (Hürel). Olmuşuz 2 yıldır Marketing Türkiye senin MediaCat benim reklamcılık cangılında gezgin.
İşler tıkır mastera alınma sınavı şıkır
İş hala kaf dağının ardındaki zümrüdü anka.
Gene Nişantaşı yolları. İlk dönem, 2. dönem. Sınav zamanı. Ve bende buhran ki ne buhran. “Ne bokuna okuyoruz ki anasını satiim. Bir şey olacağı var sanki. Başlarım masterına da üniversitesine de eğitimine de”
Doğru sakatlar derneğine Aksaray’a. Okul bu, ingilizce şu – İngilizce öğrenme de ayrı destan ama şimdi sırası kaçtı. Daha sonra aktarırım ziyadesiyle kısmet olursa-
Yanisi şu ki dernek insanı dostlar ben nerde çalışacağım kardeşim
“İşçi Bulma Kurumu’nda kaydın var mı?”
“Yoooo”
“Eee git kayıt ol o zaman”
“Oldu”
Git Sirkeci’ye sevk ol Haydarpaşa Numune’ye heyet raporu için.
Pzt, Çrş, Cuma 12 .00 – 13.00
Bu demek oluyor ki heyet raporu için haftanın 3 günü sadece 1 saatçik bir süren var. Nörolojiydi Sinir Hastalıklarıydı Ortopediydi felandı fişmekandı derken sağlık kurulundan heyet raporu mu gerek işte sana 3 gün için birer saatlik süre.
Üstüne üstlük nur içinde yatasıca hacı adayları da gelmiş heyet raporu için iyi mi.
Ama, ama Allahım sen büyüksün, İşte kan, ter ve zafer Heyet Raporu
Sirkeci, İş ve İşçi Bulma Kurumu Özürlüler masası,. Raporu inceliyor din kardeşim ve gözünü sevdiğimin memuru.
“Burda tik yok”
“Ne yok?”
“Tik tik. Yani işaret yok, bu böyle olmaz”
Hey allahım, yaa ben ..... neyse
Haydarpaşa Numune,
“Hanımefendi burda tik yokmuş”
“Tamam bırakın masaya atarız”
“Ne zaman atarsınız”
“Biraz sonra”
“Peki bekleyeyim ben burada o zaman”
“Burada bekleyemezsiniz”
“Biraz sonra dediniz ya hanımefendi. Beklerim ne olacak”
“Biraz sonranın ne kadar süreceği belli olmaz”
“Kardeşim hem raporu doğru düzenlemiyorsunuz hem de car car ediyorsunuz”
“Biz mi hatalıyız”
“YAA KİM HATALIII”
“Tamam, ver ver raporu, al aha tik. Git git allahından bul”
Heyyooo papaz olduk ama aldık tiki
Sirkeci, inceliyor gene memurem bir tanem
“Şurda da tik yok”
“Nee!?”
“İşte bakın şuraya da gerekirdi”
“Dalga mı geçiyorsunuz kardeşim toptan söylesenize be”
“Bakın şurda şurda ve de şurda da olması lazım”
Ahh ahh, yani atam biz onca sene “Türküm doğruyum çalışkanım” diye haykırdık her sabah. Bunun için miydi ey gözünü sevdiğim. Ulan Numune ile zaten olmuşuz numunelik.
Gittik
Çare yok
Aaaa hırçın teyzem gülücükler saçıyor
Aaaa bana sandalye getirdi
Aaaa bi de çay
Aaaa bi de tüm tikler raporun doğru yerlerine
Hemen yollandık sirkeciye ve olduk hele şükür kayıt
Şimdi kurumdan bana gelecek davetlere göre görüşmeler yapacağım
İlki Hyat Regency
2, 3 soru ve ingilizcenin yetersiziliğinin tescili, sonrada
“Tek elinizle kaç kilo taşıyabilirsiniz beyefendi”
“Valla test etmek lazım hiç deneme yapma fırsatım olmadı”
“Bizi sizi ararız”
Ne şimdi bu?
Depresyon ve stres günleri. Neden okudun allahım neden?
Bi de üstüne Şubat 99’unun 30’unda ölmez mi sana Barış Manço
Sağlığında teşrif edemedik huzuruna ama son vazifeyide kaçıracak değiliz
Taksim AKM; ordan sonra da dinindeki Mihrimah Sultan Mezarlığı, oraya giderken Beşiktaş Vapur İskelesinde hem ağlayıp hem Barış abiden parçalar seslendiren gençler.
Tep tabanı bul mezarlığı ve bekle.
İşte geçiyor 5 adım yanından hayatı “hayat” gibi yaşamış Barış abi. Böyle yaşarsan böyle uğurlanırsın işte.
2 gün sonra
Zrrr
“İyi günler ben Demirbank İnsan kaynaklarından Tarık Turan. İşçi Bulma Kurumu listelerinde adınızı gördük. Hala ilgileniyor musunuz?”
“Evet”
“Şu gün şu saatte Esentepedeki genel müdürlüğümüze gelebilir misiniz?”
Gidebildik. Interview diyorlar artık dilini bozmuş ve bozuntuyu da öz dil sanmış günümüz Türkiyesinin nadide insanı. İşte biz o interviewdeyiz şimdi.
Okudu Tarık kardeşim az önce bana ilettiği formu ve pek bi beğendi.
“Aslında biz başka bir pozisyon düşünüyorduk ama eğitiminize uygun bir şeyler bakalım. Reklam masterı yapıyormuşsunuz demek önce reklam bölümü ile görüşelim”
Haydaaa
2 gün sonra
Zrrr
“Alper Bey maalesef reklam olmadı ama bizim departmanda bir pozisyon var bilmem ilgilenir misiniz?”
Yine interview. Bu kez departmandan 2 yetkili ile. Günlerden Pzt
“Size Cuma gününe kadar haber vereceğiz”
Prş. Hala tık yok. Anasını satim bu tik’ler ile tık’lardan kurtulamadık gitti.
Cuma
Zrr
“Alper Bey bugün uğrayabilir misiniz”
Bu belge dolacak, maaşınız şu, sağlık sigortanız da var 3 ayda bir de ikramiye ....
ALLAAHHHHH
1,5 sene sonra BDDK Demirbank’a el koyar.
Bankada günlerden bir gün ve caz festivali zamanı
Bahar “ Alper bir konser biletim var ve o gün şehir dışında olacağım gitmek ister misin?”
Yani bunu şimdi yazarken de inanasım gelmiyor ama ayni ile vakidir. Bahar bana bileti verirken aklıma ilk gelen 3 yıldır görmediğim Meltem’e orada rastlayacağım oldu.
Konser günü. Bu arada konserde Compay Segundo’nun.
Cemil Topuzlu’nun önü. Etrafta dolanıyorum. O karşıdan gelen kim, ohhaa abi ohhaa yani.
“Meltem”
“Aaa merhaba”
“Neler yapıyorsun?”
“Peugeot reklam bölümündeyim ya sen”
“Demirbank İnsan Kaynakları”
Abi artık kim sallar Compay’ı
Takibeden ilk işgünü açarsın net’i girersin www.peugeot.com.tr’ye alırsın telefonu ararsın meskeni
“Şey pardon Meltem Hn’a ulaşamadım da direkt telefonunu verebilir misiniz rica etsem”
“... ... ...”
“Teşekkürler”
Ama gel gör ki el o 7 rakamın 7.sine değemiyor abi bu ne heyecan.
En nihayet
Zrrr
“Meltem merhaba Alper ben”
“??????????”
“Cmts konser öncesi görüşmüştük hani”
“Aaa merhaba Alper nasılsın”
Bu görüşmeden aylar sonrasında hala arayacağm zat-ı muhteşemi.
Çıkmışım tatile ilk defa Bodruma gelmişim 3 günlüğüne de olsa.,
Bodrum Kale, Candan Erçetin konseri. 15.000.000-TL. vayyy ; bayıl abi. Tatil ne de olsa
Ulaan ulaaan, abi manyak söylüyor. Eridim bittim be. O ne ! çimlerde uzanıp konseri izleyen iki sevgilinin silüeti yansımış Bodrum kalesine. Ulaan ulaan, adaletin bu mu ulan dünya.
Sonra dön tatilden düşün dur nasıl arayacağız da nasıl açılacağız da diye
Ve bir gün bankada özel mekanda ıkın zamanı bir fikir –zaten hep parlak fikirler ıkın zamanlarda gelir nedense-
Sen buna yaz abi gönder abi maille. Olurmu ki? Dene abi hadi be abim benim.
Pzt başla, 1 saatlik öğle tatilinin son 20 dk’larında yazıp Çrş bitir.
E kızı 3,5 aydır aradığın yok oğlum ne diycen.
Zrrr
“Meltem merhaba Alper ben, caz festivali ....”
“Merhaba”
“Yaa senin mail adresin neydi. Okulla ilgili bir mail var da sana göndereyim dedim”
“... ... ...”
“Sağol”
ve send e.mail.
Başlık da baba oldu yani
“GÜLÜŞÜ GÜNEŞ KIZA”
Zati kim okusa “Alper bunu biri bana yazsa aşık olurdum kesin” ya da “Bunu sen mi yazdın abi?”
Ulan yaşarken kimse gelip sormuyor ama “bunu sen mi yaşadın abi” diye.
Ve son şiir, ilan-ı aşkı bununla nihayetlendirmişim.
....................
Ben aşıktım sana
Sen aşıktım kime
Bilmezdim
Bilmezdin
Bilmezdik
Bilseydik
Bilmem ki ...........
Cevap gelmedi tabii. 3 gün sonra aradım hatunu
“Alo”
“Meltem”
“Evet?”
“Alper ben aldın mı maili”
“Hayır”
“Taman görüşürüz” ve çat kapa telefonu.
Halen en kısa görüşmelerden birini yaptığıma dair Guinness’den aranmayı bekliyorum.
En kısa mektubun Victor abimizin asistanına yazdığı ve ne oldu oğlum bizim “Sefiller”in hali yollu “?” olduğunu, asistanın da yırttık hocam yırttık (3) mealinde “!” yazdığı bilgim dahilinde elbet. Ben telefon görüşmesi olarak en kısalardan biri olduğu iddiasındayım zaten.
Neyse efendim fon yılından sonra HSBC aldı Demirbank’ı halen de onun şemsiyesi altındayız zaten.
3 ay öncesi; Mayıs galiba. Memlekete (Adana) gidiyorum ve mola yerinde okuyacak bir şeyler eşelenirken gözüm ilişiveriyor Kaçak Yayın’a. Öküz’ün hastasıydık her sayısı halen durur, Hayvan’ı da boşlamıyorduk ama iyimidir ki acep. Bi deneyelim bakalım diyerek alıyor ve seyehatin nasıl geçtiğini bile anlamadan yutuyorum dergiyi.
Ve Eylül sayısı kurs açacakmışsınız yazar mı olucan, şair mi filozof mu hesabına
Çiziktir bir yazı, konu da çocukluk düşü olarak yazmak olsun.
Hadi be, saatlerdir hayatımızı yazıyoruz lakin konudan sapmış mıyız ne biraz.
Ama abi idare edin bi yol
Bugün 10 Eylül 2003; Avşa Adası
Sahilde havluya uzanmışım, saat olmuş 18.10
Ya demem o ki
Katın beni şu kursa be
Bakın ne iş olsa yaparım abi icabında
ALPER TOLGA AKKUŞ
alper_tolga73@yahoo.com
Esin verenler
1) Yaşadığımı İtiraf Ediyorum (Pablo Neruda)
2) Yeni Hayat (Orhan Pamuk)
3) Ayrılsak ta Beraberiz (Birol Güven)